Türkiye'de değişmez "iyi" değişmez "kötü"ler var. Bazı "olay"lar, "slogan"lar üzerine kompleksler oluşmuş... "31 Mart" bunlardan biri... Genelde "din" vakıası da öyle...
Maksadımız "31 Mart"ı konuşmak değil. Fakat nerede bir "din", "ibadet", "inanç" tezahürü varsa, -masum da olsa-onu geçmişteki tatsızlıklarla irtibatlandırmışız. Nereye kadar hakkımız var, nereye kadar yok, düşünmeden... Bu hesapsızlığımızdan ise, sosyal rahatsızlıklar ortaya çıkmış...
VURUN ABALIYA
"Din" konusu mu, vurun abalıya... Alın şu "türban" olayını. Bir "basit", "sade", "tabiî" hadiseyi nereden nereye getirdik? Arkasından neler oldu? Üstelik Türkiye'mizin geleceğine bir yığın "istismar" malzemesi bıraktık. Olan ise, "devlet" müdir fikri etrafında oluşturmaya çalıştığımız "milli bütünlük" esprisine oldu. Değer miydi?
"Din" ile irtibatlı her konuda aynı kompleksi taşıyoruz. Gösterişlice bir "Kur'ân kursu" açılışı ve mezuniyet töreni mi yapıldı? Hemen bazı "kafa" ve "kalemlerden" "Nereye gidiyoruz?" sorusu yükseliyor. Kimin adına?.. Güya "devlet" adına... Halbuki o "Kur'ân kursu", "devlet" tarafından açılmıştır, ''devlet" tarafından idare edilmektedir... İmam-hatip liseleri, İlahiyat Fakülteleri de aynı. Biz o müesseselere tereddütle bakarsak, o müessese mensupları da bize karşı "tereddüt" göstermezler mi?... ve bundan kimler faydalanır?
"BOZ YAZIDA YALI CAMİ"
Anamur ve Bozyazı bir süredir Hürriyet refikimizin gündeminde... "Kelleci bayan vaiz" senaryosundan sonra, şimdi de "Yalı Cami" iddiası... Yeni Bozyazı ilçemizde bir "plaj" varmış... Oraya "cami" yapılıyormuş... "Plaj" ve "cami" yanyana getirilirse, haber tutar zannedilmiş... Hem de üstüste 3 gün yayın... İşin aslını bilmeyen okuyuculardan bir kısmı "plaj" tercih edecek. "Plaj’da cami mi olur?" diyecek... Diğer kısmı "cami" diyecek... Bir "toplayıcı" mefhum, böylece "birleşme"ye değil, "ayrılmaya" vesile olacak... Biz de "gazetecilik" yapmış olacağız...
İşin aslına gelince: Bir defa orası "plaj" değil, çarşı... Sahil ama çarşı... Öyle kurulmuş. Asıl önemlisi, orada cami yeni değil. Bozyazı'nın tarihi kadar eski bir cami, harap olup yıkılmış. Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu karar vermiş. Yıkılan cami yeri temizlensin, yenisi yapılsın demiş. Kararın bir sureti elimizde. Böylesine tabiî bir oiay, bu kadar nasıl çarptırılır? Gazeteciliğimiz üzerine değerlendirme yapacak olanlar, konuyu araştırıp arşivleyebilirler...
KADÎM YANLIŞ
Olayları çarpıtıp, "din" üzerine habire hassasiyetler meydana getirmek kimseye "hayır" getirmez. "Din" en büyük müştereğimiz... Etrafı ateşle çevrili, hassas bir bölgede, o müşterekle ayaktayız.
Din tedrisatının bulunmadığı, din neşriyata iyi gözle bakılmadığı devirlerin yanlışını anladık da, resmî din tedrisatı, dinî neşriyat safhasına ulaştık... Öyleyse bir "geri"ye dönüş davetiyesi ve onun üzerinde ısrar, öncelikle davetiyeyi çıkaranları yanıltmaktadır. Millî bütünlüğümüz ise bundan zarar görmektedir.
Her konuda "ileri"ye gitmeyi savunurken.Türkiye’yi devletçe geldiği noktadan geri çekmeye çalışmak, makül değildir.
31 Mart'ları kendi şartları içerisinde değerlendirip, tarihe gömmek varken, onları gündemde tutmak, aynı hedefe hizmet etmek olmaz mı?
Düşünmeye değer...