1983 yılında bir kitap yayımlanmış: "World Human Rights Guide..." Kitapta, dünya üzerindeki 107 ülkenin "İnsan hakları" açısından bir değerlendirilmesi yapılmış. Her ülke için 50 soru ve cevabını içine alan bir değerlendirme... 100 puan üzerinden.
107 ülke içerisinde yerimiz nedir bir bakın!..
İngiltere 95, Hollanda 94, İsveç 94, Kanada 94, Avustralya 93, İsviçre 92, Avusturya 92, ABD 92, Japonya 92, Belçika92, F.Almanya 91, Senegal 89, Fransa 88, İtalya 88, Yunanistan 80.
Bunlar 80 ve yukarı puan alan ülkeler... Türkiye yok.
Bir de 51-70 arasında puan alan ülkeler var:
Hindistan 70, Nijerya 69, Bangladeş 64, Tanzanya 62, Kenya 58, Malezya 54, Güney Kore 51... Görüyorsunuz ki, Türkiye burada da yok...
O halde Türkiye nerede? Filipinler, Şili, Doğu Almanya ile birlikte, 50'nin altında puan alan ülkeler arasında... Yani sınıfta kalanlar içerisinde... Puanı ise 43.
Türkiye'yi "insan hakları" açısından Nijerya, Bangladeş. Tanzanya ve Kenya'nın da gerilerinde bırakan akılsızlıklara ne denir? Futbol sahalarında, şarkı müsabakalarında yarışa çıktığımız bir ortamda üzücü değil mi?..
Dünya üzerinde Türkiye'ye karşı bir "kıskançlık" ve "haset" var... Bir "Türk düşmanlığı" vakıası mevcut... Bu doğru. O payı çıksak bile, Türkiye gibi birçok medeniyete imzasını atmış bir ülke için sonuç yine de utanç verici!..
"Avrupa Topluluğu"na girmeye hazırlandığımız bir dönemde, "insan hakları" ile ilgili konularda bugünlerde yine dinî hassasiyetler meydana getirilmeye başlandı. Gereksiz yere... Üstelik, "devlet"i de devreye sokarak.
"Cuma Sohbeti" köşesini takip edenler bilirler... Bu köşede Türkiye gibi, etrafı ateş çemberiyle çevrili bir ülkede, gereksiz yere dinî hassasiyetler meydana getirilmesine hep karşı çıktık. "Devlet" ile vatandaşı karşı karşıya getiren bu dürtüklemeleri "devlet" hesabına zararlı bulduk.
Kaybedecek bir şeyi olmayanlar bir yana... Onlar her fırsatı değerlendirir; her fitneyi ateşlerler. "Devlet"i köşeye sıkıştırmak için.
"Devlet" ise bu kavgada kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar gibi davranamaz. Başkalarının tutuşturduğu ateşe "körük" çekemez... Kendi prensiplerinden sûret-i kat’iyede fedakârlık yapmasa da, fitneyi ateşlendirici değil, söndürücü bir "üslûb"u tercih eder. Buna mecburdur. Gel gör bu "üslûp" yanlışı Türkiye'de hep yapılageldi.
BUGÜN TEŞVİK EDERLER AMA…
Bugün Türkiye'de, herkesin birbiriyle yarışarak meydana getirdiği dinî hassasiyetlerden medet umanlar var. Kimdir bunlar? Öncelikle millete "devlet"ini, "red" ettirmek isteyenler... "Devlet" ile "millet"in vuruşmasını isteyenler... Yani kaybedecek bir şeyi olmayanlar.
Anlayabildiğimiz kadarıyla bizi Avrupa Topluluğu'na alıp almamaya yetkili ülkeler başta, Batı da T.C. Devleti'nin bu dinî hassasiyetler üzerine gitmesinden hoşlanır görünüyor. Bugün için böyle... Ama göreceksiniz, yarın AT'ye girme safhasına geldiğimizde, aynı Batı, bugün hoşlanır göründüğü resmî uygulamaları, karşımıza olumsuz bir koz olarak çıkaracak.
"-Kendi vatandaşı üzerinde, inancı/kanaati; inanç ve kanaatinin icabını yapması sebebiyle böylesine polemikler çıkarılan ülke, AT'ye giremez" diyecektir. Göreceksiniz, öyle olacaktır.