Aile cemiyetin temelidir. "Aile" sağlam ise, "cemiyet" de sağlamdır. Acaba bunun aksi de doğru değil midir? Yani "cemiyet" sağlam ise, "aile müessesesi de sağlamdır" diyemez miyiz?
Hangisi doğru olursa olsun, gerçek olan şu ki, cemiyetin en küçük cüz'ü olan "aile" müessesesinin muhafazası; kaybedilmemesi ve tahkimi gereklidir.
Hep düşünmüşümdür; içeriden ve dışarıdan bu kadar azizlik ve ihanete rağmen nasıl ayakta kaldık diye... Demokrasimiz oturmamış; aydınımız kendi arasında bile uyumlu değil; basınımız sorumluluğunun idrakine henüz ulaşamamış; idare istikrarsız; politika kaygan... Buna rağmen ayaktayız... Acaba neye borçluyuz?.. Şüphesiz cemiyet dokumuzun sağlamlığına...
AİLE MÜESSESEMİZE SALDIRILAR
Bazı mihraklar bunu çok iyi keşfettiler. Nitekim, son yıllarda, aylarda, haftalarda kutsal "aile" müessesemize saldırılar arttı. Bunun bir örneği, 21 Mayıs 1989 Pazartesi günü İstanbul'da yaşandı. Bazı kadın dernekleri, tarafından düzenlenen "1. Kadın Kurultayı"nda "aile" alaya alındı. Haberi "Zaman" gazetesi, "Kadın Dernekleri Aileyi Alaya Aldı" başlığı ile verdi. İşin garibi, aynı gün İstanbul'da "Türk 2000 Vakfı" tarafından "Türk Aile Yapısı Sempozyumu" başlatılmıştı. Acaba 22 bilim adamı ve uzmanın sempozyumda "aile" üzerine vereceği mesaj, bu kadın derneklerince gölgelenmek mi istenmişti? Öyleyse plan kurnazca, zamanlama yerindeydi...
Kimlerdi bu dernekler ve neler demişlerdi? İşte söyledikleri: "-Aile, kadının özgürlüğünü sınırlayan bir kurumdur; çocuk sahibi olmak için evliliğe gerek yok"... Sahi öyle mi? Öyleyse, bu kadın dernekleri, istikbalimizi nasıl bir nesle teslim etmek istiyorlar? Bu sözleri söyleyenler, kadınlar kendileri ise, söylediklerini yapmaları için onlara kim mâni olabilir ki?.. Yazık, çok yazık!.. Sormaz mısınız? "-Bu toprakları düşman çizmesinden kurtaranlar, bunun için mi 'şehid', 'gazi' oldular?.."
"İnsan Hakları Derneği Kadın Komisyonu", "Feminist Kadın Derneği", "Demokratik Kadın Derneği", "Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği" ve "Sosyalist Kadın Derneği" adlı bu derneklerin iki gün devam eden toplantılarında ortaya koydukları talepler bundan ibaret değil... Kurultayda söz alan bazı üniversiteli kız öğrenciler de, "bâkirelik"i reddettiklerini ifade etmişler ve "kadın-kız ayrımı"nı mânâsız bulduklarını açıklamışlar. Başımıza taş yağsa yeridir. Birilerine kalsa, bizi nerelere götürmek istedikleri anlaşılıyor değil mi? .
BAKAN ÇİÇEK VE SÖYLEDİKLERİ
Hayrettir, aynı gün, bir semt ötede "Türk 2000 Vakfı"nca düzenlenen "Türk Aile Yapısı Sempozyumu"nda, bizi kurtaracak ilmî tebliğler sunuluyor, tartışılıyordu. Devlet Bakanı Sayın Cemil ÇİÇEK'in sempozyumu açış konuşması ise, "kadın dernekleri"nin, "yoz" lâflarına cevap verir ve iki gün süreyle tartışılacak ilmî tebliğleri özetler gibiydi. Sayın Çiçek, "-Cemiyetin temelinin aile; ailenin temelinin ise nikâh olduğu"nu belirtiyordu
"Nikâh dışı" hayatı özendiren bazı teşviklere dikkat çeken Çiçek, bir de müjde verdi: "Türk Aile Yapısını Araştırma Enstitüsü" kurulacağını açıkladı.
Bu bir "tartışma" değildi. Kendimize, değerlerimize sahip çıkacağımızın müjdesi idi...
"İyi"lerin yanında "kötü"ler de olmasaydı, dünya herhalde "cennet" olurdu. "İmtihan"ın da bir mânâsı kalmazdı. Reha Oğuz'lar, Yalçıntaş'lar, Donuk, Işık ve Andican'lar, Yazgan'lar, Babuna'lar sağolsunlar.
"İyilik" için, bize "iyi"ler yeter...