Türkiye'nin gündemini son yıllarda hep "ekonomik meseleler" işgal etti. Bir de "dinî hassasiyetler..." Hâdiselere tek taraflı; peşin hükümlü bakmanın tabiî sonucu...
Ne "madde" veya "ekonomi" olmadan yaşanır, ne de kültürel imkân ve tedbirler... Fakat bizim kadim hastalığımız onar mı? Ya hep, ya hiç!.. Bir kısmımız gündemde olmayan "millî kültür"ü ararken, bir kısmımız hep "ekonomi" dedik... Bugünlere, tek yanlı bu değerlendirmelerle geldik.
GÜNDEME GELEN MİLLÎ KÜLTÜR
Son aylarda "millî kültür" Türkiye'nin gündeminde yeralmaya başladı. Önce, millî dokumuzun temeli "aile" müessesesi "resmen" ele alındı. Devlet Planlama Teşkilâtı'nın bilim adamı ve uzmanlarla birkaç yıldır sürdürdüğü çabalar, nihayet meyvelerini verdi... Türk aile yapısının tahkimi, hükümet seviyesinde gündeme geldi.
"Türkocağı" ve "Aydınlar Ocağı", seri ilmî toplantılarına devam ediyor... Bütün şubeleriyle... Son haftalarda başkent Ankara, bu ilmî çabalarla dopdolu... 27 Mayıs Cumartesi günü Kocatepe Konferans Salonunda "2000'li Yılların Türk Gençliği" değerlendirildi. 9 Eylül Üniversitesi Rektör Vekili ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. E.Ruhi FIĞLALI, aynı fakülteden Prof. Dr. Mehmet AYDIN, Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sedat TOPÇU, sadece Türk gençliğinin değil, Türk kültürünün dününü, bugününü, yarınını değerlendirdiler. Hemen tamamı "genç", kalabalık bir dinleyici grubuna...
28 Mayıs'ta da Ankara Aydınlar Ocağı'nda "müsbet ilim"lerin geldiği son nokta tartışıldı... Ve Türkiye'nin bu konudaki seviyesi... Hacettepe Üniversitesinden Prof. Dr. S.Hayri BOLAY konuşmacı idi. Burada da, Batı'da, yüzyılımızın başlarından itibaren başlayan bir ilmî anlayış değerlendirildi: "Müsbet ilimlerin değişmezliği'' anlayışından vazgeçildiği konusu... Bu suretle 19'uncu yüzyıl pozitivizmi de sarsılmıştı. Ahlâkın ve güzel san’atların bile müsbet ilimlerce tesbit edileceği gibi bir aşırı boyuttan, ilmin ahlâki ve metafizik temellerinin aranması noktasına gelinmişti... Fakat acıdır, 1 asra yakın zamandan bu yana "Batı"da gelişen bu yeni ilmî anlayış, Türkiye'ye henüz gelmemişti. Kıyıda-köşede telâffuz edilmiş, fakat ilim muhitlerinde henüz gündemde değildi.
Ne yazık ki, "Batı"nın kötülükleri bize "çabuk" gelirdi de, faydalı ve "makûl" yönleri "geç" gelir veya hiç gelmezdi. Ama Sayın S.Hayri BOLAY sağolsun, bunların konuşulması bile güzeldi.
YENİ KÜLTÜR POLİTİKASI
Kültür Bakanı Namık Kemal ZEYBEK, kültür politikamızda bir yeni soluğu temsil etmektedir. Nitekim, "Millî kültürün bizi bölen değil, birleştiren ana harcımız" olduğunu açıklamış ve "her türlü politik-ideolojik mülahazaların üzerinde tutulacağını va'detmiştir. Sayın Zeybek, "kültür" politikamızın ana hedeflerini de çizmiştir.
Türk millî kültürünün cihanşümul boyutunu ise, Pakistan'la varılan ikili işbirliği girişimiyle göstermiştir. Kültür Bakanlığı'nın, "millî kültür"ümüzün ana kaynaklarına ait köklü bir yayıncılık başlatması ise, beklentilerimiz arasında... Demek ele alınınca, Türkiye'mizin de bir "millî kültür" mes'elesinin bulunduğu "devlet" boyutunda anlaşılmıştır.
Keşke, geçmişteki "inkıta" dönemlerini kaybetmeseydik. Belki bugün millî kültür bütünlüğümüzün nimetleri üzerinde olurduk.