Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ - 2 Haziran 1989

Türkiye'nin gündemini son yıllarda hep "ekonomik meseleler" işgal etti. Bir de "dinî hassasiyetler..." Hâdiselere tek taraflı; peşin hükümlü bakma­nın tabiî sonucu...

Ne "madde" veya "ekonomi" olmadan yaşanır, ne de kültürel imkân ve tedbirler... Fakat bizim ka­dim hastalığımız onar mı? Ya hep, ya hiç!.. Bir kıs­mımız gündemde olmayan "millî kültür"ü ararken, bir kısmımız hep "ekonomi" dedik... Bugünlere, tek yanlı bu değerlendirmelerle geldik.

GÜNDEME GELEN MİLLÎ KÜLTÜR

Son aylarda "millî kültür" Türkiye'nin gündemin­de yeralmaya başladı. Önce, millî dokumuzun te­meli "aile" müessesesi "resmen" ele alındı. Devlet Planlama Teşkilâtı'nın bilim adamı ve uzmanlar­la birkaç yıldır sürdürdüğü çabalar, nihayet meyve­lerini verdi... Türk aile yapısının tahkimi, hükümet se­viyesinde gündeme geldi.

"Türkocağı" ve "Aydınlar Ocağı", seri ilmî top­lantılarına devam ediyor... Bütün şubeleriyle... Son haftalarda başkent Ankara, bu ilmî çabalarla dopdo­lu... 27 Mayıs Cumartesi günü Kocatepe Konferans Salonunda "2000'li Yılların Türk Gençliği" değer­lendirildi. 9 Eylül Üniversitesi Rektör Vekili ve İlahi­yat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. E.Ruhi FIĞLALI, aynı fakülteden Prof. Dr. Mehmet AYDIN, Hacettepe Üni­versitesi'nden Prof. Dr. Sedat TOPÇU, sadece Türk gençliğinin değil, Türk kültürünün dününü, bugünü­nü, yarınını değerlendirdiler. Hemen tamamı "genç", kalabalık bir dinleyici grubuna...

28 Mayıs'ta da Ankara Aydınlar Ocağı'nda "müsbet ilim"lerin geldiği son nokta tartışıldı... Ve Türki­ye'nin bu konudaki seviyesi... Hacettepe Üniversite­sinden Prof. Dr. S.Hayri BOLAY konuşmacı idi. Bu­rada da, Batı'da, yüzyılımızın başlarından itibaren başlayan bir ilmî anlayış değerlendirildi: "Müsbet ilimlerin değişmezliği'' anlayışından vazgeçildiği konusu... Bu suretle 19'uncu yüzyıl pozitivizmi de sar­sılmıştı. Ahlâkın ve güzel san’atların bile müsbet ilim­lerce tesbit edileceği gibi bir aşırı boyuttan, ilmin ahlâki ve metafizik temellerinin aranması noktasına ge­linmişti... Fakat acıdır, 1 asra yakın zamandan bu ya­na "Batı"da gelişen bu yeni ilmî anlayış, Türkiye'ye henüz gelmemişti. Kıyıda-köşede telâffuz edilmiş, fa­kat ilim muhitlerinde henüz gündemde değildi.

Ne yazık ki, "Batı"nın kötülükleri bize "çabuk" gelirdi de, faydalı ve "makûl" yönleri "geç" gelir ve­ya hiç gelmezdi. Ama Sayın S.Hayri BOLAY sağolsun, bunların konuşulması bile güzeldi.

YENİ KÜLTÜR POLİTİKASI

Kültür Bakanı Namık Kemal ZEYBEK, kültür poli­tikamızda bir yeni soluğu temsil etmektedir. Ni­tekim, "Millî kültürün bizi bölen değil, birleştiren ana harcımız" olduğunu açıklamış ve "her türlü politik-ideolojik mülahazaların üzerinde tutulaca­ğını va'detmiştir. Sayın Zeybek, "kültür" politika­mızın ana hedeflerini de çizmiştir.

Türk millî kültürünün cihanşümul boyutunu ise, Pakistan'la varılan ikili işbirliği girişimiyle göstermiştir. Kültür Bakanlığı'nın, "millî kültür"ümüzün ana kaynaklarına ait köklü bir yayıncılık başlatması ise, beklentilerimiz arasında... Demek ele alınınca, Tür­kiye'mizin de bir "millî kültür" mes'elesinin bulun­duğu "devlet" boyutunda anlaşılmıştır.

Keşke, geçmişteki "inkıta" dönemlerini kaybetmeseydik. Belki bugün millî kültür bütünlüğümüzün ni­metleri üzerinde olurduk.