Bugün soydaşlarımıza yardım günü... Bütün camilerde “hutbe”ler irad edilecek; “va’z”lar verilecek; Bulgar komitacılığı tel'in ve halka şikâyet edilecek... Milletimizin iktidar-muhalefet, şu "bölge", bu "bölge" olarak, aynı "gaye" etrafındaki yek-vücut bütünlüğü bir daha görülecek...
Bu "birlik" ve "bütünlük" tezahürünün getirdikleri, aslına bakarsanız Bulgar komitacılığının yüzkızartıcı cürümlerinin bize yüklediği "fatura"yı çoktan telâfi edecek bir müsbeti de ifade edebilir... "Birlik" ve bütünlüğün önünde hiçbir şey duramaz... Ve biz, bu millî bütünlük tezahürüne çoktan muhtaç durumda idik...
“MUSİBET” VE “NASİHAT”
Ecdat, "-Bir musibet, bin nasihatten evlâdır" demiş... İyi demiş... 1980 yılı ağustos ayının son günlerinde, o zamanki Diyanet İşleri Başkanımız Tayyar ALTIKULAÇ ile yaptığımız Yunanistan seyahatimi hatırlıyorum. Batı Trakya Türk şehri Gümülcine'nin tarihî camiinde va’zediyordum. Kürsüye konulmuş bir not dikkatimi çekti. O kadar çarpıcı idi ki, aldım, başkanımın da huzurunda cemaata okudum. Aynen şöyle diyordu:
"-Hocam, bize bizden bahsetmeyin!.. Kendinizden bahsedin! Asıl, siz nasılsınız? Siz iyi iseniz, biz de iyi oluruz! "
12 Eylül harekâtından 15 gün kadar önceki günler... Malûm... Yunan sınırları içerisindeki soydaşlarımız, kendi çilesini bir kenara bırakmış, bizi takibediyor, bizi düşünüyor... Buradaki en büyük ders, şüphesiz yurt dışındaki Müslüman-Türk varlığının gözünün üzerimizde oluşu... Ne kadar doğru!.. Son müstakil Türk devleti olarak, biz güçlü isek, şüphesiz sınırlarımız dışındaki soydaşların da başı dik... Aksi halde, arkasında desteği olmayan azınlığı kim kaale alır?..
İşte bugün, 60 bin camide toplanan milyonlarla yetişkin, er-insan Edirne'den Kars'a, aynı saatte, aynı şeyi düşünecek, aynı şeyi konuşacak…. Hangi ülkede olursa olsun, Müslüman-Türk varlığının arkasında, topyekûn Türk milletinin bulunduğunu ilân ve isbat edecek.
BU BİR FIRSATTIR
Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. M.Sait YAZICIOĞLU’nun dün yaptığı basın toplantısında kullandığı bir cümle vardı: Bu yardımın bir "fırsat" olduğu şeklinde... Bu gerçekten de bir fırsattır. Az veya çok... Maddî değeri için değil, asıl toplu katılım, toplu tezahür sebebiyle... Cenâb-ı Hakk'ın nusret-eli, "cemaat" üzerindedir. Bu cemaatlaşmaya çoktandır, öylesine muhtaç idik ki!..
Belki de komitacı Bulgar, dün, Sakarya'da, İstanbul’da yapılan, yarın İzmir'de veya başka yerlerde yapılacak olan mitinglerden sonra, yaptığına pişman olmamış ve olmayacaksa, işte asıl bugünkü "farz" hutbelerde Allah'ın huzurunda verilen toplu sözlerden, varılan toplu yeminden sonra pişman olacak... Olmalıdır, zira bu "mecburî tehcir", bizi gerçekten de kendimize getirdi... "93 Harbi"ndeki "büyük bozgun", ve felâketi "toplu tehcir" günlerine... "Bir musibet, bin nasihatten evlâdır" diye tekrar edişim bundan...
Türk dış politikasının da, bu ibretle biraz daha canlandığı ortada... Kafamızı ve gönlümüzü, sınırlarımız içerisine gömdüğümüz yıllar gerilerde kaldı.
Bugün 60 bin camide millet olarak bu ahdi yapacağız... Sadece Bulgar değil, onun suç ortakları da kahrolacak.