Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
SOYDAŞLARIMIZA YARDIM GÜNÜ - 30 Haziran 1989

Bugün soydaşlarımıza yardım günü... Bütün ca­milerde “hutbe”ler irad edilecek; “va’z”lar verilecek; Bulgar komitacılığı tel'in ve halka şikâyet edilecek... Milletimizin iktidar-muhalefet, şu "bölge", bu "bölge" olarak, aynı "gaye" etrafındaki yek-vücut bütünlüğü bir daha görülecek...

Bu "birlik" ve "bütünlük" tezahürünün getirdikleri, aslına bakarsanız Bulgar komitacılığının yüzkızartıcı cürümlerinin bize yüklediği "fatura"yı çoktan telâfi ede­cek bir müsbeti de ifade edebilir... "Birlik" ve bütünlüğün önünde hiçbir şey duramaz... Ve biz, bu millî bü­tünlük tezahürüne çoktan muhtaç durumda idik...

“MUSİBET” VE “NASİHAT”

Ecdat, "-Bir musibet, bin nasihatten evlâdır" demiş... İyi demiş... 1980 yılı ağustos ayının son günlerin­de, o zamanki Diyanet İşleri Başkanımız Tayyar ALTIKULAÇ ile yaptığımız Yunanistan seyahatimi hatırlıyorum. Batı Trakya Türk şehri Gümülcine'nin tarihî camiinde va’zediyordum. Kürsüye konulmuş bir not dikkatimi çekti. O kadar çarpıcı idi ki, aldım, başkanımın da huzurunda cemaata okudum. Aynen şöyle diyordu:

"-Hocam, bize bizden bahsetmeyin!.. Kendiniz­den bahsedin! Asıl, siz nasılsınız? Siz iyi iseniz, biz de iyi oluruz! "

12 Eylül harekâtından 15 gün kadar önceki günler... Malûm... Yunan sınırları içerisindeki soydaşlarımız, ken­di çilesini bir kenara bırakmış, bizi takibediyor, bizi dü­şünüyor... Buradaki en büyük ders, şüphesiz yurt dışın­daki Müslüman-Türk varlığının gözünün üzerimizde olu­şu... Ne kadar doğru!.. Son müstakil Türk devleti olarak, biz güçlü isek, şüphesiz sınırlarımız dışındaki soydaşların da başı dik... Aksi halde, arkasında desteği ol­mayan azınlığı kim kaale alır?..

İşte bugün, 60 bin camide toplanan milyonlarla ye­tişkin, er-insan Edirne'den Kars'a, aynı saatte, aynı şeyi düşünecek, aynı şeyi konuşacak…. Hangi ülkede olursa olsun, Müslüman-Türk varlığının arkasında, topyekûn Türk milletinin bulunduğunu ilân ve isbat edecek.

BU BİR FIRSATTIR

Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. M.Sait YAZICIOĞLU’nun dün yaptığı basın toplantısında kullandığı bir cümle vardı: Bu yardımın bir "fırsat" olduğu şeklinde... Bu gerçekten de bir fırsattır. Az veya çok... Maddî de­ğeri için değil, asıl toplu katılım, toplu tezahür sebebiyle... Cenâb-ı Hakk'ın nusret-eli, "cemaat" üzerindedir. Bu cemaatlaşmaya çoktandır, öylesine muhtaç idik ki!..

Belki de komitacı Bulgar, dün, Sakarya'da, İstanbul’da yapılan, yarın İzmir'de veya başka yerlerde yapıla­cak olan mitinglerden sonra, yaptığına pişman olmamış ve olmayacaksa, işte asıl bugünkü "farz" hutbelerde Allah'ın huzurunda verilen toplu sözlerden, varılan toplu yeminden sonra pişman olacak... Olmalıdır, zira bu "mecburî tehcir", bizi gerçekten de kendimize getir­di... "93 Harbi"ndeki "büyük bozgun", ve felâketi "top­lu tehcir" günlerine... "Bir musibet, bin nasihatten evlâdır" diye tekrar edişim bundan...

Türk dış politikasının da, bu ibretle biraz daha canlandığı ortada... Kafamızı ve gönlümüzü, sınırlarımız içerisine gömdüğümüz yıllar gerilerde kaldı.

Bugün 60 bin camide millet olarak bu ahdi yapacağız... Sadece Bulgar değil, onun suç ortakları da kahrolacak.