Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KALKINMA VE MİLLİ KÜLTÜR - 21 Temmuz 1989

Kültür Bakanı Sayın Namık Kemal ZEYBEK, VI. 5 Yıllık Kalkınma Planı gereğince bakanlığı tarafın­dan planlanan 'Tasarruf Kültürünü Geliştirme Projesi"ni açıkladı. 22 Haziran 1989 Perşembe günü projede görev alacak bakanlık ve kuruluş temsilci­lerine yaptığı konuşmada ise, "kalkınma" ve "millî kültür" münasebeti hakkında âdeta, özlü bir konfe­rans verdi.

"Tasarruf kültürü" ve tasarruf terbiyesinin, "kalkınma" ile nasıl içice bulunduğu bir yana, asıl "millî kültür"ün, "kalkınma" hamlelerini nasıl etkileyece­ği; nasıl ateşleyeceği bu kısa, özlü konuşma ile or­taya konuldu. Böylece, "kalkınma planla"nda teorik mânâda yeralsa da, tatbikatta "millî kültürlü­müzün ihmal edilmesinin ve bir "fantezi" gibi bir ke­nara atılmasının bize nelere malolduğu yeniden de­ğerlendirilmiş oldu.

Kalkınma, "insan" işidir. İnsan ve toplumla ilgili her konuda olduğu gibi, onu da millî kültür unsurla­rından ayıramazsınız. Millî bünyeden; insanımızın gö­nül dünyasından; toplu sosyal şuur ve hayat terci­hinden... Aksi halde, vücuda uymayan iğreti elbise gibi, ithal edilen veya millî bünyeden, millî şartlar­dan doğmayan kalkınma planlarının hayal köşklerinde imal edilmiş romantik heveslerden ibaret kaldığı her zaman görülmüştür.

"Batı medenlyeti"nin temelinde Hıristiyanlık var­dır. Aslında buna "Batı kalkınması"nın demek lâ­zım... Zira bugün ulaşılan "medeniyet" seviyesi, şüphesiz bütün insanlığın ortak eseridir. Sadece "Batı"nın değil...

Bugün sözü edilen "sanayi ötesi çağı"n teme­linde "sanayi çağı" vardır. "Sanayi çağı"; "rönesans", "reform" vb. tabirlerle dillendirilen Batı'nın "aydınlanma" ve "uyanış" cağlarına dayanır. Bun­ların da temelinde şüphesiz "İslâm medeniyeti" bu­lunmaktadır. "İslâm medeniyeti"nin ise "Yunan", "Çin", "Roma" gibi eski medeniyetlerden etkilen­diğinde şüphe yoktur.

Kısaca, "medeniyet" bir bütündür ve topyekün insanlığın malıdır. Fakat, bu "bayrak yarışı"nda, her dönemde bayrak kimin elinde ise, oyun onun adı ile anılmıştır. "Batı medeniyeti" tabiri, bu mânâda doğ­rudur.

"Batı", medeniyet tarihinin bu döneminde "bay­rağı" nasıl ele geçirdi? Başka bir tabirle, bu "tem­sil" hakkını nasıl aldı?.. İşte bu sorunun altında, ger­çekte "Hıristiyanlık" vardır. "Rönesans"ın teme­linde "reform" hareketlerinin bulunduğu gibi... Kalvinizm'in "Çalışmak kutsal, harcamak haram" di­ye özetlenebilecek görüşü ise, özellikle "üretim" ve "tüketim" boyutunda "Batı" kalkınmasının gerçek temelidir. "Kapitalist" atılımların, tasarrufların... Sermaye biriktirme çabalarının...

Bu misâl, "kalkınma" ve "kültür" münasebetin­de tek örnek değildir. Hangi "kalkınma" örneğini alır­sanız alınız, "insan" eliyledir ve temelinde insan aklı ve zekası yanında insan "gönlü" de vardır. "Japon kalkınma modeli"nin tabanında "harakiri"ye kadar uzanan "mes'ûliyet şuuru"nun bulunduğunu izaha gerek var mıdır? İslâm medeniyetinin temelinde İslamiyet'in "İnsana hizmet", "yeryüzünü imar" ilâhi emrinin bulunduğunda kim tereddüt eder? Türkiye'nin problemi, "kalkınma'' ile "insan" ve "kültür" münasebetini kuramamış bulunmasıdır. "Millî bünye''den, millî şartlardan doğmayan ithal kalkınma modelleri vücuda uymamış; millî bünye tarafından reddedilen modeller arasındaki istikrarsız "gel-git"ler, bizi bugünki tereddütlere kadar getirmiş­tir.

Sayın Zeybek haklıdır: Türkiye'de bugün yapılacak iş, hiç de küçümsenmeyecek "kalkınma" heyecanımızı, temeli binlerce yıllık derinlere uzanan millî kültürümüzle ateşlemektir.