Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HİCRİ 1410 - 4 Ağustos 1989

Bugün Hicret'in 1410'uncu yılına giriyoruz. Hz. Peygamber'in "cahil" baskılar sebebiyle Mekke'den Medine'ye "Hicret"i üzerinden 14 asır geçmiş.

10 yıl kadar öncesini hatırlıyorum. Bülent ECEVİT başbakan, Dr. Lütfi DOĞAN devlet bakanı idi. İslâm ülkeleri ile birlikte, Hicret'in 15'inci yüzyılı­nı kutlamıştık. PTT özel "pul" basmış; Maliye Ba­kanlığı "altın paket" çıkartmış; Millî Eğitim Ba­kanlığı okullarda özel programlar uygulamış; Gençlik ve Spor Bakanlığı "İslâm Oyunları" adıyla özel turnuva düzenlemiş ve İslâm ülkeleri genç­lerini Türkiye'de ağırlamıştı.

Her bakanlık ve kuruluşun tertip ettiği bir faali­yet vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, diğer bakanlık ve kuru­luşların.

Bunun üzerinden de işte 10 yıldan fazla zaman geçmiş.

"HİCRET SOLUĞU"

"Hicret" hadisesi, niçin kendinden sonraki olaylara; sonunda da bir "takvim"e başlangıç olmuş? İsa Aleyhisselâm'n doğumu gibi...

Şüphesiz, "Hicret" olayının ehemmiyeti sebe­biyle... Peygamberimiz Efendimiz ve bir avuç Ashabı, Mekke'de çok görülmüş; akıl almaz baskı­lar sebebiyle Medine'ye göç ederek bir soluk almışlardı...

"Hicret"ten itibaren İslâmiyet kısa zamanda yayıldı; "devlet" oldu; "1"in- "10"un hesabı yapılırken bugün "1 milyar" oldu ama, dönüp-geriye bakarsak, sanki ne değişti?

Müslümanlar bugün de yer-yer bir "hicret so­luğu"na muhtaç... Bugün Bulgaristan'dan Türki­ye'ye göç Mekke'den-Medine'ye "göç"ten daha mı az mübatanalı?.. Batı Trakya'da, Sovyetler ve Çin'de yaşayan Türkler'e yapılan baskı Mekke müşriklerinin cehaletlerinden farklı mı?.. Ve Filis­tin'de yapılanlar?..

Filistin'de kamera önünde taşla vurula-vurula kemikleri kırılan Müslüman, Bulgaristan'da haya­ta gözünü açmadan öldürülen bebek ve daha niceleri, bize Mekke'nin bağnaz müşrik cehaletini hatırlatmıyor mu?

Demek yüzyıllar geçse de, insanlığın kaderi de­ğişmiyor?

SARSILAN TEMEL - UÇAN ÇATI

10 yıl önceki kutlamalar dolayısıyla yapılan bir "panel"de Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAŞ'ın bir ben­zetmesi vardı: "Hicret'in 15'inci yüzyılına girer­ken İslâm dünyasının durumu"nu "temelleri sarsılmış, çatıları uçmuş, duvarları çatlamış bir konağa" benzetmişti.

10 yıl sonra düşünürsek, değişen pek bir şey yok. Temeller biraz daha sarsılmış, duvarlar biraz daha çatlamış o kadar.

İslâm dünyası henüz kendi kaynaklarını, kendi değerlerini, kendi imkânlarını bilmiyor... Henüz kendi kültürümüzü ortaya çıkarabilmiş değiliz. İs­lâm hukuku, İslâm iktisadı ve "muâmelat"ın di­ğer konularında geniş bir tedvin faaliyetine ihtiyaç var.

Avrupa bizi biliyor, kaynaklarımızı araştırıyor da, biz henüz bu kaynaklara inemiyoruz. Dahası bu­nun için cehdimiz de, niyetimiz de yok...

En iyimiz, "cihad"ın sokaktan başlatılması ge­rektiği kanaatinde... Sokağın sesinin daha yüksek oluşunun sebebi bu.

Bilim ve teknikte ilerleme, geniş kültür sente­zine ulaşmış milletlerin işidir. Karmaşık dünya problemleri, "heyeca"nla halledilemez. Plan, pro­je ve şuurlu-ilmi faaliyet dün de, bugün de başa­rının tek şartıdır.

Hicret'in 1410'uncu yılı İslâm ülkelerinde bu yıl da kutlanacak ama, bakalım konu'nun geçmiş ve istikbal boyutunda bu yönü üzerinde duran olacak mı?