1981-82 yılları idi... Televizyonda, Devlet Bakanı Mehmet ÖZGÜNEŞ'in bir konuşmasına rastladım. Mevlâna törenleri dolayısıyla yaptığı bu konuşmada "asker-bakan" Özgüneş -özetle- şöyle diyordu:
"Bu erler-erenler, dervişler, gazi-dervişler deyip-geçmeyin!.. Diyarı Rûm olan Anadolu'yu Türkleştiren-Müslümanlaştıran; ebedî Türk yurdu yapan işte bu erler, bu dervişlerdir. Onlar olmasa; onların manevi fetihleri, manevî müdahaleleri olmasa, bu topraklar belki de Türk ve Müslüman değildi."
Doğru idi... Horasan, Maverâünnehir, kısaca Türkistan ne velûd bir kaynak imiş ki, Hoca Ahmet Yesevî patentli yüzlerce-binlerce maneviyat büyüğü ''Hedef Diyarı Rûm" deyip yola çıkmış; Anadolu’yu "ebedî Türk yurdu" yapmışlardır...
"HACI BEKTAŞ" BİR OCAK
"Pir-i Türkistan"; "Şeyh-i Gazi Dervişan" Hoca Ahmet Yesevî'den "Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik" emrini aldıktan sonra, bugün adı "Hacı Bektaş" olan maneviyat yurduna gelip-yerleşen Mehmet Bektaş, ol-himmetle Hacıbektaş olmuş; Selçuklu'nun inkırazından sonra Anadolu'da kurulacak "Devlet ebed-müddet"in maneviyat harcıyla karılmış temellerini yine ol-himmet ve hikmetle atmış; "Gazi derviş" geleneğini kendisinden sonra sürdürecek maneviyat erlerine elvermiş; himmet-etmiş; Anadolu'yu her türlü Yunanî-melâmî bid'atlardan temizleyerek millî-dinî bütünlüğü sağlayan "görünmez" bir "güç" olarak günümüze kadar hükmetmiştir.
Ol "hüküm"dür ki, Şeyh Edebalî'ler, Hacı Bayram Velî'ler, Emir Buharîler, "Mevlânâ Yunus-Hacı Bektaş Velî" tavassutu ile koca Hoca Ahmet Yesevî geleneğini manevî harcımız olarak bu topraklara karmışlar-katmışlardır.
Bu yıl, 657'nci yıldönümünde 26'ncısını kutladığımız Hacı Bektaş törenlerinde bir yandan "-Niçin 657'nci değil de, 26'ncı?" diye kahırla sorarken, diğer yandan, Kültür Bakanı'mızın, "Hacı Bektaş"ın da içinde bulunduğu ve vatan bütünlüğümüzün gerçek temeli; gerçek teminatı olan fikryatın canlı tutulacağına dair sözü ile teselli bulduk.
Hacı Bayram'lar, Hacı Bektaş'lar, Emir Buharîler, Mevlânâ-Yunus ve Şeyh Edebalî'ler bizi "bir"leştiren, ayakta tutan ocaklardır. Onların birbirlerinden haberdar; birbirlerine kaynak fikriyatından uzak durmak, son Türk yurdu Anadolu'nun bölge-bölge bölünmek istenen bütünlüğüne kıymak demektir.
VAHDET HAVUZU
Birbirlerini büyüterek büyüyen o büyükler, birer "vahdet" havuzudur.
İşte Hacı Bektaş'ın "Makalat"ından bize söylenen birkaç ikaz;
“- Şeriatın evvel makamı iman getirmektir. İkinci makamı ilim öğrenmek... üçüncüsü namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak, gücü yeterse hacca varmak ve gaza eylemektir. Hak yolda cihattan kaçmayup, cenabetten temlzlenmektür.”
"-Şimdi azizim: Marifet ağacının başı tevhit"tir. Özü iman, yaprakları Ulam, gövdesi yakındır. Kökü tevekkül, dalları münkerattan nehly, suyu havf-u recadır. Meyvesi ilim, yeri mü'minin gönlüdür. Başı arştan daha yüksektir."
"-Sermaye var, kar var, zarar var. İman sermayedir, öteki emirler kar... İmansız kalmak, sermayeyi kaybetmek demektir."
"-Şimdi için kibir, hased, cimrilik, kıskançlık, öfke, kahkaha ve maskaralıklarla dolu... Azizim, bunların hangi kitapta yeri var?"
"-Sözü kısa tuttuk... Gerçek canlara az söz yeter."
İşte "Dergâhı Hacı Bektaş" ve onun mesajı ... Hangimiz müstağniyiz?