Diyalog ve işbirliği, vazgeçilmez bir ihtiyaç... Her konuda her seviyede... 11-13 Eylül 1989 tarihlerinde İstanbul'da yapılan "VI. İslâm-Hıristiyan Danışma Toplantısı"nda bunu gördük...
Böylesine bir toplantı, Türk kamuoyunun alışık olmadığı yeni bir tertip ve düzenleme... Bundan önceki beş diyalog toplantısı Türkiye dışında yapılmış... Bu yıl ise ev sahibiyiz.
Toplantıya çeşitli ülkelerden 52 "Din" ve "Bilim" adamı, uzman ve yönetici katıldı. Yurt dışından Ürdün Yüksek Eğitim Bakanı ve İslâm Medeniyeti Araştırmaları Akademisi Başkanı, İsviçre Metropoliti, Türkiye'den Diyanet İşleri Başkanı, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı, İslâm Araştırmaları Merkezi Başkanı, İlahiyat Fakülteleri Dekan ve Hocaları, hemen hepsi kariyer sahibi bilim adamları…
NİÇİN DİYALOG?
Dünya üzerinde, bütün insanlığı ilgilendiren müşterek problemler var. Materyalist ve ateist akımlar hız kazanması hangi dinden, hangi ülkeden olursa olsun yeni nesillerin inanç krizine, inanç boşluğuna düşmekte olmaları gibi... Devletten-devlete, ülkeden-ülkeye siyasî ve ideolojik saplantı ve saldırılar ise malûm...
Hıristiyanlık ve Müslümanlığın inanırları, dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturuyor. İslâmiyet'in bütün insanlığı kapsayan cihanşümul mesajı yanında, Hıristiyanlığın da bir "rahmet" ve "merhamet" dini olduğu malûm.
O halde niçin kavga?
İki büyük semavî din arasındaki ortak defterlerden yararlanılmaması, iki din mensupları için de bir noksanlıktır. Kaldı ki, bu işbirliğinden sadece "İslâm" ve "Hıristiyan" dünyanın değil, topyekûn insanlığın faydalandırılması da mümkündür.
MÜSBET SONUÇLAR
Diyanet İşleri Başkanı'mızın "açış konuşması"nda her iki din ve mensupları açısından ortaya koyduğu "evrensel" boyut, toplantı süresince gündeme getirilen fikirler arasında en kalıcı-kapsayıcı mesaj oldu. İzmir İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Mehmet Aydın, yerli-yabancı hemen her tebliğin yanlışlarını düzelten bir "nâzım" kişi idi.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin G.Yuryaydın'ın "tebliğ"i, "İslâm" ve özellikle "İslâm-Türk" tarihine tutulan bir projektör oldu. Yurdaydın Hoca, Yunanistan Yüksek Mahkemesi üyesi Dr. A.Marinos'un savaşları genellikle "dinî ihtilâflar"a dayandıran tezini de "tarihî" ve "ilmi" delillerle cevaplandırdı. İsak Zarvatî'nin ırkdaşları olan Yahûdîler'i Osmanlı topraklarına sağınmaya çağırmasından; Fatih ve Yavuz örneklemelerliyle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki, gayrimüslimlerin imtiyazlı durumlarına kadar...
Yunanlı profesör Asterious Arariou, "-Bizim Müslümanlara problemimiz yok... Bizim problemimiz kendi içimizde…" derken Yurdaydın Hoca'yı teyid eder gibiydi.
Prof. Dr. Tülin İçli Hanımefendi ise, Cumhuriyet dönemi uygulamalarını sergiledi. "İlim" iyi şey... İlim öncülüğünde "işbirliği" ise en iyi... 26 Hıristiyan, 17'si kardeş islâm ülkelerinden olmak üzere, 52 bilim adamı ve uzmanın üç gün boyunca çalışmaları, bize yeni bir ufuk açtı. Prof. Dr. Emel Doğramacı, Prof. Dr. Cihat Özönder, Dışişleri Bakanlığı Küttür D. Başkanı Özcan Davaz, Dr. Arif Güneş, her probleme koşan koşucular olarak, iyi bir sonuca ulaştılar.
Dileğimiz, sonucunun iyi olması...