Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KIBRIS’TAN MERHABA - 17 Kasım 1989

Bu satırları Girne'den yazıyorum. Beşparmak Dağları eteklerinden, mübarek Anadolu'mun tertemiz siluetine bakarak...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye'min mo­rali, şerefi ve büyüklüğü... Bunu anlamak için, dün­yayı insanoğlunun şu güzel icadı, "tayyare"den temâşâ etmeli... Bir serin Ankara gecesinde "Esenboğa"dan havalanıp, Türk jetlerinin; nice Cengiz Topel'lerin Kıbrıs'a yöneldiği sıcak duygu­larla... Bu "evlat" topraklara o duygularla uçmak lâzım. Bir zamanlar Türkler'in horlandığı, Türk köy­lerinin basıldığı, palikarya sürülerinin "Türk" ve "Mücahit" avına çıktıkları topraklara, "Burası bi­zim mi, bu topraklar Türk toprakları mı?" diye sorarak ve son Türk devleti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığını, onun "Ay-Yıldız"lı bay­rağını selâmlayarak..!

ZAFER HASRETİ

Türk insanı, yüzyıllar var ki, "zafer"e hasret... Milletlerarası, milletlerüstü başarılara... 3 bin yıldan bu yana orduları kıt'alar-ülkeler fetheden; Barbaros'lu, Piri Reis'li gemileri Akdeniz'i bir "Türk gölü" haline getiren; sadece süngüsü ile değil, mektebi, medresesi, ilim irfanıyla da dünyaya hükmeden; 3 kıt'a ve 7 deniz üzerinde bir ci­han imparatorluğu kuran koca Türk milletini Ana­dolu'ya hapsederseniz, onun çocukları elbette bu duygulara kapılacak.

"Geçitkale Hava Meydanı"na indiğimizde ve Girne'de ikametimize ayrılan Girne VİEW'e ulaş­mak için bu yeni Türk cumhuriyetinin topraklarını âdeta bir baştan bir başa katederken, bu duy­gulara kapıldık... Geçmişle, mezar taşı ile öğünmenin ve onunla yetinmenin yetmediğini bi­le bile...

Bunun sebebi, Kıbrıs harekâtına katılmış, "cum­huriyet"in kurulması ve bugünlere gelmesinde hizmeti geçmiş Hilmi ŞENGÜN Paşa'nın, Ankara’da tam da Kıbrıs'a uçarken, bizi "millî" duygu­larla teçhiz etmesi olmalı...

BUGÜNLERE ŞÜKÜR

Bayrak Radyo-Televizyonu Müdürü, gencecik yönetici, sevgili Süleyman TÜREM, yanında Başbakanlık Kıbrıs İşleri Müşaviri Cevdet AYAN ve Yardım Heyeti Müşaviri Ersoy ÜNAL olduğu hal­de Geçitkale'de bizi karşılarken, bugünlerimize şükrettim. Valilik, müsteşarlık, en son da emniyet genel müdürlüğü yapmış; Emniyet Teşkilâtımızın bugünkü atılımlarını kendisine borçlu olduğumuz değerli Fahri GÖRGÜLÜ Beyefendi'nin iki yıldan bu yana devam eden ''-Sana Kıbrıs'ı bir göste­relim!" teklifinin mânâsını da daha iyi anladım.

Bu topraklar bizim gerçekten de şerefimiz, mo­ralimiz... POLİPEK Genel Müdürü İlker Nevzat Be­yefendi'nin, kendi makam arabasını tahsis ederek, rehberliğimize verdiği sevgili İbrahim ERDİN, Geçitkale'den Girne'ye gelinceye kadar, gece güzel­liğinde geçtiğimiz yerleri bize anlatırken, aynı millî heyecanı taşıyordu.

Demek Türk insanı, her yerde aynı... Türkiye’de de, Kıbrıs'ta da... Bunun böyle olduğunu biz, Sovyetler'den Bulgaristan ve Batı Trakya'ya; Ker­kük ve Musul'dan Taif’e kadar seyahatlerimizde bizzat müşahede ettik.

Kıbrıs bir "vatan..." Gündüz gözüyle henüz ne Lefkoşe; ne Gazi Magosa ve Maraş, ne Güzelyurt ve Lefke, hiçbir yerini görmediğim bu ada, Girne’nin şu "seher" ve sabah temizliğinden belli ki, bi "cennet."

Güzel Türkiye'me ve okuyucularıma Kıbrıs'tan “Merhaba!..”