Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
BULGARİSTAN TÜRKLÜĞÜ ÜZERİNE - 24 Ağustos 1984

1976 yılında Bulgaristan içerisinde seyahat­ta bulundum. Sırtlarındaki küfelerle tarlalardan doma­tes taşıyan, el arabalarıyla taş çeken siyah önlüklü, si­yah şallı Türk kadınlarını gö­rüp de içi burkulmayacak "Türk" değil, bir "insan" gösteremezsiniz...

Filibe'de sabahın alacaka­ranlığında elindeki uzun sap­lı süpürge ile sokakları te­mizleyen bir Türk kadıncağı­za yaklaşıp konuşmak iste­dim. Kadıncağız korkulu gözlerle etrafını kollayıp bizimle iki kelâm etti diye, onu gözleyen bir Bulgar görevli­nin garibe bir çullanışı vardı ki, hatırladıkça bu ibtidailiğe karşı hiçbir şey yapamama­nın utancını içim burkularak hissederim.

Bulgaristan Türklüğü ile tesahüb ve münasebetleri­miz denilebilir ki, sadece "Parçalanmış Ailelerin Bir­leştirilmesi Andlaşması"ndan ibaret.. Bu uygulama da, temelde Bulgaristan'ın diri bir azınlıktan kurtulma politikasına dayanmaktadır. Diğer bir maksat, belli sa­yıya ulaşan azınlığa bazı ma­halli muhtariyet ve haklar verilmesi kapısının Türk azınlığa açılmaması niyeti olabilir... Türkiye açısından ise, insani amaç dışında bir politik tercih sözkonusu değil.

Türkiye'den başka sahip çıkanı bulunmayan Rodop-Tuna Türkleri ne durumda? Bunun cevabını seyahatim esnasında kısa başlıklarla alabildim:

Demirperde ülkelerinde sa­dece azınlıklar değil, azınlığı ve çoğunluğu ile bütün in­sanlar güdümlü yaşarlar... Bulgaristan Türkleri'ne ge­lince, onlara yapılan muame­le, diğer azınlıklardan çok farklı... Bulgaristan'da Türk­ler'den başka, Ermeniler, Ya­hudiler ve Makedonyalılar da var. Bu azınlıkların ayrı okulları, ayrı kiliseleri mev­cut. Kendi dinî gün ve bay­ramlarını, örflerini, adetleri­ni, rejim şartlarının sınırları içerisinde yaşarlar, tea'id ederler... Türkler'e ise bu so­luk alış tanınmaz...

Dini gün ve bayramlarda suret-i mahsusada işe götü­rülürler...

Namazlarını gizli-açık- kıl­maya çalışanlar, oruçlarını tutmaya özenenler, işe alın­maz, dahası işten atılırlar...

Diğer azınlıkların-özellikle Ermeniler'in- ayrı okulları mevcut... Türkler için ayrı okul bulunmadığı gibi, bazı derslerde olsun Türkçe tedri­sata izin verilmez... Okullar­da, işyerlerinde, evlerde Türkçe konuşulması yadırganır... Hatta bazı görevlilerce yasaklanır... Israr edenlere işe almama, iş değiştirme, işten atma gibi müeyyideler uygulanır, Türkler devlet memurluğuna alınmazlar.

 Devlet memurluğu dışındaki işe almalarda da tam bir tefrik var. Türkler ancak ucuz ve ağır işlerde çalıştırı­lırlar.

Türk çocukları lise seviye­sinde ancak bazı meslek okullarına alınırlar. Yüksek okullara alınmazlar.

Yeni doğan çocuklara Bul­gar ismi verilmesi için son yıllarda artan bir baskı mev­cut. Hatta yer yer işe almalarda da aynı baskı var. İsimlerini Bulgar ismi ile de­ğiştirmeyenlere iş verilmiyor.

Türk kızlarının Bulgar er­kekleri Türk erkeklerinin Bulgar kızları ile evlenmeleri için baskılar var. Ellerindeki kozlar, işe ve okula almama veya çıkarma tehdidi...

Din hizmeti yapacak ele­man yetiştirilmesine izin ve­rilmiyor... Üç-beş köyde bir "imam" kalmış... Onlar da azalıyor. Bazı yerlerde cena­zeler, bu görevi yapan bulun­madığından,   elbiseleri ile defnediliyor. Acı ama ger­çek...

Bazı yerlerde Türk mezar­lığı kaldırılmış... Cenazeler Bulgar ölülerle aynı mezarlı­ğa konuluyor.

Camiler kapalı... Namaz ve diğer dini törenler yapıl­maz... Açık tutulan az sayı­daki camiler de bir bir kapa­tılıyor... Dinî telkinat için bir Müslüman din adamı ihtiya­cı belirtildiğinde, "-İşte Pa­paz!.. Dinî telkini o yap­sın!" denilir. Böylece, dinî duygularla bir de alay edilir...

Parçalanmış ailelerin Tür­kiye'ye dönüşleri sırasında yapılan işlemlerde de ağır mağduriyetler var. Türki­ye'ye dönecek olanlara para verilmez. Parasını eşyaya çe­virip eşya getirmesine de tahdit konulur.

Yukarıda belirtilenlerde nadir istisnalar yok değil.. Komünist Parti'ye kayıta, devlete önemli hizmetler yapmış olanlara yüksek okul kapısı da, diğer Türkler'e ka­palı bazı memuriyet ve iş ka­pıları da açılır.

Bulgaristan Türkleri Türk­lüklerini ve Müslümanlıklarını koruyabiliyorlar mı?

Şüphesiz çok güçlü millî duygularla, anayurt hasreti ile dolu bir Türklük var... Fa­kat bu duygunun yeni yeti­şenlerde geliştirilemediği, hatta zamanla kaybolacağı korkusu mevcut.. Son yıllar­daki baskıların, isim değiş­tirmelerin, Türkçe konuşma­yı ve ibadetleri adeta yasak­lamanın tabii sonucu bu de­ğil mi?!.

Bulgaristan Türklüğü bu korku ile yaşıyor...