1976 yılında Bulgaristan içerisinde seyahatta bulundum. Sırtlarındaki küfelerle tarlalardan domates taşıyan, el arabalarıyla taş çeken siyah önlüklü, siyah şallı Türk kadınlarını görüp de içi burkulmayacak "Türk" değil, bir "insan" gösteremezsiniz...
Filibe'de sabahın alacakaranlığında elindeki uzun saplı süpürge ile sokakları temizleyen bir Türk kadıncağıza yaklaşıp konuşmak istedim. Kadıncağız korkulu gözlerle etrafını kollayıp bizimle iki kelâm etti diye, onu gözleyen bir Bulgar görevlinin garibe bir çullanışı vardı ki, hatırladıkça bu ibtidailiğe karşı hiçbir şey yapamamanın utancını içim burkularak hissederim.
Bulgaristan Türklüğü ile tesahüb ve münasebetlerimiz denilebilir ki, sadece "Parçalanmış Ailelerin Birleştirilmesi Andlaşması"ndan ibaret.. Bu uygulama da, temelde Bulgaristan'ın diri bir azınlıktan kurtulma politikasına dayanmaktadır. Diğer bir maksat, belli sayıya ulaşan azınlığa bazı mahalli muhtariyet ve haklar verilmesi kapısının Türk azınlığa açılmaması niyeti olabilir... Türkiye açısından ise, insani amaç dışında bir politik tercih sözkonusu değil.
Türkiye'den başka sahip çıkanı bulunmayan Rodop-Tuna Türkleri ne durumda? Bunun cevabını seyahatim esnasında kısa başlıklarla alabildim:
Demirperde ülkelerinde sadece azınlıklar değil, azınlığı ve çoğunluğu ile bütün insanlar güdümlü yaşarlar... Bulgaristan Türkleri'ne gelince, onlara yapılan muamele, diğer azınlıklardan çok farklı... Bulgaristan'da Türkler'den başka, Ermeniler, Yahudiler ve Makedonyalılar da var. Bu azınlıkların ayrı okulları, ayrı kiliseleri mevcut. Kendi dinî gün ve bayramlarını, örflerini, adetlerini, rejim şartlarının sınırları içerisinde yaşarlar, tea'id ederler... Türkler'e ise bu soluk alış tanınmaz...
Dini gün ve bayramlarda suret-i mahsusada işe götürülürler...
Namazlarını gizli-açık- kılmaya çalışanlar, oruçlarını tutmaya özenenler, işe alınmaz, dahası işten atılırlar...
Diğer azınlıkların-özellikle Ermeniler'in- ayrı okulları mevcut... Türkler için ayrı okul bulunmadığı gibi, bazı derslerde olsun Türkçe tedrisata izin verilmez... Okullarda, işyerlerinde, evlerde Türkçe konuşulması yadırganır... Hatta bazı görevlilerce yasaklanır... Israr edenlere işe almama, iş değiştirme, işten atma gibi müeyyideler uygulanır, Türkler devlet memurluğuna alınmazlar.
Devlet memurluğu dışındaki işe almalarda da tam bir tefrik var. Türkler ancak ucuz ve ağır işlerde çalıştırılırlar.
Türk çocukları lise seviyesinde ancak bazı meslek okullarına alınırlar. Yüksek okullara alınmazlar.
Yeni doğan çocuklara Bulgar ismi verilmesi için son yıllarda artan bir baskı mevcut. Hatta yer yer işe almalarda da aynı baskı var. İsimlerini Bulgar ismi ile değiştirmeyenlere iş verilmiyor.
Türk kızlarının Bulgar erkekleri Türk erkeklerinin Bulgar kızları ile evlenmeleri için baskılar var. Ellerindeki kozlar, işe ve okula almama veya çıkarma tehdidi...
Din hizmeti yapacak eleman yetiştirilmesine izin verilmiyor... Üç-beş köyde bir "imam" kalmış... Onlar da azalıyor. Bazı yerlerde cenazeler, bu görevi yapan bulunmadığından, elbiseleri ile defnediliyor. Acı ama gerçek...
Bazı yerlerde Türk mezarlığı kaldırılmış... Cenazeler Bulgar ölülerle aynı mezarlığa konuluyor.
Camiler kapalı... Namaz ve diğer dini törenler yapılmaz... Açık tutulan az sayıdaki camiler de bir bir kapatılıyor... Dinî telkinat için bir Müslüman din adamı ihtiyacı belirtildiğinde, "-İşte Papaz!.. Dinî telkini o yapsın!" denilir. Böylece, dinî duygularla bir de alay edilir...
Parçalanmış ailelerin Türkiye'ye dönüşleri sırasında yapılan işlemlerde de ağır mağduriyetler var. Türkiye'ye dönecek olanlara para verilmez. Parasını eşyaya çevirip eşya getirmesine de tahdit konulur.
Yukarıda belirtilenlerde nadir istisnalar yok değil.. Komünist Parti'ye kayıta, devlete önemli hizmetler yapmış olanlara yüksek okul kapısı da, diğer Türkler'e kapalı bazı memuriyet ve iş kapıları da açılır.
Bulgaristan Türkleri Türklüklerini ve Müslümanlıklarını koruyabiliyorlar mı?
Şüphesiz çok güçlü millî duygularla, anayurt hasreti ile dolu bir Türklük var... Fakat bu duygunun yeni yetişenlerde geliştirilemediği, hatta zamanla kaybolacağı korkusu mevcut.. Son yıllardaki baskıların, isim değiştirmelerin, Türkçe konuşmayı ve ibadetleri adeta yasaklamanın tabii sonucu bu değil mi?!.
Bulgaristan Türklüğü bu korku ile yaşıyor...