Bilgi, insanın ve insan aklının en önemli fonksiyonu. Kültür Bakanlığı, 1990 yılını "Bilgi Yılı" olarak kabul etmiş bulunuyor. Küftür Bakanı N.Kemal Zeybek, bu güzel atılımı 5 Şubat 1990 günü bakanlığında ve başkanlığında yapılan "koordinasyon" toplantısında açıkladı.
1990 öncesi ve sonrası yıllar, dünyada ve bölgemizde yeni oluşumların ortaya çıktığı bir dönem... İnsanlık sanki istikamet değiştirmiş, hızla bir yerlere doğru gidiyor. Devletler ve milletlerarası münasebetlerde "felsefî boyut"tan sözediliyor. Bunun işaret ettiği istikamet ise, insanoğlunun "gönül" dünyası, "düşünce" dünyası ve gerçek "insan" hüviyetiyle yeniden gündeme gelmekte olduğudur.
Sayın Zeybek, bunun önceden farkına varmış bir kişi olarak "bilgi" ve "kültür" konularını kamuoyuna taşıma hamlelerini, âdeta "mistik" bir tutku halinde sürdürüyor.
Bugünler yarın tarih olacak. Herkesin gündelik politika ile meşgul ve meşbû bulunduğu bir ortamda bu resmî çağrı yarınlara uzanan "kalıcı" mesajlar olacak.
19'uncu yüzyıl "sanayi inkılâbı"na hazırlıksız yakalandık. Ucu bugünden görülen "bilgi çağı"na hazırlıksız yakalanmanın yolu, halkımızı, özellikle de "aydın" kesimi zaman zaman bir "şok tedavisi"ne sokmak olmalı... Sayın bakanın mistik bir hazla yaptığı çağrıların hareket noktası, işte bu "hazırlıksız yakalanma" endişesidir.
Türk toplumunun bugün içinde bulunduğu en büyük noksanlık "düşünce tembelliği"dir. "Okuma" ve "düşünce" tembelliği... Bu tembellik ve temerrüt bizi "slogan insanı" haline getirmiştir.
"Düşünme", insanoğlunun en büyük dinamiğidir. "O olmadan olmaz" özelliği... İnsanımız, yüzyıllar var ki, bu dinamikten mahrum kalınca, işte el kapılarına yöneliyoruz. Kendi toprağını işlemeyen, kendi imkân ve potansiyelini değerlendirmeyene eloğlu ne zamana kadar "akıl", ne zamana kadar "imkân" verir? verdikleri şeye "akıl" diyebiliyorsak!..
"Kur’ânı Kerîm" Allah'ın sözü, "kâinat" ise eseri... Sahibinin eşsiz "kelâm"ı ile muradı, eserinin, yani kâinatın keşfedilmesi, sırlarının çözülmesi... Düşünmeden kaçan nesillere bunu nasıl anlatırsınız?
"İlim" Cenâb-ı Hakk'ın sıfatıdır. İnsan aklının ise, herhalde en kıymetli mahsûlü... Son din İslâmiyet ilmi teşvik ettiği için "büyük" değil, "ilim" kâinatın tek gerçeği "İtlâmiyet"ten teşvik gördüğü için önemlidir, Büyüktür, ilim İslâmiyet'i değil, İslâmiyet ilmi büyütmüştür. "İlim" ve "İslâmiyet" birbirinin "gayr-ı müfârıkı"dır.
Bilgi ve onun fonksiyonlarına dayalı "bilgi çağı" herhalde insanoğlunun uzun hayat kavgasında en büyük dönüm noktası olacak. Yeni üretim teknikleri, yeni yaşama tarzı, yeni kültür dokusu, yeni bir medeniyet anlayışı ile.
İlmi en çok ta’ziz eden İslâmiyet'tir de, Müslümanlar niçin ilimden en uzak millettir? Sorunun cevabı, bu dönemeçte daha bir önem kazanıyor.
Ülkeler kendilerini bir yeni "çağ"a hazırlıyorlar. "Doğu Bloku"ndaki yeni oluşumları. "Batı"daki yeni arayışları, bu yönelişten ayrı tutamazsınız. Bu arayışların, zengin tarihimizden alacağı çok şey var.
Öyleyse biz ne yapıyoruz? Kültür Bakanı'nın belli aralıklarla uyguladığı "şok" hamleler, bu sorunun cevabını arayan çabalardır. Bir "bilgi ihtilâli" tahakkukunu amaçlayan çabalar.
Bakalım bu "çağrılar"a kim, neler katacak? 1990 yılında yapılacak olanlar bunu gösterecek.