Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
MİRAC İLE GELEN MÜJDE - 23 Şubat 1990

Kandiller, insanı hayatın biteviyeliğinden kurta­ran "vaha"lar gibidir. Kandiller zinciri içerisin­de "Mirâc" halkası, inanan insanımız için işte böy­lesine bir "soluk" olmuştur. "Regaib" rağbetin­den "Berat" teminatına uzanan yolda "vahiy" ile müeyyed bir mucize ve ona dayalı müjde... Kıy­metini bilene ve onu değerlendirebilene ne mutlu!..

Duaların geri çevrilmediği "dün"ü hakkıyla değerlendiremeyenlerin yapacakları şey, müteakip kandile; "Berat" kurtuluşuna daha şimdiden ha­zırlanmaktır. Her günü, yaşadığı her ânı kandil ve "Berat" bilerek...

"Mirâc" bir mucizedir. Peygamberimiz Efendimiz'in zaman ve mekân sınırlarını aştığı; "Arş" ve "Kürsî" ite selâmlaştığı; Allah katına urûc edip "Sidret'ül Müntehâ"yı geçtiği; "imkânsızın gerçekleştiği; C.Hakk ile mülâkîolduğu gecedir. Mu­cize bu mucize, müjde onun müjdesidir.

Bizim için önemli olan, "Mirâc"ın oluş şekli ve dış şartları değil, onun getirdikleridir. Peygambe­rimiz Efendimiz her zaman olduğu gibi, C.Hakk'a mülâki olduğu sırada da biz ümmetini düşünmüş, O'na, ümmetinin "zayıf" olduğunu arz ve niyaz etmiş, C.Hakk da, "ümmet-i Muhammed"e üç ihsanda bulunmuştur:

Bunlardan birincisi, önceki ümmetlere yükletilen bazı yükümlülüklerden "ümmeti Muhammed"in muaf tutulmasıdır. Bize ancak gücümü­zün yeteceği kadar mükellefiyet yüklenmiştir.

"Mirâc"la gelen ikinci müjde, Allah'a "şirk" koşanlar dışında, "ümmet-i Muhammed"in affedileceği müjdesidir.

"Mirâc"ın üçüncü müjdesi, 5 vakit namazdır. Namaz, mü'minin miracıdır. O'nun huzuruna çıkması, O'na mülâkî olmasıdır. Muhiddin-i Arabî, "Fütuhat-ı Mekkiye"sinde, "namaz"ı, "Mirâc" olayına benzetmiş, namazı safha safha Mirâc'la mukayese etmiştir. Namaz müjdesi, Mirâc muci­zesi ile gelen "ümmet-i Muhammed"e mevdu bir ilâhî alıyyedir.

C.Hakk, "Mirâc" mucizesi ile "fert" ve "cemiyet" hayatımızın da nizam ve disiplinini ge­tirmiştir.

Allah'a ortak tanınmayacağı, ana-babaya itaat ve saygı gösterileceği, hak sahiplerine haklarının verileceği, muhtaç olanlara yardım edileceği, is­raftan da, cimrilikten de kaçınılacağı, iş ve davranışlarımızda aşırılığa gidilmeyeceği, çocukların eğitim ve terbiyelerine önem verileceği, alie mü­essesesini sarsan davranışlardan kaçınılacağı, ca­na kıymanın ve kan dökmenin en büyük günah olduğu, öksüzlere güzel muamele ile davranılacağı, ölçü-tartı ve her türlü alışverişte dürüstlükten sapıtmayacağı, her çeşit davranışın ölçülü olma­sı ve kontrol altında bulundurulması gerektiği, mü­samaha ve alçakgönüllü olunacağı gibi prensipler, "Isrâ" ve "Mirâc" olayının bize getirdiği temel disiplinlerdlr. Bu prensip ve disiplinler, fert ve mil­let hayatımıza yön veren ilâhi kurallardır.

Bu prensipler, insanı gerçek "insan"; cemiyeti "huzurlu" yapan ilâhi düsturlardır. "Mirâc"ın asıl mânası işte bu ferdi ve içtimaî mesajları­dır.

"Mirâc"ın bir mânâsı da, Peygamberimiz Efen­dimizin, C.Hakk'a "mülâki" olduğunda bile biz "ümmet"ini düşünmesi; bizim için kolaylık iste­mesidir. C.Hakk, bu ilticayı kabul buyurmuş, bizi bazı mükellefiyetlerden muaf tutmuş ve affedece­ğini vaadetmiştlr. C.Hakk'tan "af" isteyenin çevresine müsamaha ile bakması, çevresine katlanması örneği "mü'min"in mânâsı içerisinde de mevcuttur.

"Cuma" ile "Mirâc"ın buluştuğu "dün"ü bu duygularla yaşadık. Bütün hayatımızın aynı niyetle dolması milletçe dileğimizdir.

Kandiliniz mübarek olsun.