Kandiller, insanı hayatın biteviyeliğinden kurtaran "vaha"lar gibidir. Kandiller zinciri içerisinde "Mirâc" halkası, inanan insanımız için işte böylesine bir "soluk" olmuştur. "Regaib" rağbetinden "Berat" teminatına uzanan yolda "vahiy" ile müeyyed bir mucize ve ona dayalı müjde... Kıymetini bilene ve onu değerlendirebilene ne mutlu!..
Duaların geri çevrilmediği "dün"ü hakkıyla değerlendiremeyenlerin yapacakları şey, müteakip kandile; "Berat" kurtuluşuna daha şimdiden hazırlanmaktır. Her günü, yaşadığı her ânı kandil ve "Berat" bilerek...
"Mirâc" bir mucizedir. Peygamberimiz Efendimiz'in zaman ve mekân sınırlarını aştığı; "Arş" ve "Kürsî" ite selâmlaştığı; Allah katına urûc edip "Sidret'ül Müntehâ"yı geçtiği; "imkânsızın gerçekleştiği; C.Hakk ile mülâkîolduğu gecedir. Mucize bu mucize, müjde onun müjdesidir.
Bizim için önemli olan, "Mirâc"ın oluş şekli ve dış şartları değil, onun getirdikleridir. Peygamberimiz Efendimiz her zaman olduğu gibi, C.Hakk'a mülâki olduğu sırada da biz ümmetini düşünmüş, O'na, ümmetinin "zayıf" olduğunu arz ve niyaz etmiş, C.Hakk da, "ümmet-i Muhammed"e üç ihsanda bulunmuştur:
Bunlardan birincisi, önceki ümmetlere yükletilen bazı yükümlülüklerden "ümmeti Muhammed"in muaf tutulmasıdır. Bize ancak gücümüzün yeteceği kadar mükellefiyet yüklenmiştir.
"Mirâc"la gelen ikinci müjde, Allah'a "şirk" koşanlar dışında, "ümmet-i Muhammed"in affedileceği müjdesidir.
"Mirâc"ın üçüncü müjdesi, 5 vakit namazdır. Namaz, mü'minin miracıdır. O'nun huzuruna çıkması, O'na mülâkî olmasıdır. Muhiddin-i Arabî, "Fütuhat-ı Mekkiye"sinde, "namaz"ı, "Mirâc" olayına benzetmiş, namazı safha safha Mirâc'la mukayese etmiştir. Namaz müjdesi, Mirâc mucizesi ile gelen "ümmet-i Muhammed"e mevdu bir ilâhî alıyyedir.
C.Hakk, "Mirâc" mucizesi ile "fert" ve "cemiyet" hayatımızın da nizam ve disiplinini getirmiştir.
Allah'a ortak tanınmayacağı, ana-babaya itaat ve saygı gösterileceği, hak sahiplerine haklarının verileceği, muhtaç olanlara yardım edileceği, israftan da, cimrilikten de kaçınılacağı, iş ve davranışlarımızda aşırılığa gidilmeyeceği, çocukların eğitim ve terbiyelerine önem verileceği, alie müessesesini sarsan davranışlardan kaçınılacağı, cana kıymanın ve kan dökmenin en büyük günah olduğu, öksüzlere güzel muamele ile davranılacağı, ölçü-tartı ve her türlü alışverişte dürüstlükten sapıtmayacağı, her çeşit davranışın ölçülü olması ve kontrol altında bulundurulması gerektiği, müsamaha ve alçakgönüllü olunacağı gibi prensipler, "Isrâ" ve "Mirâc" olayının bize getirdiği temel disiplinlerdlr. Bu prensip ve disiplinler, fert ve millet hayatımıza yön veren ilâhi kurallardır.
Bu prensipler, insanı gerçek "insan"; cemiyeti "huzurlu" yapan ilâhi düsturlardır. "Mirâc"ın asıl mânası işte bu ferdi ve içtimaî mesajlarıdır.
"Mirâc"ın bir mânâsı da, Peygamberimiz Efendimizin, C.Hakk'a "mülâki" olduğunda bile biz "ümmet"ini düşünmesi; bizim için kolaylık istemesidir. C.Hakk, bu ilticayı kabul buyurmuş, bizi bazı mükellefiyetlerden muaf tutmuş ve affedeceğini vaadetmiştlr. C.Hakk'tan "af" isteyenin çevresine müsamaha ile bakması, çevresine katlanması örneği "mü'min"in mânâsı içerisinde de mevcuttur.
"Cuma" ile "Mirâc"ın buluştuğu "dün"ü bu duygularla yaşadık. Bütün hayatımızın aynı niyetle dolması milletçe dileğimizdir.
Kandiliniz mübarek olsun.