Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
H. BAYRAM VELİ RESMİ TÖREN İLE ANILDI - 9 Mart 1990

Dün Ankara'da bir "resmî tören" vardı. Bazı bakanların, resmî protokolün katıldıkları... "I. HACI BAYRAM VELİ SEMPOZYUMU"... Sempoz­yumun açılışı, bir devlet töreni ile yapıldı. 6. yüzyılda niçin 6 yüzüncü değil de, henüz 1’inci?.. Bu işin bir yüzü... Madalyonun öbür yüzüne gelince, o da memnuniyet verici... Şunun için: Bugünlere kendiliğinden gelmedik... Fetihlerimizde, savaş ve zaferlerimizde bu köşetaşlarının rolü, payı var. Bir de "Diyâr-ı Rûm" olan bu toprakların Türkleşmesi'nde, Müslümanlaşması'nda...

Bir bozgundan sonra küçük Alparslan'ı cübbesinin altına saklayıp-kaçıran; "-Yürü Alparslan'­ım, yine geleceğiz, hem de bin misli" diye onu morallendiren ve yetiştiren "SARI HOCA" nâm ere­nin Sultan Alparslan üzerindeki "hoca"lık payını kim inkâr edebilir?..

Av ve eğlence peşinde koşan "Kara Osman"ı keşfedip, onu Osman Gazi yapan Şeyh Edebâlî değil midir?..

Şehzade Mehmed'i 3 yaşında teslim alıp, onu hep İstanbul'a yönlendiren; fethin uzaması üze­rine muhasaranın kaldırılmasını emreden genç sultanı her defasında "-Dur hele!.. Dayanın, fetih müyesser olacaktır" sözleriyle fethe azmet­tiren Akşemsettin'in. Fatih ve "Feth-i Mübin" üzerindeki kesin rolü izaha muhtaç mıdır?..

Hacı Bayram Veli kimdir, bu topraklar üzerin­deki hakkı nedir?. Onun doğduğu ve geliştiği yıl­lar, Anadolu'nun fikrî, içtimaî ve siyasî karışıklık içerisinde bulunduğu yıllar. Moğol istilâsı ve Haçlı seferlerinin ortaya çıkardığı yorgunluk; Selçuklu­lar'la Bizanslılar, Rum ve Ermeniler arasındaki bi­teviye savaşlar; bu karışıklıklardan faydalanma­ya kalkan bazı ümera ve beylerin birbirlerine karşı açtıkları mücadeleler, Anadolu insanını bezgin ve ümitsiz bir hale düşürmüştü. İran kaynaklı "BATINÎLİK" ve Suriye kaynaklı "BABÎLİK" tarikatları, bu ümitsizlik ve bezginliği kurnazca de­ğerlendirdiler. Anadolu'nun birçok yerinde teşki­lâtlandılar. İstikbalden ümitsiz ve siyasi gelişme­lerden muzdarip insanları kolayca etkilediler ve etraflarında toplamaya başladılar. Hacı Bayram Veli bu gelişmeler karşısında, ehliyetle yürüttüğü "müderrislik" mesleğinden ay­rılmayı tercih etti. Bu karışık, ümitsiz ortamda akıl ve düşüncelere değil, duygu ve gönüllere hitabetmek gerektiğini düşündü. "Tedris" yerine "tasavvuf"u seçti.

Çok çeşitli tarikatların, fikrî ekollerin telkinleri karşısında tereddüde, çelişkilere düşen halkı ma­kul noktalarda tutmayı başardı. Duru bir inanç, ya­pıcı bir eğitim, manevî bir disiplin ve iç muhake­mesi ile çevresine geniş esnaf ve köylü grupları­nı topladı.

Osmanlı hâkimiyeti altında Anadolu yeniden derlenip, toparlanırken, Hacıbayram, Şeyh Ede­bâlî, Emir Buhari gibi mânâ kutupları, genç dev­letin manevî ve içtimaî disiplinini sağlamada müs­mir ve müessir sonuçlar aldılar.

İsmail Hami DANİŞMEND, Hacı Bayram Veli'yi "Anadolu Türklüğü'nün manevî ve ruhani muhafızı sayılan büyük Türk velisi" olarak tav­sif eder. Bu vasıfları ile o, Anadolu halkının, Anadolu çiftçisinin ve işçisinin ölmez hâmisi olarak, yüzyıllardır Anadolu'nun vicdanında yaşıyor.

Bu köşetaşları Anadolu'nun bizimliğinin şahit­leri, ispat vasıtaları olarak yaşatılmalıdır. 6 yüzyıl sonra da olsa... "resmî tören" ile anılmak, Hacı Bayramlar'ın hakkıdır.