Dün Ankara'da bir "resmî tören" vardı. Bazı bakanların, resmî protokolün katıldıkları... "I. HACI BAYRAM VELİ SEMPOZYUMU"... Sempozyumun açılışı, bir devlet töreni ile yapıldı. 6. yüzyılda niçin 6 yüzüncü değil de, henüz 1’inci?.. Bu işin bir yüzü... Madalyonun öbür yüzüne gelince, o da memnuniyet verici... Şunun için: Bugünlere kendiliğinden gelmedik... Fetihlerimizde, savaş ve zaferlerimizde bu köşetaşlarının rolü, payı var. Bir de "Diyâr-ı Rûm" olan bu toprakların Türkleşmesi'nde, Müslümanlaşması'nda...
Bir bozgundan sonra küçük Alparslan'ı cübbesinin altına saklayıp-kaçıran; "-Yürü Alparslan'ım, yine geleceğiz, hem de bin misli" diye onu morallendiren ve yetiştiren "SARI HOCA" nâm erenin Sultan Alparslan üzerindeki "hoca"lık payını kim inkâr edebilir?..
Av ve eğlence peşinde koşan "Kara Osman"ı keşfedip, onu Osman Gazi yapan Şeyh Edebâlî değil midir?..
Şehzade Mehmed'i 3 yaşında teslim alıp, onu hep İstanbul'a yönlendiren; fethin uzaması üzerine muhasaranın kaldırılmasını emreden genç sultanı her defasında "-Dur hele!.. Dayanın, fetih müyesser olacaktır" sözleriyle fethe azmettiren Akşemsettin'in. Fatih ve "Feth-i Mübin" üzerindeki kesin rolü izaha muhtaç mıdır?..
Hacı Bayram Veli kimdir, bu topraklar üzerindeki hakkı nedir?. Onun doğduğu ve geliştiği yıllar, Anadolu'nun fikrî, içtimaî ve siyasî karışıklık içerisinde bulunduğu yıllar. Moğol istilâsı ve Haçlı seferlerinin ortaya çıkardığı yorgunluk; Selçuklular'la Bizanslılar, Rum ve Ermeniler arasındaki biteviye savaşlar; bu karışıklıklardan faydalanmaya kalkan bazı ümera ve beylerin birbirlerine karşı açtıkları mücadeleler, Anadolu insanını bezgin ve ümitsiz bir hale düşürmüştü. İran kaynaklı "BATINÎLİK" ve Suriye kaynaklı "BABÎLİK" tarikatları, bu ümitsizlik ve bezginliği kurnazca değerlendirdiler. Anadolu'nun birçok yerinde teşkilâtlandılar. İstikbalden ümitsiz ve siyasi gelişmelerden muzdarip insanları kolayca etkilediler ve etraflarında toplamaya başladılar. Hacı Bayram Veli bu gelişmeler karşısında, ehliyetle yürüttüğü "müderrislik" mesleğinden ayrılmayı tercih etti. Bu karışık, ümitsiz ortamda akıl ve düşüncelere değil, duygu ve gönüllere hitabetmek gerektiğini düşündü. "Tedris" yerine "tasavvuf"u seçti.
Çok çeşitli tarikatların, fikrî ekollerin telkinleri karşısında tereddüde, çelişkilere düşen halkı makul noktalarda tutmayı başardı. Duru bir inanç, yapıcı bir eğitim, manevî bir disiplin ve iç muhakemesi ile çevresine geniş esnaf ve köylü gruplarını topladı.
Osmanlı hâkimiyeti altında Anadolu yeniden derlenip, toparlanırken, Hacıbayram, Şeyh Edebâlî, Emir Buhari gibi mânâ kutupları, genç devletin manevî ve içtimaî disiplinini sağlamada müsmir ve müessir sonuçlar aldılar.
İsmail Hami DANİŞMEND, Hacı Bayram Veli'yi "Anadolu Türklüğü'nün manevî ve ruhani muhafızı sayılan büyük Türk velisi" olarak tavsif eder. Bu vasıfları ile o, Anadolu halkının, Anadolu çiftçisinin ve işçisinin ölmez hâmisi olarak, yüzyıllardır Anadolu'nun vicdanında yaşıyor.
Bu köşetaşları Anadolu'nun bizimliğinin şahitleri, ispat vasıtaları olarak yaşatılmalıdır. 6 yüzyıl sonra da olsa... "resmî tören" ile anılmak, Hacı Bayramlar'ın hakkıdır.