"Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz" hadîs-i şerifinin mefhum-ı muhalifi şu: Yönetici olarak siz ne yaparsanız yapınız, insanınızı iyi yeliştirememişseniz, başarınız onun hak ettiğinden ileri geçemez. Kitaplık çaptaki bu mucizevî ve hikmetli sözün haklılığını isbat eden o kadar çok tezahür var ki!..
Alınız şu "irtica" fobisini!.."Din"e ve din adamına yüklenmek için icad edilen bu silâh o kadar hesapsız kullanılıyor ki, ortada gerçek irtica diye birşeyler varsa, bu hamakat sebebiyle keyfinden dört köşe...
Muammer AKSOY Öldürüldü, mangalda kül bırakmadık, "irtica"ya lanetler yağdık. Sonunda, altından başka şey çıktı... Çetin EMEÇ için de öyle... Katili yine aynı peşinfikirlilikle "din" adresinde aradık. Onun arkasından da başka şey çıkacağı belli idi, öyle oldu... Bazıları hızını atamadı, eski plakları çevirmeye başladı: "Türkiye'de şu kadar imam-hatip lisesi, şu kadar Kur'an kursu, şu kadar öğrencisi var" diye... Falanca fakültenin "kamu yönetimi" bölümü öğrencilerinden bazılarının menşei konusu da bir eski plak ki, dönmeye devam ediyor.
Bir kişi düz veya başka bir "lise"yi bitirirse vatanperver olacak, "imam-hatip lisesi"ni bitirirse başka bir şey olacak öyle mi? Bu kafaya ne denir?..
"Din" ve sade dindar vatandaşa karşı olan bu peşinfikirlilik tezahürü, "devlet" kalkanı ile ve devlet hesabına da yapılsa inanmayınız!.. Bunların "devlet"le falan bir ilgileri yok. Yaptıkları, kendi şahsî temayüllerine "masum" devleti kalkan yapmaktır. Zira "devlet" müdîr fikri etrafındaki külli bütünlüğe zarar vermektedirler. "Devlet" ile "din"i birbirine düşürmek; "devlet" etrafındaki bütünleşme ile "din" etrafındaki ittifakı parçalamak az şey midir?.. İşte onu yapıyorlar. Bu kafayla nereye varırsınız?.. Türkiye'yi iyiye götürmekle muvazzaf bir yönetici olsanız, bu kafaya ne yaparsınız?..
İrtica fobisi, bazılarının müptelâ olduğu bir onmaz hastalık, bu doğru... Ortalıkta dolaşan bu marazi ruh haline artık fazla aldıran da yok. Bu da doğru. Fakat bir başka doğru var ki, "din" gibi, "devlet" gibi ortak değerleri bunların tasallutundan kurtarmak lâzım...
"Din" adına devlet şahs-ı manevîsine saldırmak ne kadar yanlışsa, "devlet" adına dine saldırmak da o kadar yanlış, daha büyük yanlıştır. Zira "devlet"i savunuyorum diye yola çıkan bu "miloslu"ların yaptıkları, dönüp-dolaşıp, yine devlete zarar vermektedir. "İrtica" adında bir hayalî hedef tayin edip, o hedefe "Donkişot"vari saldırıya geçmenin faturası, maalesef "devlet"e kesiliyor. Bir taksiri olmasa da...
Bu da, devlete karşı gayr-ı memnunları çoğaltıyor. İmam-hatip lisesi, Kur'ân kursu diyerek, habire, hem de "devlet" namına saldıran bu resmî müesseseler ve onların tertemiz mensupları, bu saldırılara bakıp, "devlet"e karşı olumsuz tavır almıyorlarsa, bu onların, saldırıyı yapanlardan daha vatanperver olmasındandır.
"İrtica"yı ararken, en büyük müşterek değer olan ulvî "din"e ve onun münezzeh mensuplarına saldıranlar zahmet edip bize gelsin, asıl tehlikeyi biz onlara gösterelim. İrtica fobisini hobi haline getirmek... Bir tehlike de bu olsa gerek...