Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TUTUMLU YAŞAMAK DİNİMİZİN EMRİDİR - 10 Eylül 1982

İslamiyet her alanda ölçülü olmayı emretmiştir. Sevinçlerimizde, kederlerimizde, ibadetimizde, çalışmamızda, kısaca bütün yaşayışımızda “ÖLÇÜ”lü, “DENGE”li olmak zorundayız.

İslam’da insan “Ahiret için hemen ölecekmiş gibi”, “dünya için hiç ölmeyecekmiş gibi” çalışmak mükellefiyetindedir. Bu sebeple inanmış kişinin tam bir “DENGE”de olması gerekir.

Ruhi ve fiziki denge, insanın huzuru için esastır. Bu huzur insanın “KENDİNİ TANIMASI”, “DAVRANIŞLARINI YARGILAYABİLMESİ”, dürüst “İŞ AHLAKI”, “AİLE AHLAKI” ve “FERDİ AHLAK”a sahip olması ile sağlanabilir. Bu sebeple maddi imkânlarımızı, manevi kaynaklarımızı, kısaca ömrümüzü ölçülü kullanmak, dengede tutmak zorundayız.

Sevgi yerine kin, muhabbet yerine kıskançlık, doğruluk yerine yalan fedakârlık yerine bencillikle hareket edersek, ömrümüzü Allah’ın emrettiği bu ölçülerden koparmış, israf etmiş oluruz.

Bir akarsu kenarında bulunsak bile suyu ölçülü kullanmayı emreden peygamberane incelik, bugün hayatımızın hiçbir safhasında kalmadı. Sosyal hayatımızda, ekonomik yaşayışımızda ve ömrümüzün her safhasında, imanımızdan gelen tutumluluğu kaybettik.

Hammadde, mamul madde ve günlük tüketim malları üretiminde tam bir kaynak ve imkân israfına düştük. Kimse üretime yönelmiyor. Yüzyıllardır tarlasından, bahçesinden, koyunundan, ineğinden, tavuğundan aldıkları ile geçinen Türk köylüsü, bu dar çevre kaynaklarında sağladıklarını bugün çarşıdan, pazardan alıyor. Birçok köylerimizde köyün ananevi nimetleri olan et, süt ve yumurta bulunamıyor artık... Bunun manası, üreten toplum olmaktan çıkıp, tüketim toplum olmak demektir.

Hiçbir şey kendiliğinden gökten inmez. İnsan için ancak çalıştığı, elinin ve kafasının ürettiği vardır. “İNSAN İÇİN ÇALIŞMASINDAN BAŞKA BİRŞEY YOKTUR” ayeti bunu ifade eder.

Dünya nüfusu hızla çoğalıyor. Üretim kaynakları-gelişen teknik imkânlar ve ziraata açılan yeni topraklara rağmen yine de- sınırlı kalıyor. Artan nüfusun beslenme problemi bir yandan ekonomist ve bilim adamlarını, diğer yandan politikacı ve yöneticileri ciddi olarak düşündürmektedir.

Allah yarattığı kulun rızkını elbet verir... Ancak bu kural, “İKİ GÜNÜ BİRBİRİNE EŞİT OLAN ALDANMIŞTIR!” ilahi prensibiyle birlikte değerlendirilmesi değil midir? İnsan, geri gelmez bir hazine olan “Allah’ın üzerine yemin ettiği” çok değerli “ZAMAN”ı değerlendirmez, israf ederse, sadece kendisinin değil gerçekte bütün insanlığın malı olan toprak ve hammadde kaynaklarını işlemezse elbet aç ve açık kalması da, hayatını yitirmesi de mukadderdir. Bu sebeple çalışmak, üretmek, olmayanı Allah’ın verdiği güçle imal ve var etmek, elimizdeki varlık ve imkânları iyi değerlendirmek, ölçülü kullanmak, israf etmemek zorundayız.

Yürüyerek gidilebilecek yere otomobille gitmek israftır.

Kâğıdın tamamını değerlendirmek yerine yarısını boş bırakmak, devlet dairesindeki “Bir toplu iğne”nin hakkını vermemek israftır...

Elimizi kurulamak için kullandığımız kâğıdı ölçülü kullanmak yerine cömertçe harcayıp çöpe atmak israftır...

Hocanın, öğretmenin cemaatine ve öğrencisine yeni olgunluklar kazandırılmasında kullanılacak kürsülerin en verimli şekilde değerlendirilmemesi israftır...

Dişimizden, tırnağımızdan arttırdığımız imkânlarla alınan makinaları, kurulan fabrikaları çalıştırmamak, ikili üçlü vardiyalarla değerlendirmemek israftır...

Gençlerin kütüphaneleri doldurması gereken kafa enerjisini sokaklarda ve kahvehanelerde bitirmesi israftır...

Annenin yuvasının huzuruna, çocuğunun yetiştirilmesine ayıracağı çok değerli zamanını mahalle toplantılarına, mahalle dedikodularına ayırması israftır...

“Kendini kontrol etme” terbiyesi vermeyen eğitim israftır...

Değerlendirilmeyen zaman, değerlendirilmeyen kaynak, değerlendirilmeyen imkân, değerlendirilmeyen hayat israf edilmiştir...

Madde israfı, kaynak israfı, zaman israfı, imkân israfı bizi dışarıya muhtaç bir toplum haline getirmiştir.

Okulları, işyerleri, fabrikaları, kısaca bütün maddi imkânları, manevi kaynakları iyi değerlendirilmeyen toplum kendine yeten bir toplum değil, başkasına muhtaç bir toplumdur...

Ölçüsüzlüklerden, israftan kaçınmak, imkân ve kaynaklarımızı iyi değerlendirmek; tutumlu ve ölçülü yaşamak, dinimizin emridir.