Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
ZAFERLERİMİZİN KAYNAĞI İMANIMIZDIR - 17 Eylül 1982

Malazgirt'ten-Büyük Taarruz'a, 9 yüzyıla yaklaşan bu çizgi üze­rinden kazanılan zaferlerden ilki mille­timize Anadolu'nun kapılarını açmış; sonuncusu ise 9 yüzyıllık Türk yurdu "ANADOLU'yu külli bir işgalden kur­tarmıştır. Böylece 9 yüzyıl önce doğu­dan - batıya başlatılan ve birkaç asırda tamamlanan "FETİH", batıdan-doğuya "KARŞI BİR HAREKET" ile telâfi edilmek istenmiştir.

Batıdan - güneyden ve kuzeyden üç yanlı bir boyunduruk gibi boynumuza geçirilmek istenen "İŞGAL" eğer kısa zamanda temizlenmese idi, Peygamber müjdesi "SON FETİH "le taçlandırılan "Anadolu Hareketi" son bulacak; minaresi-kubbesi-şifâhânesi-kervansarayı mektebi-medresesi ile onca yüzyıllık "ANADOLU MEDENİYETİ" hasım ellere düşecekti…

Dilediği her şeyi yapan Allah bunu di­lemedi, Anadolu Türk'e yurt kaldı...

Malazgirt'ten-Büyük Taarruz'a Ana­dolu'ya yakın ve uzak iklimlerde ka­zanılan bunca zaferde Anadolu bir "Mihrak", bir "Odak" olmuştur. Tuna boylarına, Viyana önlerine, Hicaz çöllerine "SEFER"e çıkan Mehmetçiğin libâsı Anadolu'da dokunmuş; atının üzengisi Anadolu'da dövülmüş; mehte­rinin kösü-davulu Anadolu'da örülmüş, inanç ve kültürü Anadolu'da işlenmiş­tir.

Bu yüzyıllar boyu Anadolu hep ver­miştir… "Nizam-ı Alem" için Afrika'dan - Avrupa içerilerine kadar asker vermiş; silâh ve cephane vermiş; iyâne vermiş.. hep vermiş; hiç almamıştır..ve her savaş sonrasında Anadolu'da yı­kılmış yuvalar, öksüz çocuklar, dul ka­dınlar, bükük boyunlar, harabeler kal­mıştır...

Kendi üstünde ve dışında süren bu biteviye savaşlar yüzünden Anadolu imar edilememiştir.

Devletin temellerinin yeniden atıldığı ifade edilen bu dönemde bize düşen, imar edilememiş Anadolu'yu yeniden imar etmek; özellikle son 30 yılda baş­latılan kalkınma hamlelerine yenilerini katmak; ihtiyar "ANA-YURT"u bizi besleyen, bize yeten temelli yurt yapmaktır…

Şimdi artık "ZAFER" için "SE­FER'e çıkma imkanı kalmamıştır. İn­sanımızı beslemek için genç topraklar kazanmak, fethetmek imkânı da bu­lunmamaktadır.

Yaşadığımız toprakları yeşertmek, diriltmek, dünya yaratılandan buyana boşa akan Seyhan'ları, Ceyhan'ları, Fı­rat'ları, Murat'ları, adı kara-kendi ak denizin bahtım ağartan Kızıl ve Yeşil ırmakları, her yıl milyonlarca metre­küplük toprağımızı denize akıtan Ak ve Göksu’ları zapt etmek, toprağın altın­daki milyarlarca tonluk kara altın re­zervlerini bir "SİMYACI" dikkati ile değerlendirerek ak altına dönüştürmek, cephede kazanılan sıcak savaşı cephe gerisinde "EKONOMİK ZAFER'le tamamlamak tarihi borcumuzdur.

Ülkemizin üç yanı denizlerle çevrili­dir. Bu demektir ki, denizle çevrili kıyı­larımızda ziraat için yeraltı sularından istifade edilebilir.

Ülkemiz, tatlı göller ve akarsular balonundan da dünyanın gıbta edilecek bir ülkesidir. Sadece nehir ve ırmak­ların topraklarımız içerisindeki uzun­lukları 11 bin kilometreyi aşmaktadır. Çoğunluğu Karadeniz ve Akdeniz ya­maçları olmak üzere topraklarımızı birer hayat damarı gibi süsleyen yüzler­ce çay ve dere bunun dışındadır.

Sanayi dünyasında söz sahibi olabile­ceğimiz besin, dokuma, maden, toprak-seramik-cam, selüloz, kimya, plastik ve kauçuk sanayii dallarında atılım yapa­bilecek imkânlarımız vardır.

Ülkemiz Akdeniz - Karadeniz ve step iklimi temelinde 10 ayrı iklime sahip; yeraltı, yerüstü ve demografik im­kânları düşmanın hasedini çekecek ka­dar zengin; turistik ve stratejik ba­kımdan güçlü bir potansiyele sahiptir.

Yurdumuzun toprak altı - toprak üs­tü zenginliklerini; nüfus potansiyelim; tarihi, stratejik ve turistik imkânlarını çok iyi değerlendirmek, Cumhuriyet dönemini omuzlarında taşıyanların tarihi yükümlülükleridir.

Gazi Alpaslan'dan - Gazi Mustafa Kemallere bin yıla yaklaşan hür gayret ve himmet zinciri ile kazanılan za­ferlerin, Mohaçların, Otrantoların..bu­günkü şartlarda mânâlandırılması da bu demektir...

Aksi "Dün"ün de, "Bugün"ün de, “Yarın”ın da vebalini yüklenmek olur.. •

Tarih, ulu Türk Milleti'nin bahtsız sı­kıntılardan ve büyük zaferlerden sonra eşsiz medeniyet atılımları yaptığına şa­hittir.

Dün cephede kazanılan zafer, bugün cephe gerisinde alın-teri, göz-nuru ile örülmektedir.

Milletimiz, cephe gerişindeki bu "MEDENİYET SAVAŞINI'da kazanacak "GAYRET" ve "İNANÇ" po­tansiyeline sahiptir.