“Mekke'de yerli olsun yabancı olsun zulme uğramış kimse bırakmayacağız!
-Zulme meydan vermeyeceğiz!
-Mazlumlar, zalimlerden haklarını alıncaya kadar mazlumlarla beraber hareket edeceğiz!
-Denizlerde su kalmayıncaya; Hıra ve Sebir Dağları yerlerinden kopup- silininceye kadar ahdimizde sebat edeceğiz!”
Bu ahid, "İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI DEMECİ"nden bir parça değil.. 20'nci yüzyılın yarısına varıldıktan sonra çeşitli milletlerce nihayet kabul edilebilen "İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ"nden alınmış da değil.. Yerli-yabancı ayırımı yapmaksızın zulmü önlemeyi hedef alan bu karar, "Yetim Muhammed"in "Emin Muhammed" olduğu ve "Nebi Muhammed"e namzet bulunduğu 20'nci "Fil Yılı"nda aktedilen "HILF-ÜL FUDUL" (Mekkeli Büyükler Toplantısı)nda alındı.
KUTLU TEBLİĞ ÇÖZÜMÜ SAĞLADI
İnsanhğtn ebedî saadeti için "HILF-ÜL FODUL'' ve benzerleri ile çekilen sancılar, nihayet kutlu tebliğ ile sonuca ve çözüme ulaştı.
Gerçekten "Kur'ân" ve "Sünnet" temeline dayalı İslâmiyet, yüzyıllarca sonra "MAG-NA CHARTA" ve "İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ" ile ele alınabilen ve çeşitli metinlerle hâlâ savaşı sürdürülen insan haklarının gerçek teminatını getirdi.
"HAYAT HAKKI" ile, insan hayatı kutsallaştı. Haklı sebep olmaksızın cana kıymak, büyük günahlardan sayıldı.
"EŞİTLİK HAKKI" ile, her türlü imtiyaz kaldırıldı. Kanun önünde eşitliğin, mahkeme önünde eşitliğin kesin tedbirleri getirildi.
"HÜRRİYET HAKKI" ile, "Şahıs Hürriyeti", "Mülkiyet Hakkı", "Rey (Görüş) Hürriyeti", "Eğitim- Öğretim Hürriyeti", "içtimaî Sigorta Hakkı" teminat altına alındı.
AYIRIM GÖZETİLMEDİ
Müslim-gayrimüslim farkı gözetmeksizin getirilen bu klâsik ve sosyal hak ve teminatlar, Kur'ân ve Sünnet'ten kaynaklanan dinî kararlar olarak yazılı metinlerde, uygulamalarda ve valilere gönderilen talimatlarda yeraldı.
Hicret'in ilk yılında Medine'de yürürlüğe konulan 47 maddelik ana metinde (M. Hamidullah bu metnin dünyada, ilk yazılı anayasa olduğunu belirtir), içtimai muavenet (sosyal yardımlaşma), din hürriyeti, can-ırz-mülkiyet emniyeti, anarşi, cinayet ve iç harp yasağı getirildi.
Valilere gönderilen talimatlarda, belirtilen haklar tekrarlandı, yerli halka zulüm yasaklandı ve vergi adaleti öngörüldü.
Vedâ Hutbesi'nde, İslâmiyet’ten önce insan haysiyetine reva görülen bütün cahiliyet âdetlerinin kaldırıldığı duyuruldu. Arab'ın Arab olmayana, Arab olmayanın Arab'a üstünlüğü kaldırıldı. Bütün insanlar kardeş ilân edildi. Kan gütme dâvaları, piyasayı alt-üst eden ribâ, her türlü zulüm yasaklandı. Kan ve malın kutsallığı belirtildi. Kadın haklan yüceltildi.
BÜTÜN CAHİLİYET ADETLERİ KALDIRILDI
Güçsüzün, yoksulun, yetimin, dulun, mazlumun devlet teminatında olduğu, "Halife-i-Müslimîn"in sırtında yoksula nevale taşıdığı, kurdun ısırdığı koyunun hesabının devletten sorulduğu; hizmetçinin efendisi ile aynı sofraya oturduğu; çalıştırılana gerçek hak ettiğinin alnı kurumadan verildiği; mülkiyetin, haysiyetin, her türlü meşru hürriyetin ve ırzın korunduğu; tek ve toplu köleliğin kalktığı; hazinenin kilitsiz, nöbetçisiz muhafaza edildiği, soy ve renk hâkimiyetinin sona erdiği, Müslümanla-Mûsevinin aynı "Şehir-Devlef'te emniyetle yaşadıkları bir inkılâptır ki, sosyal barış, iş barışı, siyasî barış, aile barışı, iç ve dış barış sağlanmış ve İslâmiyet kısa zamanda her kıt'adan milletlerce içten benimsenmiş kucaklanmıştır.
"Hılf-ül Füdûl" insan hakları konusunda tarih boyunca sürdürülen sonuçsuz çabalardan biridir.
1789'DA FRANSA'DA YÜZLERCE YIL ÖNCE ISLAMIYETTE...
İnsan haysiyetine yapılan saldırılara karşı, tarih boyunca mukabil tedbirler geliştirilmiştir.
"Magna Charta"dan başlayarak, bugün sayıları 30'u geçmiş bulunan bu metinler, İslâmiyet'in ortaya koyduğu teminattan yüzyıllarca sonra nihayet ulaşılabilen ümit verici gelişmelerdir.'Beşer aklının ancak 1789 yılında Fransız Kurucu Meclisi'nce yayınlanan “İnsan ve Yurttaş Hakları Demeci” ile bir kısmına ulaştığı; 1948 tarihli "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" ile teoride tesbit edilen "İnsan Haklan", gerçek teminatını İslâmiyet'te bulmuştur.