Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TARİHE SAYGI - 10 Aralık 1982

Tarih milletlerin hayat tecrübesidir. Tarih boyunca yapılanlar, insanlığı bugüne getir­miştir.

Tarih arenasında ancak geçmişten ders al­masını bilenlere yer vardır.

Geçmişteki sarsıntıların sebep ve sonuçları­nı değerlendirmeyenler, gelecekteki sarsıntı­lara hazırlıksız yakalanırlar.

Tarih içerisinde görülen iyilikler hamle, kö­tülükler ibret olmuştur, iyilikleri, kötülükleri ile bizi bugüne getiren dündür.

Bugünkü matematikçinin, fizikçinin "Eukleides"ten, "Torricelli "den daha iyi ma­tematik ve fizik bildiği söylenebilir. Ama bu­günkü matematik ve fizik seviyenin temelinde Eukleides'ler, Torricelli 'ler vardır.

Bugünün harp tekniği dünden ileridir. An­cak bugünkü harp stratejisi İskender'e. Timur'a, Napolyan'a çok şeyler borçludur.

"Bugün", "Dün"ün üzerindedir. "Dün" olmasa "Bugün" de olmazdı. Bu sebepledir ki, ileri ülkeler “Tarih Bilgisi”ne büyük önem vermektedirler. Tarih kaynaklarının ilmi metodlarla taranması, bu kaynakların objektif öl­çülerle değerlendirilmesi, tarihi verilerden yeni stratejiler çıkarılması, ileri ülkelerde canlı bir tarih şuuru geliştirmektedir.

Bu ülkelerde sadece "Millî Tarih" değil, in­sanlık tarihi incelenmekte, bu tecrübelerden geleceğe ait realist sonuçlar çıkarılmaktadır. Tarih kürsülerinde yapılan ilmî incelemeler bir yandan her dereceden okullarda okutulurken, diğer yandan halk üslubuyla halka indiril­mekte ve toplu bir "Şuur" geliştirilmektedir.

Sadece tarih bilgisinin mücerred derlenme­si değil, tarihî eser ve kalıntıların muhafazası da ileri ülkelerde önemli bir tutku haline gel­miştir. Frankfurt'taki bir su kanalının, Viyana'daki bir at izinin nasıl korunduğu ve yeni yetişenlere itina ile nasıl sunulduğu bize ibret­tir. Bu anlayıştır ki, Madrit'in, Kopenhag'ın, yanıbaşında yeni Madrit'ler, Kopenhag'lar ku­rulmuş, eski yapılara, sokaklara el sürdüre­memiştir.

Toplumların "Millet'' olabilmesi bu anlayış­la sağlanabilmiştir. Yüzyılların inkisar ve ka­hırlarına rağmen "İsrailoğulları" bu anlayışla ayakta kalabilmişler, son yüzyılın şamarlarına rağmen, Japonya bu anlayışla bir süper kal­kınma hamlesini temsil edebilmiştir. Türk tarihi dünyanın en eski tarihidir. Türk Milleti, 2.200 yıldır tarih sahnesindedir. Bu 22 asırlık süre içerisinde Türk Milleti Atlas Okyanusu'ndan- Büyük Okyanus'a, Kuzey Buz Denizi'nden- Hind Okyanusu'na kadar uzanan 3 kıt'ada dünyanın en büyük imparatorluklarını, tarihin en güçlü ordularını kurmuş, yüzyıllarca dünya medeniyetini temsil etmiştir.

Medeniyet bir bayrak yarışıdır. 20'nci yüz­yıl medeniyeti, tarihin ilk yıllarından kopup ge­len bu gayretlerin meyvesidir.

Tarih sahnesinde en büyük fonksiyona sahip Türk Milleti'nin 3 kıt'a ve 7 deniz üze­rinde kurduğu medeniyet eserleri bugün geniş kıt'alara serpilmiş durumdadır.

Türk tarih araştırıcıları, Doğu ve Orta Asya, Hindistan, İran, Azerbaycan ve dev Osmanlı coğrafyasını içine alan bu geniş coğrafyayı, bu coğrafyada yaşayan milletleri, bu milletlerle olan tarihî münasebetleri taramak, değerlen­dirmek durumundadırlar.

Tarih araştırıcılarının hayranlıklarını belirttikleri bu tarih kesimi sadece bizim için değil, insanlık için de aydınlık şeref sayfaları­dır. Bu sebepledir ki, ileri ülkelerin üniversite­lerinde "Türkoloji" kürsüleri kurulmuş, beynelmilel "Türkoloji Kongreleri" toplanır ol­muş, Türk tarihi artık ilmî seviyede araştırıl­maya başlanılmıştır.

İleri ülkeler bir "At Nalı'ndan, "Üzengi Parçası"ndan müzeler oluşturur ve bunları yeni nesillerine "Tarihin İftihar Belgeleri" ola­rak sunarken, bizim yaptığımız nedir?

2200 yıl içerisinde uzun ömürlü devletler, aydınlık medeniyetler kurduk. Üniversitenin bilinmediği çağlarda üniversiteler; hastanenin bilinmediği çağlarda şifahaneler, insanların birbirlerini yediği yamyamlık devirlerinde has­taya ve güçsüze bakmak, işsize iş bulmak için Vakıflar; yollara eşkıyanın hükmettiği çağlarda yolcuların emniyeti için kervansaraylar; kültü­rün her alanında, resimde, yazıda, mimaride, ileri müesseseler küşad ettik... Bütün bu kül­türü oluşturan ileri kültür yapısını yeni nesil­lere sevdirmek için radyoda, televizyonda, sahnede, kürsüde yaptığımız nedir!?

                      ***

Güçlü bir tarih şuuru oluşturmadıkça, yakın geçmişin gailelerinden kurtulmak mümkün değildir.

Tarihe saygı, millet olma şuurunun asgarî şartıdır.