Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KADIN HAKLARI, İLK VE GERÇEK TEMİNATINI İSŞAMİYET’TE BULMUŞTUR - 28 Ocak 1983

İslâmiyet'ten önceki cemiyetlerde kadın dai­ma horlanmış, ona aşağı bir mahlûk gibi ba­kılmıştır.

"Eski Yunan"da "Kadın, şeytanın amelin­den meydana gelmiş adi bir varlıktır.''

"Eski Çin"de "kadın insan sayılmaz" ona ad bile takılmaz, 1, 2, 3 diye rakamlarla çağı­rılırlardı."

"Eski Roma"da "kadın, haysiyeti olma­yan, necis bir yaratıktır."

"Eski Hind" anlayışına göre "veba, ölüm, yılan, zehir, ateş ve cehennem, kadından daha hayırlıdır."

Onbirinci yüzyıla kadar "İngiltere"de kocalar karılarım satabilirlerdi. Kadın murdar bir mahlûk sayıldığından "İncil"e el sürmesi yasaktı. Vatandaş olarak bile kabul edilmez­ler, onlara mülkiyet hakkı tanınmazdı.

"Eski Fransa"da kadının insandan sayılıp sayılmayacağı uzun yüzyıllar tartışılmış, so­nunda "kadının da insan olduğuna, ancak onun erkeğe hizmet için yaratıldığına" karar verilmişti. Kadının çocuklar ve delilerle aynı kefeye konulması anlayışı Fransa'da son yüz­yıllara kadar devam etmiştir.

"Yahudi Hukuku"nda "kadın insanı alda­tıp kötülüğe sevkettiğinden mel'un bir varlıktır.

"Hıristiyan Hukuku'nda "kadın şeytanın kapısı, İblis'in silâhı, fitnenin en büyük sebe­bidir."

İSLÂMİYET'LE GELEN ANLAYIŞ

İlk defa İslâmiyet'tir ki, kadına “İNSAN” olarak değer vermiş, ona "mülkiyet", "mi­ras", "eşitlik", "öğrenme" hakkı tanımıştır.

İslâmiyet'in getirdiği tabii haklardan fayda­lanmada "kadın-erkek ayırımı" yapılmamış­tır.

Dini açıdan "mükellefiyet" ve "sorumluluk"ta dünyevî açıdan suç işleme; suç ve saldırılara karşı korunmada tam bir eşitlik ge­tirilmiştir.

İslâmiyet'te kadın artık utanılacak bir yara­tık değil, "Eşref-i Mahlûkât" olmaya namzet bir varlıktır. Nitekim kutlu tebliğe ilk inanan da, Allah yolunda canını fedâ eden ilk Müs­lüman şehid de kadındır.

Cenâb-ı Hakkın kız çocuğu istemeyenleri ikazı ne kadar kesindir:

"-Onlardan birine bir kızı doğduğu müjdelendiğinde üzülür ve yüzü simsiyah kesilir. Bak, hukmedegeldikleri bu şey ne kötüdür!" (en-Nahl: 58,59).

Ulu Peygamber'in "Kim iki kız çocuğunu erginliğe erişinceye kadar besleyip büyütürse kıyamet gününde ikimiz onunla beraber ola­cağız" müjdesi de, İslâmiyet'te kadına verilen önemin bir belgesidir.

Kur'ân-ı Kerîm'de iki büyük sûreye "Mer­yem" ve "en-Nîsâ" adları verilmesi bunun isbatıdır.

İslâmiyet'te kadın "anne"dir. “Cennet onun ayakları altında”, onun rızâsındadır.

"Beşiği sallayan el, dünyaya hükmeder". V. Hügo'nun "Kadın zayıftır ama anne kuv­vetlidir" sözü bunu destekler.

"Anne, insanlar içerisinde ihsan ve ikrama en lâyık olandır". İslâmiyet'te kadın "eş"tir. Zorluklara göğüs geren, sıkıntıları gideren, karanlıkları ağartan güneştir.

Kadın, yuvanın temel direğidir. "Mü'min erkekler ve kadınlar (aile içerisinde) birbirle­rinin velîleridirler (et-Tevbe: 71)".

“Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır (el-Bakara: 228)”. Bu haklar karşılıklı sevgi, saygı ve birbirlerinin haklarına riayettir.

“Kocası kendisinden razı olduğu halde ölen her kadın Cennet'tedir.”

"Sırçalar (kadar ince ve nazik olan kadın­larla (ihtimam ve) dikkat gösteriniz!" hadisi ne kadar manidardır!...

Peygamberimiz, Vedâ Hutbesi'nde bütün, insanlara şu vasiyeti bırakmıştır:

"Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetme­nizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsi­ye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti ola­rak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır."

İşte bu inkılâptır ki, kadın istenildiği gibi tasarruf edilen, lanetlenen bir meta olmaktan kurtarılmış: "anne" olmuş kutsallaşmış; "eş" olmuş, eşitlik ve değer kazanmıştır.

İslâmiyet'in 14 asır önce "kadın haklan" konusunda getirdiği gerçek değer, beşerî sis­temlerin hâlâ ulaşamadıkları bir yüce seviye­dedir.

Avrupalı bilginler bunu itiraf etmişlerdir: “İslâmiyet’in kadın hakları konusunda yap­tığı önemli değişiklikleri hiçbir kanun vâzıı yapamamıştır (Stanley Lane-Poole)”

“Kadınların tâbi oldukları esareti kaldıran ve onların mahrum bırakıldıkları kanunî hakları ilk defa veren İslâmiyet'tir (L.E. Cobbald)”

“Kur'ân ahkâmı kadın hakları konusunda. Şimdiki Avrupa kanunlarının getirdiği şartlardan daha müsait şartlar getirmiştir (G.Demombynes).”

Bu tesbit ve itiraflar da gösteriyor ki, kadın hakları gerçek teminatını İslâmiyet’te bulmuş.