Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
MÜSLÜMAN YAPTIĞINI SÖYLEMELİ SÖYLEDİĞİNİ YAPMALI - 6 Mayıs 1983

Müslüman örnek insandır, özü sözüne, sözü özüne uygun olandır. Söylediğini yapan, yaptığını söyle­yendir. "İnsanlardan iyilik yapmalarını istersiniz de, kendinizi nasıl unutursunuz!?" ilâhî ikazını bilendir.

Sözü ve işi birbirine uymayan­lar, âyet ve hadislerde şiddetle ikaz edilmişlerdir.

"Ey iman edenler! Yapmadığı­nız şeyi niçin söylersiniz? Yapmadı­ğınız bir şeyi yapar görünmeniz, Allah katında büyük öfke ve gazaba sebep olur" âyeti, bunu âmirdir.

Hz. Peygamber "Başkasına iyilik emreden, fakat kendisi yapmayan; başkasını kötülükten nehyeden, fa­kat kendisi yapan" insanın kıyamet gününde azab göreceğini buyurmuş­tur.

Bu konuda başka hadîsler de vardır:

"Geçmiş ümmetlerin helak ol­malarının sebebi, kötülük yapanları bir yandan o kötülükten yasaklar­ken, diğer yandan onlara arka çıkmalarıdır?'

"İyilikleri mutlaka söyleyiniz. Kötülükleri nehyediniz. Şayet böyle yapmaz ve sözünüzde durmazsanız, yakın zamanda öyle fitnelere düşer­siniz ki, onlardan kurtulmak için Allah'a dua edersiniz ama, duanız asla kabul olunmaz."

Devlet adamı, yargı adamı, ilim adamı, din adamı ve yöneticilerin halka söylediklerini yapmamaları tarihte acı olaylara sebep olmuştur. Devlet adamı va'dettiğini yapmazsa; ilim adamı yazdıklarına uymazsa; hâkim başkalarına dağıttı­ğı adaleti kendisi için bağlayıcı saymazsa; âmir memuruna söyledik­lerinin aksini yaparsa; din adamı cemaatına yaptığı va'zı kendi nef­sinde duymazsa cemiyette kıymet hükümleri ters-yüz olur.

Tarih "Ulema", "Ümera" ve "Hukema"nın başkalarına söyledik­lerini yapmamalarından doğan acı dramları sergiler. Yükselen cemiyet­ler, büyüklerinin tutumlarıyla yük­selmişler, kendini idare edenlerin tutarsızlıklarıyla inkıraza uğramışlar­dır.

Toplum sözle değil, işle ayakta durur. Imam-ı Şafi'nin, "Bir iş bin lâfa bedeldir" sözü bunu vurgular.

Eb'ül Esved ed'Düvelî, şu sözü ile bunu te'yid etmiştir:

"Sen başkalarına iyilik yapmala­rını tavsiye ettiğin halde, kendin o kötülüğü yapıp duruyorsun. Bilsen bu senin için ne büyük kusurdur!"

Kaside-i Bürde sahibi de aynı noktaya işaret etmiştir:

"Yapılmayan sözden Allah'a sı­ğınırım. Sana hayır yap dedim ama, kendim yapmadım. Sana müstakim ol dedim ama, kendim olmadım. Bundan ne fayda umulur?"

"İlmi ile âmil olmak," ibadette ihlasın şartıdır. "İlmi ile âmil olma­yanlar, Kur’ân-ı Kerim'de, üzerinde değerli kitaplar yüklü hayvan"a benzetilmişlerdir.

"Söylediğini yapmak", eğitimin ilk şartıdır. Ana-baba, öğretmen gibi eğiticiler, çocuklarına ve öğrencile­rine söylediklerini kendileri yapmı­yorlarsa, eğittikleri üzerinde sözleri geçerli olamaz. Eğittikleri karşısında gülünç düşerler. Onların ruh ve karakter yapılarında tenakuzlar oluş­tururlar. Yakın geçmişte kıymet-hükümlerimizde ortaya çıkan zaafı biraz da burada aramalı değil miyiz?

Söylediğini yapmayan politikacı halktan kopar. Seçmenin seçtiklerine, tabanın tavana itimadı sarsılır. Yakın tarihte bunun da acılarını çektik.

"Sözü özüne, özü sözüne uygun olmak", bir Türk atasözüdür. Arif Türk milletinin yüzyılların fetihleri, inkisarları, inkırazları içerisinden süzüp-dokuduğu sosyo-psikolojik bir realite, değme milletin hayatında görülmeyen bir tecrübe abidesidir.

Müslumanın özü sözüne, sözü özüne uygun olmalıdır.

Dili ile söylediğine kalbini inandırmayanlar, ibadet ve davranışla­rında riyada olanlardır. Riya Allah yanında da, kulu yanında da "Ahlâk-ı zemîme" örneğidir.

Müslüman yaptığını söylemeli, söylediğini yapmalıdır.