İnsan Allah'ın en büyük eseri, yaratılmışların en mükemmelidir. Ona bu vasıfları kazandıran "Akıl" nimetidir. İnsan, yaratılmışlar içerisinde "Akl-ı Selim" sahibi tek varlıktır. Diğer varlıklardan farkı da buradan gelmektedir.
İslâmiyet, cismanî varlıklar içerisinde sadece insana hitabeden insanlar içerisinde de ancak temyiz gücü olanları mükellef tutar, İslâmiyet’in "Akl-ı Selim"e uygun ve "Akıl Dini" imasının bir sebebi de budur.
AKLI OLMAYANIN DİNİDE YOKTUR
Kur'an-ı Kerim'de birçok ayetlerde "Tefekkür"e davet vardır. Bazı surelerde sık sık geçen 'Ya'lemûn", '"Yefkahûn", "Yûkınûn", "Yetefekkerûn ", "Yetezekkerûn''... gibi ifadeler düşünmeye davettir. Kâinatın eşsiz güzelliklerinde, "Sünnetullah" denilen tabiat kanunları ve kâinatın harika işleyişinde "Akıl sahipleri için deliller bulunduğu"na sık sık işaret edilir, insan bu delilleri değerlendirmek, kâinatın esrarına vâkıf olmak, bu eşsiz işleyişi emrine râmetmek, göklerde ve yerde ne varsa hepsine akıl erdirmek; hâkim olmakla mükellef tutulmuştur.
İslâmiyet’te "Tefekkür" ibadet sayılmıştır. Bu sebepledir ki, İslâmiyet’in bütün hükümleri insan aklına uygundur. "Din akıldır, aklı olmayanın dini de yoktur'' hadisi ile ifade duyurulan budur.
İNSAN AKLI İLE DEĞER KAZANIR
İslâmiyet’te insan, aklı ile değer kazanır. Konu ile ilgili bazı hadisler şunlardır:
"—Bir kimsenin neleri idrak ettiğini görmedikçe, mücerred Müslümanlığına hükmetmeyiniz."
"—Kişi oruç tutar, namaz kılar, Hacc'a gider.. . Kıyamet günü ise aklının derecesi kadar ecir alır."
"—Bir kimsenin aklının derecesi malûmunuz olmadıkça onun Müslüman olması sizi çok sevindirmesin"
"Hz. Peygamber'in yanında bir kişi methedildi, Hz. Peygamber, "Aklı nasıl?" diye sordu. Sahâbe-i Kiram, "Yâ Resûlellah! Biz onun ibadetinden, ahlâkından, faziletinden, edebinden söz ediyoruz... Siz ise onun aklının derecesini soruyorsunuz" diye serzenişte bulundular. Hz. Peygamber onları ikaz etti:
"—Allah'a ibadet eden kimse akl-ı selim sahibi değilse, akılsızlığı sebebiyle fâcirin fücurundan daha büyük kötülükler yapabilir. İnsanların Allah'a yakınlığı, akıllarının derecesine göredir."
Sa'dî'nin "Akılsız insan o kimsedir ki, Allah ile iyi olayım derken Allah'ın kulları ile kötü olur" sözünün bir mânâsı da budur.
Hz. Ali, "Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır" vecizesi ile bunu te'yid etmiştir.
"—Akıldan daha sağlam bir sığınak yoktur" sözü de Hz. Ali'nindir.
Şu söz de O'nundur:
"—İnsan akıl ve suretten ibarettir. Akıldan mahrum oldu mu, şekilden ibaret kalır."
İbrahim İbni Hassan, bir güzel şiirinde bu mânâyı san'atlaştırmıştır:
''—Kazancı az da olsa kişiyi halk içerisinde tezyin eden, aklının sıhhatidir. Soyu asil de olsa onu insanlar içerisinde düşüren, aklının azlığıdır. Allah bir kulunun aklını tamamlamışsa, onun ahlâkını ve her türlü arzularını da tamamlamıştır."
BÜTÜN HÜKÜMLER AKIL TEMELİ ÜZERİNDEDİR
İslâmiyet’te bütün hükümler "Akıl" temeli üzerindedir. Şu hadis bunu ifade etmektedir:
“—Her şeyin bir mesnedi vardır. İbadet ve amelin mesnedi de akıldır.”
"Akıl ile nakil tearuz ederse (birbirine aykırı düşerse), nakil te'vil, akıl tercih edilir" hükmü bir "Usûl-ı Fıkıh" kaidesidir.
Hz. Peygamber "-Benden bir söz nakledilirse onu akıl ölçünüze vurunuz. Şayet akl-ı seliminize uyuyorsa o söz benimdir, yoksa değildir" buyurmuştur.
"Fetvayı fetva makamına sormadan önce vicdanınıza danışınız" hadisi de, İslâmiyet’te insan aklına verilen değeri gösteren eşsiz bir örnektir.
Yukarıda belirtilenler, İslâmiyet’in insan aklına verdiği önemi gösteren bazı örneklerdir. Ayet, hadis ve "Usû İlimleri"nde insan aklına çok geniş şekilde yer verilmiştir. Zira "İslâmiyet akıl dinidir.''