İftarı, sahuru, davulu, imsakiyesi, pidesi, radyo ve televizyon programları ile ramazanlar, millet geleneğimizde "Ayn-Farz" oluşuna ilâve olarak tam bir içtimaî hadisedir. Sokakta ramazan pidesi satan çocuktan süreli basına; radyo ve televizyondan dükkân ve esnafa varıncaya kadar bundan etkilenmeyen yoktur. Onun içindir ki, ibadetine çok düşkün olmayanlar bile Ramazan'ın gelişi ile kendilerine bir çekidüzen verme ihtiyacını duyar, namazlarını kılamayan birçok kişi namaza ve oruca başlarlar.
TRT programlarının değişmesi, günlük gazetelerde Ramazan sayfaları düzenlenmesi, göklere uzanan minareler arasında parlayan mahyalar, Ramazan'ı âdeta bir sosyal olay haline getirirler.
Ramazan günlerinin, orucun hikmetlerine uygun olarak renklendirilmesi, Müslüman milletler içerisinde Türk milletinin ayrı bir özelliğidir.
İnançların sarsıldığı, nesillerin bozulduğu, geleneklerin yıkıldığı son çeyrek yüzyıllarda bizi diri tutan, bu inanç kırıntıları olmuştur.
Ramazan'ı değerlendirmek için millet olarak gelenekleştirdiğimiz bu güzel âdetleri yaşatmak yetmez. Ramazan'ı değerlendirmek, bu ibadetin hikmet ve maslahatını anlamak, yaşamak ve yaşatmak demektir.
RAMAZAN BİR MUHASEBEDİR
Ramazan, kandil, cuma, bayram gibi günler mü'minin hayatında önemli dönüm noktalarıdır. Bu günler dolayısıyla mümin dönüp kendisine bakar, geçmişinin ve geleceğinin muhasebesini yapar. Ramazan'ın bir önemli hikmeti de bu olsa gerektir.
1983 Ramazan ı'na, Türk milleti huzurlu, bazı İslâm Ülkeleri ise kavgalı ve yaralı girmektedir. Afganistan yarası kanamakta, İran-İrak kavgası sürmektedir. Batı Trakya'da, Balkanlarda, Çin ve Sovyet hâkimiyetinde, hattâ diğer bazı komşu ülkelerde hürriyet nimetinden mahrum bir Müslüman-Türk dünyası vardır. Hürriyet, Müslüman olmanın mânâsı içerisinde mevcuttur. Müslüman olanların bu mânâya ters görüntüsü ise acı bir tecellidir.
İslâm ülkeleri dünya coğrafyasının ve politikasının stratejik bölge ve noktalarını ellerinde bulundurdukları halde, henüz bu muhasebeyi yapacak toplu senteze ulaşmış değillerdir.
1983 Ramazanı'nı karşılarken ülkemiz ve birkaç huzurlu Müslüman ülke dışındaki İslâm Dünyası'nda bazı sıkıntılar hâkimdir
ÖNEMLİ OLAN
Oruç bir farz ibâdet, orucun mânâlandırdığı ve renklendirdiği Ramazan ise diğer aylardan farklı ve bereketli bir sultan aydır. Ramazan yaklaştıkça ayaklanan ve artan manevî heyecan bundandır.
Her yıl tekrarlanan ve yaşanan bu heyecan Ramazan'ı anlamaya, Ramazan'ı değerlendirmeye, Ramazan'ın kuşattığı kurtuluşa kavuşmaya yetecek mi?
Ramazan'ı karşılarken önemli olan, bu sorunun cevabını verebilmektir.