Sovyetler Birliğinde son yıllarda bir "hareketlilik" göze çarpıyor. Gorbaçov'un "Perestroyka" ve "Glastnost" politikasının ardından, "Karabağ" üzerine "Azerbaycan-Ermenistan" ihtilâfı ve bu "ihtilâf" sebebiyle alışılmamış tezahürler... Yürüyüşler, protestolar, rejim üzerine yüksek sesli değerlendirmeler... Doğrusu bunlar 3-5 yıl öncesine kadar Sovyet "demirperde"sinde pekte beklenmeyen gelişmelerdi. "Demirperde"de bir aralanma, gevşeme mi var, bunu zaman gösterecek...
Sovyet lideri Gorbaçov'un "Perestroika"sında "Din"den, "Din adamları"ndan sözetmesi; Sovyet insanının "manevî yapısı''na dikkat çekmesi pragmatik maksatla da olsa çalışan insanların manen güçlendirilmesi zaruretine işaret etmesi... hep bu sürpriz gelişmeler cümlesinden...
TUTUKLANAN TÜRKLER
"Yeni Düşünce"nin 20 Ocak 1989 tarihli nüshasında, bu gelişmelere ters bir haber vardı: "Müslümanlara Glastnost Yok!" diye...
Bu habere göre, Özbekistan'da 3, Tacikistan'da 1 olmak üzere 4 Türk, "İslârnî vecibeleri yerine getirdikleri, İslami esasları yeni yetişen nesillere aktardıkları ve Kur'an-ı Kerim'i öğrettikleri" gerekçesiyle tutuklanmışlardı. Şüphesiz bu, Sovyetlerin kadîm "Din dışı", "Din düşmanı" rejim ve politikalarının bir sonucu, hatta icabı... Sovyetlerde -iki göstermelik din okulu dışında dinî tedrisat yok. Daha doğrusu yasak. Özbek ve Tacik kardeşlerin bu "yasağa" yakalanmış olmaları normal. Bu da şunu gösterir: "Yeni Düşünce"nin çok yerinde tesbiti gibi, Sovletlerde "Glastnost" ve "Perestroika" gibi nevzuhûr gelişmeler var ama, bunlar "Müslüman"lar için deyil. Ali, Ömer, rahim ve Kamber İbrahim can kardeşler bu "olmaz"ı bilmez değiller. Fakat gerçekten de Sovyetlerde birşeyler oluyor. Bugüne kadar "Demirperde" gölgesinde uyutulan-uyuşturulan etnik gruplar, kimliklerinin farkına varmaya başladılar. Ermeni'ler-bugüne kadar şımartılmış olmanın da sevkıyle- ayrılık şarkıları söylüyorlar. "Karabağ"lılar, biz "Ermeni" tasallutunu artık kabul etmiyoruz diyebildiler. "Azeri"ler, "Ermeni" ve "Slav" olmadıklarını yüksek sesle bağırdılar...
ÖZBEKİSTAN'DA KIPIRDANMA
"Zaman Gazetesi"nin 9 Şubat 1989 tarihli nüshasında da bu gelişmelere benzer bir kıpırdanma haberi var: Buna göre Özbek, Tacik ve Kazak Türkleri'nin bir "Cuma Namazı" sonrası Özbekistan başkenti Taşkent içerisindeki protesto yürüyüşleri üzerine "sahte" din adamı Şemsettin Babahanof, görevinden istifa etmek zorunda kalmış... Bu da, bugüne kadar pek rastlanmayan bir tezahür...
Şemsettin Babahanof, "Ortaasya ve Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi"nin başında idi. Geçen sayıda komşu sütunlarda belirttiğim gibi, merhum babası Ziyaüddin Han Babahan'ın yerine geçmişti. Sovyetleri ziyaretimizde, merhum Babasının yanıbaşında "müeddeb" bir evlât olarak gördüğümüz oğul, demek oradaki şuurlu soydaşların yadırgayacağı bazı "zaaf"lar taşıyormuş. Yazık... Baba Babahan, ağır, vakur, kendini kabul ettiren bir din büyüğü idi.
Müstafi dinî liderin başında bulunduğu idareye, 5 federe Türk Cumhuriyetinin din hizmetleri bağlı: Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan'ın... Protesto yürüyüşünde Özbekler yanında Kazak ve Tacikierin de bulunmasının sebebi bu!..
YANILMA PAYI
Demirperde'den çıkan haberler, Sovyet rejiminin rezervinden ayrı düşünülemez. Bu sebeple, merhum Hoca'nin oğlu hakkında yapılan tasarruf üzerine, kayd-ı ihtiyatla durmak yerinde olur.
Halef evlâdın, İslâmî terbiyeye uymayan bazı davranışlarının yadırganması mümkün olabileceği gibi; rejime ayak uyduramayan bu zâtın yerine bir başkasının getirilebilmesi için, birkaç yüz kişi Taşkent sokaklarında yürütülmüş te olabilir. Zira, istifa etmek zorunda bırakılan Şemsettin Babahan'ın yerine getirilen Yusuf Muhammed Sadık, Sovyet idaresine ve rejimine tam ayak uyduran bir zât... Kendisiyle Semerkant'ta "Türkiye" üzerine yaptığımız bir tartışmayı, önümüzdeki sayıda, yan sütunlarda sunacağım.
Bu ihtimallerden hangisi doğru olursa olsun, Sovyetlerde birşeyler oluyor. Etnik kıpırdanmalardan sonra, dinî bir hareketlenme de şüphesiz görülecek.
C.Hak, demirperde içinde ve dışında bulunan bütün soydaşlarımızı korusun.