Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
KADIN HAKLARI, İLK VE GERÇEK TEMİNATINI İSLAMİYET’TE BULMUŞTUR - 17 Mart 1989

İslâmiyet'ten önceki cemiyetlerde kadın daima horlanmış, ona aşağı bir mahlûk gibi bakılmıştır.

Eski Yunan'da "Kadın, şeytanın amelinden meydana gelmiş adi bir varlıktır."

Eski Çin'de "kadın insan sayılmaz" ona ad bile takilmız, 1,2,3, diye rakamlarla çağ­rılırlardı.

Eski Roma'da "kadın, haysiyeti olmayan, necis bir yaratıktır."

Eski Hind anlayışına göre "veba, ölüm, yılan, zehir, ateş ve cehennem, kadından daha hayırlıdır."

Onbirinci yüzyıla kadar İngiltere'de kocalar karılarını satabilirlerdi. Kadın murdar bir mahluk sayıldığından "incil"e el sürmesi ya­saktı. Vatandaş olarak bile sayılmazdı ve on­lara mülkiyet hakkı tanınmazdı.

Eski Fransa'da kadının insandan sayılıp sayılmayacağı uzun yıllar tartışılmış, sonun­da "kadının da insan olduğuna ancak onun erkeğe hizmet için yaratıldığına" karar ve­rilmişti. Kadının çocuklar ve delilerle aynı ke­feye konulması anlayışı Fransa'da son yüzyıl­lara kadar devam etmiştir.

Yahudi Hukuku'nda "kadın insanı al­datıp kötülüğe sevkettiğinden mel'un bir varlıktır."

Hristiyan Hukukun'da "kadın şeyta­nın kapısı, İblisin silahı, fitnenin en büyük sebebidir!"

İSLÂMİYET'LE GELEN ANLAYIŞ

İlk defa İslamiyet'tir ki, kadına "İNSAN" olarak değer vermiş; ona "mülkiyet", "mi­ras", "eşitlik", "öğrenme" hakkı tanımıştır.

İslâmiyet'in getirdiği tabiî haklardan fay­dalanmada "kadın-erkek ayırımı" yapılma­mıştır.

Dinî açıdan "mükellefiyet" ve "sorum­luluk" ta, dünyevî açıdan suç işleme; suç ve saldırılara karşı korunmada tam bir eşitlik gösterilmiştir.

İslâmiyet'te kadın artık utanılacak bir ya­ratık değil, "Eşref-i Mahlûkât" olmaya nam­zet bir varlıktır. Nitekim kutlu tebliğe ilk inanan da, Allah yolunda canını feda eden ilk Müslüman şehid de kadındır.

Cenab-ı Hakk'ın kız çocuğu istemeyenleri ikazı ne kadar kesindir:

"- Onlardan birine bir kızı doğduğu müjdelendiğinde üzülür ve yüzü simsiyah kesilir. Bak, hükmedegeldikleri bu şey ne kadar kötüdür!" (en-Nahl: 58-59)

Ulu Peygamberin "Kim iki kız çocuğu­nu erginliğe erişinceye kadar besleyip bü­yütürse kıyamet gününde ikimiz onunla beraber olacağız" müjdesi de, İslâmiyet'te kadına verilen önemin bir belgesidir.

Kur'an-ı Kerim'de iki büyük sûreye "Meryem" ve "en-Nisâ" adlar verilmesi bunun başka bir ispatıdır.

İslamiyet'te kadın "anne"dir. "Cennet onun ayaklan altında", onun rızasındadır.

"Beşiği sallayan el, dünyaya hükmeder." V.Hügo'nun "Kadın zayıftır ama, anne kuvvetlidir." sözü bunu destekler.

"Anne, insanlar içerisinde bulunan ihsan ve ikrama en layık olandır."

İslâmiyet'te kadın "eş"tir. Zorluklara gö­ğüs geren, sıkıntıları gideren, karanlıkları ağartan güneştir.

Kadın, yuvanın temel direğidir. "Mü'min erkekler ve kadınlar (aile içerisinde) birbir­lerinin velîleridirler. (et-Tevbe: 71) "

"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerin­de hakları vardır. (et-Bakara: 228)" Bu hak­lar karşılıklı sevgi, saygı ve birbirlerinin haklarına riayettir.

"Kocası kendisinden razı olduğu halde ölen her kadın Cennettedir."

"Sırçalar (kadar nazik ve ince olan ka­dınlar)'a (ihtimam ve) dikkat gösteriniz?" hadisi ne kadar mânidârdır!..

Peygamberimiz, Veda Hutbesi'nde bütün insanlara şu vasiyeti bırakmıştır:

"Ey insanlar! Kadınların haklarını göz­etmenizi ve bu hususta Allah'tan korkma­nızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların namusla­rını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hak­ları vardır."

İşte bu inkılâptır ki, kadın istenildiği gibi tasarruf edilen, lanetlenen bir meta olmaktan kurtarılmış; "anne" olmuş, kutsallaşmış; "eş" olmuş eşitlik ve değer kazanmıştır.

İslâmiyet'in 14 asır önce "kadın hakları" konusunda getirdiği gerçek değer, beşerî sistemlerin hâla ulaşamadıkları bir yüce se­viyedir.

Avrupalı bilginler bunu itiraf etmişlerdir.

"İslâmiyet'in kadın hakları konusunda yaptığı önemli değişiklikleri hiçbir kanun vâzıı yapamamıştır. (Stanley Lane-Poole)"

"Kadınların tâbi oldukları esareti kal­dıran ve onların mahrum bırakıldıktan ka­nunî hakları ilk defa veren İslâmiyet'tir. (L.E. Cobbald)"

"Kur'an ahkâmı kadın hakları konusunda şimdiki Avrupa kanunlarının getirdiği şartlardan daha müsait şartlar getirmiştir. (G.Demombynes)"

Bu tesbit ve itiraflar da gösteriyor ki, ka­dın hakları gerçek teminatını İslâmiyet'te bulmuştur.