çeyrek yüzyıllarda ortaya çıkan "Din" bahâneli problemlerin, din istismarlarının temelinde faturası "Din"e kesilemeyecek olan bu yanlışlık; imal edilen bu cahil cür'etkâr yorumlar vardır.
Türkiye, "tarihi", bulunduğu bölge ve millî kültür oluşumu itibariyle "Din" faktöründen koparılamaz bir yapıya sahiptir. Bu sebeple bizim için "din" olayı her zaman gündemdedir. Nitekim bugün de bir yandan bizzat devlet tarafından "Din"in kendisi, aslı/özü öğretilmeye çalışılırken, diğer yandan bazı mihraklarca "Din istismarı" temeline dayalı içten-içe bir "gizli" oluşum geliştirilmektedir. Bu kurnaz gelişimin, masum maskelerle giderek yaygınlaştığı da gözlenmektedir. Dışarıya "Din" ambalajlı "Devrim" ihraç eden bazı komşuların, ülkemizde de gözü kapalı müfteriler bulması, bu katı gerçeğin acı tezahürüdür.
Türkiye'nin geleceği "Müsbet" manada da dine bağlıdır. İslâmiyetin engin, hoşgörü ve bütünleştiriciliğinde birleşmeye... Millet ve milliyeti oluşturan unsurlardan "Din" birliğinin % 99'lara ulaştığı Türkiye'de milli bütünlüğü sağlamanın en kolay yolu budur. "Bölge", "Servet" ve "Etnik" farklılıkların devlet aleyhine istismarının önlenmesinde "Din"in bütünleştiriciliğinden faydalanmak akılcı bir yol olsa gerektir.
MİLLİ KİMLİK
Yukanda sözünü ettiğim gibi, din içtimaî bir terbiye, bir disiplindir. Türk milleti tarih içerisinde bu terbiye ile beslenmiş, İslâmiyet'le âdeta bütünleşmiştir. Türk insanının içtimaî münasebetlerinde, yaşayış özelliklerinde, kültür hamurunda bu karakter hâkimdir. Düğünümüz, bayramımız, sevincimiz, kederimiz, destanımız, türkümüz, kısaca bütünüyle hayatımız bu özellikler, bu güzelliklerle süslüdür.
O sebeple diyoruz; "Bölge", "Servet" ve "Etnik" farklılık devlet aleyhine istismarının önlenmesinde "Din"in bütünleştinciliğinden faydalanmak, akılcı bir yol olsa gerektir.
Her ülke bu unsurdan/müesseseden faydalanmaktadır.
"Ortak kültür paydaları" bulmak; toplumu bu ortak paydalar asgari müştereğinde buluşturmak; sosyal ve kültürel problemlerin üzerine yürürken bu müşterek paydadan faydalanmak; dün de, bugün de başvurulan bir yoldur.
2. Türk gençliğinin yetiştirilmesinde "Din eğitimi"nin iki gerekçesi var demiştim. Bu iki gerekçeden diğeri, "Milli şahsiyet", "Milli kimlik" oluşturulması konusudur.
Türk gençliğine, karakter oluşumunun gerçekleştiği çocukluk çağından itibaren sağlam bir şahsiyet (Millî kimlik) kazandırılmalıdır. Aksi halde çocuk (yahut genç) ileride karşılacağı fikir akımları karşısında kimlik bunalımına düşebilir. Bazı gençlerimizin "Materyalist", "Marksist" veya din istismarına dayalı aşın akımlar karşısında mukavemetsiz kalmasının sebebi budur. Millî şahsiyetin oluşmasında ruhî tatmin, din eğitimi ve millî kültür bağının müsbet rolü, izahtan varestedir.