Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
TÜRK AİLE YAPISINDA ÇÖZÜLME - 23 Haziran 1989

Tarihi ve sosyolojik kurallara ilmî şart­lara uymayan hızlı kültür değişimi; geçim şartlarının giderek ağırlaşması ve kadının emeğinin iş piyasasına sürülmesi, "Aile"nin temel unsurları olan "Kadın" ve "Erkek"e ailevi teamüllerde gelenek­sel Türk aile yapısında; görülmeyen kısmi bir istiklâl sağlamıştır. Bu bağım­sızlık, "Batı"lı cemiyet ve aile hayatın­dan etkilenme seviyesine göre yer-yer tabiî bağımsızlığa dönüşmüştür.

Zaman içerisinde aynı bağımsızlık ço­cuklara da sirayet etmiştir: "Aile", "Sos­yal çevre" ve "Okul", çocuğun yetişmesinde müessir 3 ortamdır. Ancak, çocuğun gözünü açtığı; temyiz gücünü kazandığı; en çok beraber bulunduğu or­tam ailedir. Bu bakımdan çocuğun karak­teri adeta anne-baba elinde yoğurulur. Disiplin, terbiye, iyi-kötü alışkanlıklar, kendine güven, çevre ile uyum kabiliye­ti çoğunlukla ailede kazanılır. Okul bu duyguları iyi yönde geliştirir. Hatta okuma çağında da çocuk günün büyük bir bölümünü aile içerisinde geçirir. O hal­de çocuğun terbiyesinde "Aile", okul ve sosyal çevreden önce gelişir.

Bu şartlar altında anne-babanın bir­birleriyle ve her ikisinin çocuklarıyla olan geleneksel aile bağlarında gevşeme ve yer-yer de çözülmeler başlamıştır. Baba­nın eş ve çocuklarına ayırdığı zaman; an­nenin eşi ile olan müessesevî-organik irtibat; çocukların anne-babadan aldıkları manevî-moral terbiye azalmıştır.

Bu çözülmenin sebepleri arasında şüphesiz basılı ve görüntülü neşriyatın (özellikle günlük basın ve televizyon) olumsuz tesirleri vardır. Bu yayınlar ara­sında "Lüks hayat" özendirilmekte, ca­zip tüketim malları "Tüketim fırtınası" denilen şiddetli iştiyaklara dönüşebilmekte; fuhşa kadar varan davranış sapma­larına sebep olmaktadır. Televizyonda yayınlanan yabancı dizilerde nikâhsız ve çok erkekli yaşamanın biteviye sergilen­mesi de, gelişme çağındaki nesiller üze­rinde bugün için farkedilmeyen olumsuz izler bırakmaktadır.

Polis istatistikleri ve sosyolojik araş­tırmalar, bu tür özendirmelerin aile bütünlüğüne yönelik tahribatını ortaya koyacak­tır.

TEDBİR VE TEKLİFLER

Bizim, tarihin derinliklerinden kopup-gelen milli normlarımız var. İslâmiyet öncesinden başlayan, İslâmiyetle gelişip-güçlenen sosyal değerler, içtimaî bağlar.

Sağlam Türk aile yapımız, işte bu or­tak değerler, içtimaî bağlar üzerinde büyüyüp gelişmiştir.

Bu müşterek değerlerin gelişen ve değişen hayat şartlarının tahribatından korunabilmesi için ortak-kültürel tedbir­ler geliştirilmelidir.

Alınacak tedbirlerin tesbiti konusun­daki güçlük, elimizde müşahhas-pratik çarelerin bulunmamasından kaynaklanmaktadır.

Türk kültürünün bir envanteri yapıl­mamıştır. Türk aile yapısı hangi manevî, ahlâkî, ma'şerî temeller üzerinde duru­yordu, bunun bir müfredatı yoktur.

Buna rağmen, aşağıdaki tedbir ve tekliflerin uygulanmaya konulmasının fay­dalı olacağı düşünülmüştür.

a)  Türk kültürünün bir envanteri ya­pılmamıştır. Türk Milleti'nin tarihî yapısı, millî kültür hususiyetleri gözönüne alına­rak, millî kültürümüz bir envanter, bir müfredat yapılmalıdır. Bu müfredat, okul­larımız ve TRT yayınları başta, resmi ör­gün ve yaygın eğitim faaliyetlerinde bağlayıcı sınır taşları; köşe taşları olarak değerlendirilmelidir.

b)  Bitki, kendi kökünden beslenir. Bu sebeple, özellikle televizyon yayınların­da millî terbiyeye yönelik yayıncılığa ağır­lık verilmelidir. Musikîde, edebiyatta, folk­lorda millî zevkimizi işleyen yerli program­lar yapılmalı; edebiyatı, irfanı, folkloru, san'atı, musikisi, hayranlıkları, tepki ve tutkuları ile "Müslüman-Türk İnsanı" modeli dokunmaya çalışılmalıdır.

c)  Milli kültür erozyonunun altında, umumiyetle yabancı hayranlığı yatar. Es­kiyi aynen yaşayamazsınız. Doğru da de­ğil. Fakat arkasında 2500 yıllık bir miras bulunan milli kültürü tamamen terkedemezsiniz de... Bu sebeple yeni yetişen­lerimize "Yeni" ile "Eşki"nin sentezi olabilecek fikirler sunmak zorundayız. Genç nesillerin fikir ve okuma açlığını ne ile giderdiğinin hesabı yapılmalıdır. Kültür, pahalı bir metaldir.

Meşrubat içer gibi, çarpım cetveli ez­berletir gibi kültür aşılanamaz. Binlerce yıllık kültür birikimi; tarihi; akarsu ve dağ­ların destanı olan Türkiye'yi sevdirecek bir millî kültür politikası tesbit edilmeli; okul­larda, yaygın eğitim müesseselerinde bu kültürün günlük hayattan çizgiler halin­de halka intikali sağlanmalıdır. Türk aile yapısının sıhhat ve dinamizmi de ancak bu suretle sağlanabilir.