Tarihi ve sosyolojik kurallara ilmî şartlara uymayan hızlı kültür değişimi; geçim şartlarının giderek ağırlaşması ve kadının emeğinin iş piyasasına sürülmesi, "Aile"nin temel unsurları olan "Kadın" ve "Erkek"e ailevi teamüllerde geleneksel Türk aile yapısında; görülmeyen kısmi bir istiklâl sağlamıştır. Bu bağımsızlık, "Batı"lı cemiyet ve aile hayatından etkilenme seviyesine göre yer-yer tabiî bağımsızlığa dönüşmüştür.
Zaman içerisinde aynı bağımsızlık çocuklara da sirayet etmiştir: "Aile", "Sosyal çevre" ve "Okul", çocuğun yetişmesinde müessir 3 ortamdır. Ancak, çocuğun gözünü açtığı; temyiz gücünü kazandığı; en çok beraber bulunduğu ortam ailedir. Bu bakımdan çocuğun karakteri adeta anne-baba elinde yoğurulur. Disiplin, terbiye, iyi-kötü alışkanlıklar, kendine güven, çevre ile uyum kabiliyeti çoğunlukla ailede kazanılır. Okul bu duyguları iyi yönde geliştirir. Hatta okuma çağında da çocuk günün büyük bir bölümünü aile içerisinde geçirir. O halde çocuğun terbiyesinde "Aile", okul ve sosyal çevreden önce gelişir.
Bu şartlar altında anne-babanın birbirleriyle ve her ikisinin çocuklarıyla olan geleneksel aile bağlarında gevşeme ve yer-yer de çözülmeler başlamıştır. Babanın eş ve çocuklarına ayırdığı zaman; annenin eşi ile olan müessesevî-organik irtibat; çocukların anne-babadan aldıkları manevî-moral terbiye azalmıştır.
Bu çözülmenin sebepleri arasında şüphesiz basılı ve görüntülü neşriyatın (özellikle günlük basın ve televizyon) olumsuz tesirleri vardır. Bu yayınlar arasında "Lüks hayat" özendirilmekte, cazip tüketim malları "Tüketim fırtınası" denilen şiddetli iştiyaklara dönüşebilmekte; fuhşa kadar varan davranış sapmalarına sebep olmaktadır. Televizyonda yayınlanan yabancı dizilerde nikâhsız ve çok erkekli yaşamanın biteviye sergilenmesi de, gelişme çağındaki nesiller üzerinde bugün için farkedilmeyen olumsuz izler bırakmaktadır.
Polis istatistikleri ve sosyolojik araştırmalar, bu tür özendirmelerin aile bütünlüğüne yönelik tahribatını ortaya koyacaktır.
TEDBİR VE TEKLİFLER
Bizim, tarihin derinliklerinden kopup-gelen milli normlarımız var. İslâmiyet öncesinden başlayan, İslâmiyetle gelişip-güçlenen sosyal değerler, içtimaî bağlar.
Sağlam Türk aile yapımız, işte bu ortak değerler, içtimaî bağlar üzerinde büyüyüp gelişmiştir.
Bu müşterek değerlerin gelişen ve değişen hayat şartlarının tahribatından korunabilmesi için ortak-kültürel tedbirler geliştirilmelidir.
Alınacak tedbirlerin tesbiti konusundaki güçlük, elimizde müşahhas-pratik çarelerin bulunmamasından kaynaklanmaktadır.
Türk kültürünün bir envanteri yapılmamıştır. Türk aile yapısı hangi manevî, ahlâkî, ma'şerî temeller üzerinde duruyordu, bunun bir müfredatı yoktur.
Buna rağmen, aşağıdaki tedbir ve tekliflerin uygulanmaya konulmasının faydalı olacağı düşünülmüştür.
a) Türk kültürünün bir envanteri yapılmamıştır. Türk Milleti'nin tarihî yapısı, millî kültür hususiyetleri gözönüne alınarak, millî kültürümüz bir envanter, bir müfredat yapılmalıdır. Bu müfredat, okullarımız ve TRT yayınları başta, resmi örgün ve yaygın eğitim faaliyetlerinde bağlayıcı sınır taşları; köşe taşları olarak değerlendirilmelidir.
b) Bitki, kendi kökünden beslenir. Bu sebeple, özellikle televizyon yayınlarında millî terbiyeye yönelik yayıncılığa ağırlık verilmelidir. Musikîde, edebiyatta, folklorda millî zevkimizi işleyen yerli programlar yapılmalı; edebiyatı, irfanı, folkloru, san'atı, musikisi, hayranlıkları, tepki ve tutkuları ile "Müslüman-Türk İnsanı" modeli dokunmaya çalışılmalıdır.
c) Milli kültür erozyonunun altında, umumiyetle yabancı hayranlığı yatar. Eskiyi aynen yaşayamazsınız. Doğru da değil. Fakat arkasında 2500 yıllık bir miras bulunan milli kültürü tamamen terkedemezsiniz de... Bu sebeple yeni yetişenlerimize "Yeni" ile "Eşki"nin sentezi olabilecek fikirler sunmak zorundayız. Genç nesillerin fikir ve okuma açlığını ne ile giderdiğinin hesabı yapılmalıdır. Kültür, pahalı bir metaldir.
Meşrubat içer gibi, çarpım cetveli ezberletir gibi kültür aşılanamaz. Binlerce yıllık kültür birikimi; tarihi; akarsu ve dağların destanı olan Türkiye'yi sevdirecek bir millî kültür politikası tesbit edilmeli; okullarda, yaygın eğitim müesseselerinde bu kültürün günlük hayattan çizgiler halinde halka intikali sağlanmalıdır. Türk aile yapısının sıhhat ve dinamizmi de ancak bu suretle sağlanabilir.