Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
AFGANİSTAN’DA MÜSLÜMAN-TÜRK VARLIĞI (2) - 28 Nisan 1989

GEÇMİŞ VE BUGÜN

Afganistan adeta bir "millet"ler, "milliyet"ler mozayiği... "DEŞTU"lar, "TACİK"ler ve "HAZÂRÎ"ler. "Tacik"lerin -Farsça konuşsalar da- asılları da Türk...

Bu mozayik içerisinde Türklerin yeri nedir? Kuzey Afganistan "Batı Türkistan"ın bir parçası... Bilinen savaş­lar sonucu Batı Türkistan ikiye bölünmüş.. "Amu Derya"nın kuzeyi Sovyet sınırları içerisinde, güneyi ise Afganis­tan'da kalmış...

Türkmen ve Özbek, Amu Derya'nın kuzeyinde de var, güneyinde de... Tacikler de öy­le.

Rus (ve Sovyet) baskısından kurtulmak isteyenler, güneye geçmeye can atmışlar... Böylece Afgan Türkistan'ı, Türk nüfusu bakımından yoğunlaşmış.

İNGİLİZ OYUNU

İngilizler, Sovyet'lerle anlaşıp -Afganistan'dan çekilirken, idareyi "Türk"lere bırakmamaya özel bir önem göstermiş... Halbuki en kalabalık nüfus da, Türk ve Türk asıllalara ait imiş... "Türkiye" bunlarla ilgilenir, başımıza iş açarız diye düşünmüş. İkinci azınlık "Hazarî"ler imiş. On­lara da vermemiş. Onlarla da "İran" ilgilenir, problem çıkar denilmiş. Bu mülahazalarla idare, üçüncü azınlık duru­mundaki "Peştu"lara verilmiş.

Türk ve Hazarî'lere rağ­men Afganistan hep "Peştu" idaresinde kalmış...

Afganistan'a "Peştu" ida­resi hâkim olunca, "Türk"ler silahtan tecrid edilmiş... Bu­nunla da kalınmamış; Kuzey Afganistan'daki kadim yurtlarından, bin kilometre uzakta­ki Güney Afganistan'a "tehcir"e tabi tutulmuşlar. Bu mecburî göç sırasında 40 bin "Müslüman-Türk" soydaş telef olmuş... Hastalıktan, aç ve susuzluktan...

Müslüman-Türk çilesi biter mi? Bu mecburi tehcir, o za­man "Genelkurmay Başkanı" olan Mareşal Fevzi Çakmak'ın girişimleri ve müdahalesi ile durdurulabilmiş... Durdurulmuş ama, çile bitmemiş... Kuzeyde kalanlar kuzeyde; güneyde mecburi iskâna tabi tutulanlar güneyde kendi kaderleriyle başbaşa bırakılmış­lar... Çocukları suret-i mahsûsada okutulmamış. Devlet dairelerine alınmada, önlerine kesin engeller konulmuş. Askere alınanlara silah güvenilmemiş.

5-6 milyonluk Türk nüfusa rağmen bugün 5 tane üst bürokrat, rütbeli asker, politika­cı bulamazsınız. Her yerde aynı oyun... Bulgaristan, Yuna­nistan, Kerkük, Musul, İran-Azerbaycan, Çin ve Sovyetler. Türk'e karşı dünya, ağız birliği yapmışçasına sâmit ve sâkit...

SOVYET İŞGALİ VE SONRASI

Sovyet işgalinen sonra, iş­gale karşı "cihad" bayrağını açan Türk mücahidlere bir süre "silah" verilmemiş... Fakat so­nunda "Peştu" ve "Hazarî"ler kadar olmasa da, Türk mücahidlere "silah" güvenilir olmuş. Zira en çetin savaşlar, Kuzey Afganistan'da, Sovyet sınırında... Buraları bilen de Türkler... Mecburi kalınmış...

Pakistan'da üstlenmiş mücahid gruplarından "Peştu"lar, Afganistan içerisindeki cephelere gündüz girerlerse ay­nı gece; gece girmişlerse aynı gün gündüz geri çıkmak zorunda kalmalarına rağmen, Türk mücahidler 1 ay, 1.5 ay cephe­de kalabilmişler, Sovyet işgal kuvvetlerini yıldırmışlar, onla­ra en büyük zâyiatı verdirmişlerdir.

İngiliz işgali ve Afganistan idaresi zamanında zulüm gören Afgan Türkleri, Sovyet işgali sebebiyle ellerine silâh geçmiş­ken, bu silahları bırakmamak niyetinde değillerdir.

Arzuları "kavga", "tefrika" ve "ayrılık" değil­dir. Nitekim bir yandan Sov­yet işgal kuvvetleri ile çarpışırken, bir yandan da 8 mücahid grup arasında kardeş kavgası olurken, Türk mücahidleri, bu kardeş kavgasına suret-i kat'iyede bulaşmamışlardır. Bu iç çekişmeleri de zararlı bulmaktadırlar. Fakat, bugün Pakistan içerisinde ku­rulan geçici Afgan Hükûmeti'nde tek Türk mücahid'e yer verilmemiş bulunması, doğrusu manidardır. Her azınlığa, nüfusları oranında "temsil" hak­kı verilmesi gerekirken, savaşın en önemli yükünü taşıyan Türk Mücahid gruplarına yeni-geçici hükümette yer verilmemiş bu­lunması, Afganistan İdaresini, geçmiş yıllardaki temerrüt ve kastının devam edeceğini göstermektedir.

MÜCAHİD GRUPLAR

Afganistan cihadı, asrın cihadıdır. Sovyetler gibi bir süper (!) güce karşı gösterilen kahramanlık, tek bir gruba maledilmemelidir.

Harp (ve cihad) içerisinde ortaya çıkan kardeş rekabet, o gün nasıl tehlikeli, günah veballi ise, savaştan sonra bir "ırkî" rekabet ortaya çıkması da o derece günah ve veballidir.

Gülbeddin Hikmetyar liderliğinde "Hizb-i İslam" Seyyid Ahmet Geylanî liderliğinde "İttihad-ı İnkılâb-ı İslâm"; Sıbğatüllah Müceddidî liderli­ğinde "necat-ı Millî; Burhaneddin Rabbanî liderliğinde "Cemiyet-i İslâm"; Ali Mevlânâ liderliğinde "Hareket-i İnkılâb-ı İslam"; Azad Beg Kerimî liderliğinde "İttihad-ı İslâm Vilâyât-ı Şimalî Afganistan" bu mücahid gruplarının bazıları...

Yeni kurulan "Geçici Hükümet "te, bu grupların hepsi temsil edilmektedir. Sadece Azad Beg Kerimî liderliğinde­ki Türk Mücahidleri hariç...

Türk lider, şu anda, 2 aydan buyana Afganistan içerilerindedir. Çeşitli mücahid gruplar içerisinde bulunan 150 bin Türk mücahid'den 50 bini, Azad Beg kumandasında bulunmaktadır.

Temennimiz, belki müstakil bir Türk Devleti şimdilik "tefrika" anlamına gelebilir ama, hiç olmazsa, geçmişteki canhıraş zulümlerin yaşanma­ması için, yeni oluşumda Türk azınlığın her türlü haklarının garanti edilmesidir.

"Tefrika" ve kardeşler arasında "anlaşmazlık" kötüdür. Fakat bu uğurda yapılacak fedakârlığın tamamının Türk azınlıktan beklenmesi "tezelzül" değil, "tesellül"dür, zillettir.