BİR cemiyet ki fuhuş yayılır; fahiş ve fahişe yaptığı fuhuşu alenen ve çekinmeden anlatır hale gelirse o cemiyette taun ve önceki ümmetlerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar" (İbn Mace, Fiten: 22, No:4019)
Kur'an bir mucizedir, Peygamberimiz Efendimizin gelişi ve hayatı mucizelerle doludur. O ulu Peygamber'in Kur'ana dayalı mucize "hadiseleri ibretli tembihleri vardır. Kur'an-ı Kerim; sünnet-i seniyye; İslam alimlerinin bu iki ana kaynağa dayalı ittifakları ve içtihatları hep bizim huzurlu, mutlu, düzgün bir hayat kurmamız içindir.
Bu ilahi ve peygamberi kaynaklara ibretli ve bilgece ittifak ve içtihatlara aldırış etmeden yaşanan bir hayatın kurulan bir cemiyetin kararan ufkunun hesabını ilahi "takdir"de değil kendi fillerimizde aramalıyız.
AİDS'LE SAVAŞ GÜNÜ
Birleşmiş Milletler, 1 Aralık 1998 tarihini "Dünya AİDS Günü" ilan etmiş «UNAİDS" adı ile bir "program" geliştirmiş ve bu programı üye ülkelere deklare etmiş...
Bizim Sağlık Bakanlığı ile UNİCEF Türkiye temsilciliği işbirliği yaptılar; ülkemiz insanını çeşitli faaliyetlerle uyardılar ve bilgilendirdiler. Dünya AİDS Günü dolayısıyla 1 Aralık'ta bütün ülkelerde benzer faaliyetler icra edildi. Ülkemizde AİDS'le mücadele etmek amacıyla son yıllarda sürekli organizasyonlar geliştirilmiş:
Merkezi İstanbul'da bulunan "AİDS Savaşım Derneği" 18 ilde 19 şube ile çalışıyor. İzmir "AİDS'le Mücadele Derneği"nin 3 yıldan bu yana yayınlanmakta olan "AİDS" adlı bir dergisi var. Ankara AİDS’le Savaşım Derneği HIV / AİDS Dergisi'nin 4'üncü sayısını çıkarmış; aynı adla bir de kitap yayınlamış... Ülkemizdeki belli başlı hastanelerde AİDS üniteleri oluşturulmuş.
Bütün bunlar, ortaya çıkan tehlikeyi önlemek için geliştirilmiş tedbirler. Taş başa düşünce, elbette pansuman tedbirleri alınacak. Asıl o taşın başımıza düşmemesi için gerekenler yapılmalı değil mi?
ÜLKEMİZİ DE SARMIŞ
10 Nisan 1987 tarihli Tercüman Gazetisi'nde yayınlanan "AİDS ve İBRET" başlıklı yazımı tekrar inceledim. O tarihten ABD Başkanı olan Reagan, Amerika'yı saran AİDS illetinin hızını kesmek için Amerikan halkına "Cinsi Pehriz" çağrısında bulunmuş. Japonya bir kanun çıkarmış ve AİDS mikrobu taşıdığından şüphe edilen yabancıların ülkeye sokulmamasını kararlaştırmış...
Amerika'da AİDS mikrobunun kendilerinde de yuvalanmasını istemeyenlerin "Sünnet olma" talepleri artmış... AİDS korkusu ABD ve Japonya'da "Seks sanayii"ni kösteklemeye başlamış. Fuhuş yuvalarının müşterisi azalmış...
O tarihte AİDS, ülkemiz için bir tehlike olarak görülmüyordu... Sadece Prof. Dr. Hüseyin Sipahioğlu'nun uyarıları vardı... Bugün anlıyoruz ki o uyarıları can kulağı ile değil, kös dinler gibi dinlemişiz...
Yazık etmişiz... Zira bugün ülkemiz büyük çoğunlukla- Rusya Ukrayna ve Romanya'dan gelen cinsi taarruzlarla tehlike çemberinin içine girmiş bulunuyor.
BİR İBRET ÖRNEĞİ
"Batı" ve "batı"dan gelen herşeye ayıklamadan teşneyiz ya!.. İşte öyle... AİDS, benzeri mikrop ve mikropluklara kapalı olan milli kültür unsurlarımız, batıcılık ve çağdaşlık hesabına tahrip edildikçe bu çağdaş hastalığın taarruz hedefi içerisine biz de girmişiz...
Yukarıdaki mucizevi hadis bize bu ibreti hatırlatıyor.
Sağlam "aile" müessesemiz böylesine tahrip edilir; "nikahsız" ve çok erkekle yaşama televizyonların, gazetelerin, dergilerin renkli camlarında ve arsız sayfalarında bu kadar reklam edilirken, peygamberi mucizenin hangi noktasına kelimesine sığınma hakkımız kalmıştı, hep birlikte düşünmek durumundayız.
Bazı televizyon programlarında adı büyük gazetelerin renkli sayfalarında özellikle de tatil eklerinde yayınlanan yüz kızartıcı resim ve sulu beyanları bir düşününüz. Kaç erkekle yattığına, kaç dişi ile yaşadığına varıncaya kadar... Bu ahlak tahribatına bir çare bir tedbir getireceklerini beklediğimiz yasal merciilerde ise "Zina"nın suç olmaktan çıkarılması çalışmalarının yapıldığını duyuyoruz.
Öyleyse başımıza düşen "taş"tan yakınmaya hakkımız var mı?
KATMERLİ GÜNAH
AİDS öyle çağdaş ve nevzuhur bir günah ki sadece failini yakmıyor, masum/ masume bir sürü canı da yakıyor. Başlıca kaynağı cinsi sapıklıklara dayalı bu illet süt kadar temiz yavruları, anneleri insanları da vuruyor. O masumların ne günahı var demeye kul gücümüz yetmiyor. Hikmetinden sual olunmaz. Onların belki manevi dereceleri artacak ama asıl bu "günah"ı işleyenlerin veballeri "Katmerli Vebal" , "Katmerli Günah" olacak... Rûm Suresi'nin 41'inci ayetini yorumlarken merhum M. Akif Ersoy "İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak eder misin Allahım!.." diye Cenab-ı Hakk'a iltica ediyordu...
Biz o yönelişi gönülden tekrar ile şöyle yalvaralım:
"İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak etme Allahım!.."