(Batı bugün askeri işgal yerine kültür istilasını öne çıkarmış bulunuyor. Ülkeler artık silahlı ordular gönderilerek işgal edilmiyor. Önce kültür istilası; sonra yerli işbirlikçiler bulunuyor ve bu yolla güdülüp, güdüleniyor)
Batının fikir ve inanca saygı konusunda, sütten çıkmış ak kaşık görüntüsü ile ortalıkta boy gösterdiğine bakmayın. O'nu Papalığın "Sanctum Ofcium"u tarafından idama mahkûm edilen Galile'ye sorun. Galile'yi idama götüren suçu neydi bir düşünün. Galile; o soylu fikir, yere göğe bakmış; güneşin dünya etrafında döner görünüşüne merak sarmış; kendi eliyle imâl ettiği dürbünle yaptığı inceleme sonunda, o günkü anlayışa aykırı bir sonuca ulaşmış; güneş dünyanın değil, dünya güneşin etrafında dönüyor sonucuna varmıştı, işte Galile'yi idama götüren ölümlük suç bu idi.
Batının fikir ve inançları yüzünden yaptığı kıyım Galile'den ibaret zannedilmesin. Sokrat fikirlerinden dolayı yargılanmış ve Atina'da idama mahkûm edilmiştir. Aristo, hakkında aynı hükmün uygulanacağını farketmiş Atina'yı terk etmiştir.
Spinoza inanç ve kanaatleri sebebi ile Yahudi toplumu tarafından aforoz edilmiş, Hollanda'nın bugünkü siyasî başkenti Amsterdam'da yargılanmış, sürgün cezasına çarptırılmıştır.
Roma İmparatorluğu dördüncü yüzyılın sonlarına kadar Yahudi ve Hıristiyanları inançlarından dolayı canhıraş işkencelere tabi tutmuşlardır.
Yahudi ve Hıristiyanlar hem de kendi dinlerinden insanlara ayrı koldan, ayrı mezheptendir diye olmadık zulümler, cezalar uygulamışlardır. Yüz kızartıcı, engizisyon mahkemeleri, uygulamaları, sadece faillerini değil, insanım diyen herkesi bugün bile utandırır.
Amerika'nın köle ticaretini hatırlayınız: Afrika'nın çeşitli bölgelerinden Amerika kıtasına yüzyıllarca zenci ticareti yapılmıştır. Gemiler Afrika'dan Amerika'ya mal taşır gibi zenci köle, esir, işçi taşımışlardır.
Amerika'nın sabıkası zenci dramından ibaret değildir. Uzun yıllar devam eden Kızılderili avı tahkir ve tenzil edici tarzda bugün de devam ediyor. Sadece şekil ve metot değişmiştir o kadar. Geyik avlar gibi, avlana avlana bitirilen Kızılderililerden arta kalanlar bugün büyük parklarda, teşhir yerlerinde turistlerin seyir ve başka zevklerini tatmin için teşhir ediliyor.
İngiltere'nin gurka askerleri, Hindistan'da görülen parya uygulaması, Orta Çağ'dan kurtulup güya aydınlanan dünyanın, insanlık adına yüzünü kızartan modern iptidailiklerdir.
Endülüs katliamını da unutmayınız. Müslümanların sekiz yüz yıl kaldıkları İspanya'da, üniversiteleri, kütüphaneleri, hastahaneleri, konakları, han ve hamamları ile kurdukları Endülüs medeniyetinden bugün geriye ne kalmıştır? Siyasi egemenlik bir yana ama o güne kadar insanlığın tanımadığı medeniyet eserlerinin hunharca tahribi hangi ruh halinin ve medeni seviyenin sonucudur?
Tekrar geriye dönerseniz, Kartaca'nın Romalılar tarafından imha ve talanını görürsünüz. Romalı Caton'un "Delenda est carthago / Kartaca imha edilmelidir" emri ile Hz. İsa'nın doğumundan mukaddem 5. ve 2. asırlar arasındaki yüzyıllarda, Akdeniz'in münbit sahillerinde açan rengârenk medeniyet bahçesinin talanı sergilendi. Tunus ve Libya arasındaki topraklarda taa o dönemlerde yeşertilen Kartaca medeniyetinin bugün yıkıntılarını bile bulmak mümkün değildir.
Daha dün Filistin mülteci kamplarında kedi-köpek ve ölü etinin yiyecekler arasına girdiği unutulmadı.
Bosna-Hersek ve Kosova'dan sonra bugün Çeçenistan'dan ve Karabağ'dan; duyan kulaklara aynı sesler gelmiyor mu?
Batı'nın bugün taktik değiştirerek, askeri işgal ve talan yerine kültür istilasını öne çıkardığı görülüyor. Artık tarım, maden ve petrol zengini ülkeler, silahlı ordular gönderilerek işgal edilmiyor. Önce barış gönüllüleri, peşinden kültür istilâsı, sonunda da batılılaşma, çağdaşlaşma gibi makyajlar altında yerli işbirlikçiler bulunuyor… Bu suretle ve sessizce olan oluyor.
Le Monde Gazetesi nin 1986 Şubatında yayınlanan nüshasında bir haber vardı: 17-19 Şubat 1986 tarihlerinde Paris'te "Fransızca konuşan devletler" kongresi yapılmış. Kongreye tam kırkbir devlet katılmış. Bu kırkbir devlette Fransızcaya resmî veya yan resmî dil olarak konuşuluyormuş. Bu kırk bir ülke geçmişte elli yıldan iki yüz yıla kadar Fransız hâkimiyetinde kalmış ülkeler.
Acaba dünya üzerinde resmî ya da yan resmi dili İngilizce, Almanca ve Rusça olan kaç ülke var, doğrusu araştırmağa değer.
Biz Balkanlarda 2 yüz, 3 yüz, 4 yüz yıl kaldık. Ne dinlerine, ne inançlarına dokunduk. Kaldığımız sürece ve çıktığımızda bu ülkelerin kendi dilleri, dinleri, kültürleri ile hayatlarını sürdürmeye devam ettiler.
Batı sabıkalıdır. Öne çıkardığı makyajlı, cılâ-lı ve parlak iddialar sadece kendi ülkeleri için geçerlidir. Kendi dışındaki dünyada uyguladıkları politikalar ise ikili, üçlü, beşli farklı standartlardır. Sakın inanmayın; batı sabıkalıdır.