“Kütüphane” denilince çoğumuzun aklına Süleymaniye ve Beyazıt’la başlayan İstanbul kütüphaneleri gelir..”Müze” denilince Topkapı; ”Tarih” ve “Arşiv” denilince ise Osmanlı arşivleri..Meheldir, İstanbul’un yüzyıllardır taşıdığı doğa ve kültür mirasıyla övünmek hepimizin hakkı..
“Türk İstanbul’un 6-7 yüzyıllık tarih ve kültür hazineleri yanında Ankara’nın nesi var?” diyenlere ben, bir yandan “Anadolu Medeniyetleri Müzesi”sini gösterirken, diğer yandan “Cumhuriyet Ankarası’nın da Milli Kütüphanesi var!.”derim..Hem de “Ünlem” işaret ve ifadesiyle..
Bu milli kültür kurumumuz ile günde yaklaşık 3 bin kişi buluşuyor..Öğrenciler, araştırmacılar, okuma-yazma meraklıları..
NİÇİN GELİYORLAR?
Kütüphanede “2 milyon 716 bin 929 adet eser”den oluşan bir kültür hazinesi mevcut..Tekrar ediyorum; 3 milyonu yakın eser..Kitap, süreli yayın (gazete-dergi vb.) ve kitap dışı materyal..
-1 milyon 126 bin 497 adet kitap..
-1 milyon 308 bin 979 cilt süreli yayın..Yani gazete, dergi, bülten, yıllık ve benzeri..
-199 bin 198 eserden oluşan kitap dışı materyal: Afiş, harita, nota, ses kaydı (CD-kaset), resim..
-26 bin 419 adet elyazması nadir eser..
-55 bin 836 adet Arap harfli matbu eser..
-Özürlüler için “Konuşan kitaplık”..
Ayrıca okuma salonları, danışma salonu, interaktif salon, çok amaçlı salon, tarama bilgisayarları, müzik dinleme salonu, süreli yayınlar salonu..
Her gün 3 bin kişi işte bunlar için geliyor..
..ve Milli Kütüphane resmi-dini bayramlar hariç haftanın her günü açık..Hafta içi sabah 09.00’dan gece 22.00’ye; hafta sonları 09.30’dan-21.30’a.Milli Kütüphane Başkanı Tuncel ACAR; “-24.00’e kadar açık kalalım istiyoruz ama, konuklarımızın toplu taşıma araçlarından yararlanabilmeleri için maalesef o saatlara ulaşamıyoruz” diyor..
Başkan’ın bu yaklaşımını, daha doğrusu hayıflanmasını görevine ve mesleğine aşkla bağlılığının bir göstergesi olarak değerlendiriyorum.. ”Mesleğine” diyorum, zira Başkan’ın eğitimi de, birikimi de, merak ve hobisi de “Kütüphanecilik”.. Tuncel Beğ, sadece bürokratik resmi görevini yapmıyor makamında, aynı zamanda kişisel hobisi olan kütüphanecilik mesleğini yürütüyor..Biz buna aynı zamanda meslek ahlakı ve meslek bilinci de diyoruz..
Öyle olmasa, en gencinden-emekliliğe yaklaşanına kadar, yol arkadaşlarını kendi meslek tutkusuna bukadar entegre ve oryante edebilir mi idi diye düşünebilir ve sorabilirsiniz..
Adı “Milli Kütüphane” ile bütünleşmiş Müjgan Cumbur Hanımefendi’den sonra kuruma ancak böylesi yakışırdı diyorum..
SALT KÜTÜPHANECİLİK Mİ?.
Milli Kütüphane ve yönetimi salt kütüphanecilik hizmeti vermiyor..Kendi üretimi dışındaki kültürel ve san’atsal etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.. Başkent’in şura, kongre, konferans, panel, seminer...bir nice toplantıya tanık olan konferans salonu benim hafızamda Ankara’nın birkaç emektar kültür platformundan biri olarak yer etmiş.. Konuşmacı olarak bazılarına bizzat kendimin de katıldığı bu toplantıların, Türkiye’nin zihni dönüşümünde önemli rolü olduğu, gözardı edilmeyecek bir gerçek..
Kültür ve Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek’in okur-yazar kamuoyunun gündemine ilk defa getirdiği “Bilgi Çağı” etkinliklerinden başlayarak; “Kültür Şuraları”, Türk dünyası ve “Ahmet Yesevi” merkezli toplantıların hemen tamamı işte bu emektar salonda günyüzüne çıktılar..
Türkiye’de “Sünni-Alevi” düşüncesinin ortak temel ve kaynaklarının yoğun olarak dile getirilişine de; “Osmanlı-Cumhuriyet” devlet silsilesinin binlerce yıllık geleneğin devamı olduğu gerçekliğinin ilanına da bu emektar salon defalarca tanıklık etmiştir..
Başka bir ifade ile zihni gelişim ve dönüşümümüzün temelinde Milli Kütüphane’nin diğer birimleriyle beraber ve belki de somut planda öteki birimlerden de önce bu tür kültür etkinliklerine tahsis edilen toplantı salonunun ve orada icra edilen faaliyetlerin rolü asla unutulmamalıdır..
“Sağ-sol” düşüncelilerin salonlarda değil, sokaklarda ve şehirlerde bile biraraya gelemedikleri dönemlerde ben Milli Kütüphane Konferans salonunda Necip Fazıl ile Nazım Hikmet’in aynı toplantıda anıldığına ve dahası aynı dinleyici kitleden ortaklaşa alkış aldıklarına; Aziz Nesin ile tam karşıtı aktivistlerin aynı panelde konuşmacı olarak yan-yana oturduklarına şahit olmuşumdur..
Ortamı bu hale getirinceye kadar, Milli Kütüphane’nin bağlı olduğu Kültür Bakanı Namık Kemal ZEYBEK’in gösterdiği metanet ve çektiği sıkıntıları bugün gibi hatırlıyorum..
Milli Kütüphane bugünkü açılımları ile büyümeye ve ülkemizin kültür hayatını taşımaya devam ediyor..
Bunda, Başkan Tuncel ACAR ve arkadaşlarının amatör ruh ve profesyonel yönetiminin rolü olduğu kadar, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul GÜNAY’ın ufuklu devlet adamlığının ve bu Cumhuriyet kurumumuza tesahubünün de kesin alakası vardır..