Cumhuriyet Bayramı bu yıl ”Cuma” gününe rastladı.Ve biz Cumhuriyetimizi camide kutladık.Cuma namazımızla birlikte..Nasıl mı, anlatacağım..
Tahmin ettiğiniz gibi, Ankara dışında ve sefer halindeyim.Akdeniz sahilinde kum tepeleri sırasında bir mescit..Adı da “Kumtepe Mescidi”..Minaresi bile yok..Adı üstünde “Mescit”..Ama oranın Müftüsü mescitte Cuma namazı kılma izni vermiş..”İzinname” ile Cuma namazı kılınan bir küçük cami..Akdeniz sahili ya, soğutucu da takılmış..O küçük yerde daha çok kişi namaz kılsın diye ”Mahfel” bile yapılmış..Yani 2’nci kat; balkon..Halıları yeni döşenmiş, ilk namaz kılanlar bizler oluyoruz..Abdest alacak yerleri temiz, pırıl-pırıl..
İŞTE CUMHURİYET BÖYLE KUTLANIR!..
Gencecik bir imam..Yüzü, vücudu, duruşu, tavrı, tarzı… ince, naif, kibar ve dingin..Adı Mehmet Güneş..Yakası altın rengi desenle işlenmiş beyaz bir kisve..O beyaz kisve içinde ak-pak nur gibi bir çehre..
“Minber” denilen merdivenleri ağır-ağır tırmanarak başlıyor “Cumhuriyet”i anlatmaya..
“Cumhur” diyor..Ayet okuyor..Hadis ve sünnetten misaller getiriyor..Hz.Peygamberden sonra O’nun yerine seçilen “Devlet Başkanları”nı anlatıyor..Yani onların seçilme ve cumhur tarafından nasbedilme şekillerini..
Meğer “Cumhuriyet” bir “İslami” idare ve siyaset şekli imiş..C.Hak Kur’anda öyle buyurmuş:”Dünya işerinizi istişare ile –yani ortak karar ve ortak akılla- yürütün” demiş..
Peygamberimiz Efendimiz devlet ve millet işini hep o ortak karar ile yürütmüş..”Uhut” savaşında şehri yani Medine’yi savunmaya karar vermişken, halkın çoğunluğu “Düşmanı şehrin dışında karşılayalım” diye ortak karar alınca, kararını değiştirmiş ve halk çoğunluğunun teklifine uymuş..
Hz.Peygamberden sonraki “İlk” devlet başkanı Hz.Ebubekir bir adım daha ileri gitmiş:”Hak ve doğru yolda gittiğim müddetçe, yanımda durun ve bana destek verin”demiş, ve de ilave etmiş:”Haktan ve doğrudan saparsam, beni ikaz edin ve doğrultun” diye..
..VE ANKARA’DAKİ LAFAZAN SOFİSTLER
Bunları dinlerken “Ankara”yı düşündüm.Ankara’dan geldiğimi ve oraya döneceğimi..Şu anda “Vali Yardımcısı” olan bir arkadaşım vardı..Ankara Hukuk Fakültesi’nde okurken Ankara’ya “En kara” derdi..Demek taa o zamandan, benim göremediklerimi görüyormuş..
Bir Akdeniz sahilindeki küçük mescitte gencecik Mehmet hocanın “Cumhuriyet hutbesi”ni dinlerken bizim Ankara’da “Cumhuriyet” üzerine tepişenleri düşündüm ve ağladım.Ben kendimi tutamayıp-ağlarken, sağımdan-solumdan, bu adam ne yapıyor diye dönüp-bana bakanlar vardı.Anladım ki, cami adabını ihlal etmişim.Yani “Ankara”lı olmanın ve Ankara’dan gelmenin icabını (!) yapmıştım.
Namazdan çıktığımızda, koyu bir “Cumhuriyet” sohbeti kuruldu.Sohbeti açan ve yönlendiren “Siyami Koşum ” adlı “Astsubay”lıktan emekli mayası bozulmamış bir Türk asker ve komutanı idi..Ankara’da “Millet” adına siyaset yaptığını sanan mügalatacıların, halkın yani milletin arasına karışıp; camide, sofrada, sohbette onlarla buluşmalarını ne kadar isterdim!.
Allahım!..