Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
DİYANET´TE YENİ DÖNEM (II) - 21.11.2010

Yeni Başkan Görmez’e Başarı Dileklerimle..

    Dönüşmekte ve Gelişmekte Olan Türkiye’de,
      Diyanet’in Görevi Asıl Şimdi Başlamaktadır..

   Ali Bardakoğlu göreve başlarken bir zorluğu, bir de kolaylığı vardı: Zorluğu, 28 Şubat sürecinin Diyanet ve din eğitimi kurumları üzerinde meydana getirdiği erozyon ve yıpranmışlık idi..Bu yıkıntıyı onarmak O’na düşüyordu..Avantajı da, aslında üzerine geldiği bu imaj kaybı idi..Yapacağı her olumlu hizmet ve selef dönemin alamet-i farikası “Teslimiyetçilik”e ters her dik duruş, başarı hanesine yazılacaktı..Öyle de oldu ve Bardakoğlu dönemi sadece bir adım öncesinin değil, bütün Diyanet tarihinin en parlak yılları  arasındaki yerini aldı..

   Yeni Başkan’ın Riyaset dönemini de aynı varış noktalarından ama bu defa mefhum-ı muhalifiyle değerlendirebilirsiniz:

   Mehmet Görmez, Diyanet’i –aslında kendisinin de ortağı bulunduğu- başarılı bir trentte devralmıştır..Zorluğu da buradadır, kolaylığı da..Mevcut çıtayı düşürmemek ve üzerine yeni başarılar eklemek...zorluk burada!.

   Diyanet, varabileceği noktaya ulaşmış; yapılacak başkaca bir şey kalmamış mıdır?.Hayır, tam aksine değişmekte ve dönüşmekte olan Türkiye’de Diyanet’in asıl görevi şimdi başlamaktadır..Önceki yazımda sözünü ettiğim ve kaynağı Diyanet’in dışında olan “Sistem” sorununu tırmandırmadan, dahası bu marazi sun’iyatı yapıcı bir uslupla tedavi ederek, İslamiyet’in millet hayatımızdaki yönlendirici ve bütünleştirici dinamik fonksiyonunu gerçeğe irca yolunda entelektüel bir çaba..

   Zor ama yapılacak olan budur..

   Gelinen mevcut bu iyi noktada, zevahiri kurtararak rehavet içinde bir dönem geçirilebilir..Kimsecikler, durumu idare eden bu süreçte Diyanet’i atış menziline almayabilir de..Ama bu kolay yol, Prof. Dr. Mehmet Görmez’den beklenen Diyanet olamaz ve olmamalı..

   Öyleyse  beklenen nedir?.

1- DİYANET’İ TOPLUMLA BULUŞTURMAK

Diyanet’in her kademedeki birimlerini ve görevlilerini, -bürokrat takıntılarını bir yana bırakarak- toplumun her kesimiyle ve hayatın bütün renkleriyle buluşturmak..Sosyal farklılıkları; yaş kesitleri; bilgi-görgü seviyeleri, gönüllü örgüt ve  örgütlenmeleriyle..

   Bunun için ise bilimsel, teknik ve çağın ruhuna uygun yeni projeler: Müftülere yönetim bilimi ve protokol; Vaizlere halk ve suç psikolojisi; Kur’an kursu öğreticileri ve özellikle yöneticilerine eğitim psikolojisi ve pedagoji; İmam-Hatiplere halkla ilişkiler... konularında formasyon kazandırmak üzere ciddi bir proje ve tedrici uygulama..Gelişen ve dönüşen Türkiye diyorsak, bu zoru başarmaya mecburuz..

   Basılı-sesli-görüntülü yayın bombardımanı altında bulunan; ülkelerarası görgüleri tırmanan; eğitim ve diploma zengini bir ülkenin sade vatandaşları dahil olmak üzere bürokrasiden; her dereceden okul ve üniversitelerden; basından...çeşitli kesimlerin karşısına ”Beşerüstü” bir sistem adına çıkaracağımız insanları kendi hallerine bırakmayarak, muhatap kitlelere hitabedecek bilgilerle techiz etmek..

   Bunların somut ve güçlü gerekçeleri var şüphesiz ama, o ayrıntıları ortaya dökmenin yeri bu yazı değil..

   Milletimiz geleneksel terbiyesiyle “Din”e saygı alışkanlığını sürdüre-gelmiş ise de, bunun böyle gitmeyeceği bellidir..Yeni nesillerin karşısına yeni ve yenilenmiş bir derinlik ve uslupla çıkmak zorundayız..Bütün kurumları ilgilendiren bu gerçek, asıl Diyanet için doğrudur..

   2- YENİ ARAŞTIRMA MERKEZ VE BİRİMLERİNE OLAN İHTİYAÇ

   Türkiye, tarihi misyonunu yeniden keşfederek dünyaya açılmaktadır..Her bloktan ve kıt’adan ülkeler de artık Türkiye’ye farklı gözle bakmaktadırlar..Bu karşılıklı ve birbirine doğru yürüyüşte başka faktörler yanında bir önemli sebep de, Türkiye’nin İslami müktesebatı ve bu müktesebat ile birarada çağdaş dünya ve kurumlarıyla tanışık olmasıdır..İşte tam da bu sebeple Diyanet’in, buna paralel projeler üretmesi; çerçevesini, uslubunu ve hizmet metodunu yenilemesi gerekmektedir..

   Türkiye Diyanet’inin, ülkemizin Müslüman ülkelere de, Batı’ya ve müslüman olmayan diğer ülkelere de yaklaşımlarına katacağı çok örnek ve değer vardır..

   Bu sebeple Diyanet, yeni araştırma merkez ve birimleri kurarak, dini ve sosyo-kültürel çeşitli alanlara açılacak mütehassıs elemanlar yetiştirmeye yönelmelidir..Bunun içeride salt “Dini”, dışarıda olumsuz “İmaj” sorunlarından başlayan ve başka alanlara da serpilen sayısız gerekçesi vardır..

   Batı’ya yönelen Türkiye Diyanet’inin Batı’daki mukabili teşkilatlanmayı kağıt üzerinde bile önümüze koyduğumuzda, maruzatımız daha kolay anlaşılacaktır..

   3- MESLEKİ DİSİPLİN VE MESLEK AHLAKI SORUNU

   İslamiyet’te ruhban yoktur ama her dereceden din hizmeti yürütenlerin, içinde yaşadığı toplumu ahlaken ileriye götürecek vasıfları ve farklılıkları taşımaları gereklidir..Düşünce, davranış ve beşeri münasebetlerinde.. ”Fena fi’l-meslek” deyimi –tasavvufla bir alış verişiniz olmasa bile- tam da burada anlatılmak isteneni ifade etmektedir..

   Yürüttüğü din hizmeti yanında, kafasında, tavır ve davranışlarında bir de geçim-ticaret, siyaset...takıntısı olanların, bu beşeri aynılık ve rekabet görüntüsü ile, çevresindeki farklılıklara manevi rehber; ortak akıl olmaları ve onları aynı ortak noktada buluşturmaları düşünülebilir mi?..

4- DİYANET PERSONELİNİN SENDİKALAŞMASI

   Diyanet personelinin farklı siyasi ve ideolojik istikametlerde politikaları dillendiren rakip sendikalara mensubiyetleri, bugünden fark edilmese bile korkulur ki ileride bu güzide kurumumuzu ve hizmetlerini yıpratacak tehlikeli bir gelişme olmuştur..İş, maaş ve dünyevi avantaj yarışı/ve savaşı, gönüllülük ve hasbilik esasına dayanan Din ve Diyanet hizmetinin varlık sebebine aykırıdır..Diyanet mensuplarının özlük haklarını savunacak bir kurum vardır ve o da Diyanet İşleri Başkanlığı’dır..İmam’ın bir sendikada; müezzinin karşı sendikada hak arama savaşına girmesi, olsa-olsa kıyamet alametidir..

   Diyanet’i bu uygulamanın dışında tutacak emsaller mevcutken, o dönem Diyanet yönetiminin bu emsaller yanında yer almaya talip olmaması, başkaca vurdum-duymazlıkları yanında, başlıca ihmali olmuştur..

   Yeni Başkan Mehmet Görmez, bütün bunları görecek feraset ve olgunluğa ulaşmış bulunması yanında, istenilen ahlaki faziletleri de şahsında yaşayan bir genç ümittir..Ailesinden aldığı terbiyeye ilave olarak, lisansüstü öğrenimi yıllarında Mısır ve İngiltere’den başlayan yurtdışı tecrübesi, bugüne kadarki Diyanet görevinde bütün Müslüman toplumları ihata eden bir genişlik kazanmıştır..

   Kendisinin bu müktesebatı ve Türkiye Diyanet ve İlahiyatlarının sahip olduğu zengin  altyapı, yapacakları konusunda elini güçlendiren bir saklı hazinedir..Bu saklı hazineyi açmak ve işletmek ise O’na düşmektedir..

   “Kavli” ve “Fiili” dualarımız kendisiyledir