Köyde vaiz olur mu diye sormayın..Bir imam kürsüye çıkıp-vaaz veriyorsa, benim nazarımda O, vaizdir..Hem imam, hem hatip, hem vaiz..Kadrosu “Vaiz” olanlar alınmasınlar..Resmi statüden söz etmiyorum..
Bu haftanın Cuma günü yolum Ankara Kazan İlçesi’nin “Saray” köyüne düştü..Bir köy ama birden çok cami var..Ben, kubbeleri ve gösterişli minareleriyle yeni olanlarını değil, yaşlanmış güdük minaresi ve yorgun taş bedeniyle bir tarihi camiyi tercih ettim..İyi de etmişim..
Camiye yaklaştığımda, içeriden gümbür-gümbür bir vaaz sesi geliyordu..Köyde “Vaiz” ne gezer; herhalde merkezi sistemle verilen bir vaazdır diye düşündüm..Camiye girerken bir de ne göreyim, kürsüde ipek beyazı işlemeli cübbesi ve ak-pak sarığıyla bir genç hoca..Genç, heybetli ve Selçuklulardan kalma caminin tarihi görkemine uygun bir duruş..
“Mahfel”e yani 2’nci kata çıkarak; en ön sıraya diz çöküp-oturdum..Kürsüye, minbere, camiye hakim bir yer..Keşke dedim, bu genç adam merkezden görevlendirilmiş bir vaiz değil de , bu caminin hocası olsa..Yanımda oturan genç adama yavaşça sordum; meğer gerçekten de bu caminin hocasıymış..
Hocanın nasihatlarını dinlerken kendi-kendime mırıldanarak 2 temennim daha oldu:
BİR.Keşke ezan biraz daha geç okunsa ya da şu su gibi akıp-giden nasihatları doya-doya dinlemek üzere biraz daha erken gelseymişim..
İKİ.Keşke şu vaaz merkezi sistemle Ankara’nın –ya da hiç olmazsa Kazan’ın- bütün camilerine ve cemaatına ulaştırılsa..Hayır-hayır mümkün olsa da bütün Türkiye’nin..
HOCANIN DEDİKLERİ
Hoca, Türkiye’nin tamamına sesleniyor: Askerine-siviline; siyaset erbabına-sade vatandaşına; din adamına-öğretmenine; aile reisine-yöneticisine..Allah ve Resulü adına konuşan “Tebliğ ehli”ne yakışan bir uslupla..Yukarıdan, gönül dili ile ve şefkatlı..
Meğer Peygamberimiz Efendimiz her yaştan; her meslekten insan için bir “Model” kişilikmiş:
-Bir “Aile reisi” imiş..Ailede kadının-erkeğin; anne babanın-çocukların birbirlerine karşı vazifelerini ve mesafelerini bir-bir göstermiş..Ayet ve Hadisler ile; Sünnet-i Seniyyedeki uygulamalarla..Kadın dövmek var mı imiş; erkek ve kız çocuklara hangi terbiye verilmeli imiş, oraya bakmalı imişiz..Aile huzursuzluğa düştükten; çocuklar şirazeden çıktıktan sonra ah-vah etmenin bir yararı yokmuş artık..Kimsede suç aramamalı imişiz..
-Öncelikle Cenab-ı Hak’tan aldığı vahiyleri; bilahare ve doğal olarak o vahyin işaret ettiği öğretileri sadık arkadaşları “Ashab”ına ta’lim eden bir muallim imiş..İlk öğretmen, tek öğretmen, başöğretmen..Öğretmenlerin de, imamların da “Pir”i derseniz, haddinizi aşıyor da olsanız, o niyetteki halisiyet –korkmayın- sizi günaha düşürmez..
-“Tüccar” sıfatıyla ticaret de yapmış; bir sade insan olarak alışveriş de..Satıcının da, alıcının da alışverişteki sorumluluklarını göstermiş..Bir şehremini ya da belediye zabıtası gibi ”Ayıplı mal” satana müdahil olmuş; o ayıplı malı tezgahtan kaldırtmış..Ölçünün-tartının mizan sorumluluğunu göstermiş..”Ne aldatan olun, ne aldanan” fermanını buyurmuş..Ne aldatan olmuş, ne de aldanan..Bizim de ölçümüz bu olmalı imiş..
-Medine’de kurulan “Devlet”in başına geçmiş..Yani ki Devlet yönetmiş..Ne teb’ayı Devlete ezdirmiş; ne Devletin ve “Beyt’ül-Mal”in hakkını teb’aya yedirmiş..Devlet malı yememiş, Devletin malını yedirmemiş..İnsan hakkını; kul hakkını; azınlık haklarını “Hukukullah”ın sınırları içinde görmüş..Hatta ondan da ileri..Çevre ülkelere gönderdiği “Vali”lere sadece idaresi altındaki “İnsan”ların değil, diğer canlıların ve cemadatın da hukukunu gözetmelerini tembihlemiş..Ne mi olmuş?.Müslümanın, Hristiyanın, puta tapanın aynı şehir-devlette birarada ve sulh içerisinde yaşadıkları bir huzur iklimi kurmuş..Bizans İmparatorluğu’nun, Sasani Devleti’nin teb’sı olan ülkeler-bölgeler-toplumlar...onun için İslam’ın adil şemsiyesi altına girmeye can atmışlar..
-Savaş da yapmış, sulh da..Savaş yaparken, vahye dayalı olarak ortaya koyduğu “Harp hukuku”na öncelikle kendisi riayet etmiş..Savaşa birliklerini gönderirken komutanına da, komuta altındakilere de o hukuka riayet etmelerini buyurmuş..Fethedilen topraklarda nasıl hareket edilecek; esirler hangi muamelelere tabi tutulacak...hepsini..
BİR DE ŞU :
Sadece hitabet ustası değil Saray Köyü’nün hocası..Aynı zamanda “Ehl-i Kur’an”..Vaazında Hz. Peygamberi anlattı ya, baktım namaz kıldırırken okuduğu ayetleri de Peygamber Efendimizi anlatan ayetlerden seçmiş..Yani değme imamın ve hafızın denk getiremeyeceği bir ehliyet..Onun için ve bilerek ehl-i Kur’an dedim..
Köyün adı Ankara’nın Kazan İlçesi’ne bağlı “Saray” köyü..Caminin adı “Eski Cami”.. Hocanınki İrfan ŞENTERZİ..Bir Cuma günü yolunuzu oraya düşürün, İrfan hocayı bir dinleyin derim..