Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ’in Diyarbakır’da katıldığı “Kutlu Doğum” konferansından haberdar oldunuz mu bilmiyorum.. 50 bin mü’min ile İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın merkez olduğu bir toplantıda buluşmak ve her türlü fitne-fesadın; her türlü soytarılıkların kurgulanarak üzerimize salındığı bir dönemde, fitne ve şeytanlıklara karşı akılcı çareyi göstermek..Diyanet İşleri Başkanımıza yakışmıştır..Tek kelimeyle Allah razı olsun..
O çare “Din”dir; “İslamiyet”tir; İslamiyet müdir fikri etrafında buluşmaktır..
Bu konjonktürde Diyarbakır’da Ankara’dan giden hangi kurum ve kişi 50 bin gönüllü insanı bir araya getirebiliyor ve kim 50 bin kişinin gönül göz yaşlarını böylesine aynı kaba; aynı mecraya akıtabiliyor?.
Adına “Güneydoğu”, “Kürt”, “Terör-anarşi”…ne derseniz deyiniz o nevzuhur ve iki ucu da akılsız problemin tek çözüm yolu, bu toprakların bin yıllık ortağı insanımızı “Müslümanlık” paydasında kucaklaştırmaktır..”Üst” kimlik, “Alt” kimlik, “Bölünmez bütünlük”, “Federasyon” gibi sür-git tartışmalar ancak böylesine bir yapıştırıcı-yatıştırıcı-buluşturucu yani akılcı formülle sonlandırılabilir..
Diyanet İşleri Başkanımız, konuşulagelen ancak bir türlü “Devlet” katında uygulamaya konulamayan kolektif tedbirin işaretini vermiştir: Güneydoğu halkına “İslamiyet” ve ortak inanç gerekçeleriyle yaklaşacaksınız..
Özellikle rejimin, “Devlet” ve sistemin halkın inançlarına saygılı olduğuna inandıracaksınız..Bu yetmez; ihtiyaç duyduğu dini hizmetleri ayağına götüreceksiniz..Halkın gönül dünyasının önünü açacaksınız..Onları kadim ve geleneksel dini gelenekleriyle ve alışkanlıklarıyla buluşturacaksınız..
Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı budur..Rutin dini hizmetlerin ifası kafi değildir..Yakın geçmişin dine karşı bugün de devam ettiği görüntüsü veren din karşıtlığı Ankara’ya ve Cumhuriyet devletimize olan güveni adamakıllı sarsmış ve devlet ile millet arasına görünmez bariyerler örmüştür..Bu bariyerler yıkılmadıkça ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti “Sosyal Devlet” anlayışıyla vatandaşlarını yeniden kazanmadıkça “Açılım”; “Milli Birlik ve Kardeşlik” iddiaları havada kalacaktır..
Kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ve bir yüksek bürokrat olarak Diyanet İşleri Başkanı çözümün çaresini göstermiştir..Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, bölgenin mülki amirleri, güvenlik birimleri ve şüphesiz bütün resmi kurum ve mensupları bu yaklaşımı kendi kurum ve birimlerine de teşmil etmelidirler..
İslamiyet’in kişileri, aileleri, kabileleri ve milletleri birbirlerine gönül bağı ile bağlayan tebliğ ve mesajları bize birbirimizi yeniden tanıtacak ve anlatacaktır..
Bu yaklaşım, bütün bölgelerimiz insanı için de geçerlidir..Zira bu millet, “Devlet” adına yapılan yanlışların yükünü bir hamal gibi hala taşımaktadır..
Diyanet İşleri Başkanımızı bu öngörülü öncülüğünden dolayı tekrar kutluyorum ve bu uslubun sürdürülmesini diliyorum..