Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
MEZHEPLER - 10 Şubat 1984

MEZHEPLER

İslâm Hukuku'nun ilk ana kaynakları Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyye'dir. Bu ana kaynaklar varken içma ve kıyasa niçin lüzum görülmüştür? Kur'-an ve sünnette bir noksanlık mı var ki, mezhebler doğmuştur?

Peygamber efendimizin sağ­lığında itikad, ibadet ve muame­lât konularında herhangi bir ihtilâf yoktu. Sahabe-i Kiram, te­reddüt ettikleri konuların ceva­bını Kur'an-ı Kerim'de arıyorlar; yoruma ihtiyaç bulunan haller­de ise Paygamberimize başvuru­yorlardı. Böylece bütün sorula­rın cevabını Kur'an'da, Pey­gamberimizin yaşayış ve sözle­rinde buluyorlardı.Bu durum Sahabe-i Kiram'ın sağlığında da devam etti. Fakat İslâmiyet yayıldıkça ihtiyaçlar çoğaldı ve yeni-yeni olayları Kur'an ve sün­nete dayanarak yorumlayabilenler azaldı. Bu iş giderek bir ilim ve ihtisas işi oldu.

2'nci Hicret Asrında ciddi çalışmalar yapılarak ayet, ha­dis, ashab ve tabiun fetvaları detayları ile incelendi. Usul ve tatbikatla ilgili bilgiler tedvin edildi. Bu tedvin sırasında "Usûl" farklılıkları ortaya çıktı.

İşte, Kur'an ve sünnetten sapmamak şartıyla bu kaynak­lara dayanarak yapılan yorum­lar ve yorumlardaki farklılıklar mezhepleri meydana getirdi.

Sözü edilen bu yorum işine "Kıyas": kıyas yoluyla yeni olaylara yorumlar getiren bil­ginlere "Müctehid"; her müctehidin içtihadı etrafında meyda­na gelen gidişe de "Mezheb" de­nildi. İtikadî konularda ictihadlar yapanlar itikadda mezheble-ri, amelî konularda ictihadlar yapanlar amelde mezhebleri oluşturdular.

Mezhebler bu ihtiyaçtan ve zaman içerisinde kendiliklerin­den ortaya çıkmışlardır. Hiçbiri önceden plânlanmış organizasyonlar değildirler. Muctehidler hiçbir zaman "-Biz bir mezheb tesis ediyoruz. Bizim mezhebi­mize uyunuz!" dememişler; ken­dilerine sorulan suallere cevap­lar vermişlerdir. Mezhebleri herkesin ictihad yapacak ilmî seviyede bulunmamasından doğmuşlardır.

Hak mezhebler, Müslüman­lar için bir kolaylık olmuştur. Muhakkik derecesinde bulunmayan Müslümanlar, hangi müctehidin ictihadları kendileri için kolay geliyorsa o müctehidin ictihadlarına uymuşlardır.

İslâm Hukuku dinamik bir hukuktur. Temel esaslardan sapmamak şartıyla kendini yenileyen; yeni olaylara, yeni ihti­yaçlara cevaplar veren metodlara sahiptir. Bu özelliği sebebi ile­dir ki, bütün zamanlara hitabetmekte, bütün ihtiyaçları karşıla­maktadır. İslâm Hukuku'nun dinamiğini sağlayan, bu özelliği olmuştur.