Milli kültür, millet fertlerini birbirine bağlayan unsurdur. Millet yapısının harcıdır. Her millet, içtimai bütünlüğünü kendi milli kültürü ile sağlar.
Millet yapısında bu harcı kullanmazsanız, "kuru duvar" örersiniz. Her el atan, bu "kuru duvar" yapıdan istediği kadar taş kopartabilir.
Milli kültür dediğimiz şey, millet fertlerinin tamamı tarafından benimsenen müşterekler, ortak kıymet hükümleridir. Tarih sevgisidir, din duygusudur, milli san'at anlayışıdır. Konuşulan dil, yaşanan coğrafyadır. Millî gelenek, hedef ve ülkülerdir. 7'-den 70'e millet efkârının "Benimdir" dediği kutsallardır.
Millet olarak canlı, diri, güçlü bir ve bütün kalacaksanız, bu millî müşterekleri ayakta tutacaksınız.
Cephe savaşlarının yerini bugün kültür savaşları almıştır. Bir ülke üzerinde siyasi emelleri olan devletler, o milletin milli kültürünü tahrip etmekle işe başlıyorlar.
Bu oyun Türkiye üzerinde de oynandı. Bir kısım Türk aydını, ileriyi görememekten bu oyuna âlet oldu. Milli kültür ve milli müşterekler, sinema-tiyatro, basın organları, hattâ okullarda alabildiğine karalandı... Yeni yetişenlere tarih sevgisi aşılanmadı. Din duygusu, beslenip-yeşertilemedi. Esrarengiz bir dil tahribatı devresi yaşandı. Yeni yetişenler ortak vatan sevgisi, millî gelenek ve ülküler etrafında kümelendirilemedi.
HERKES HERKESE DÜŞMAN EDİLDİ
Ortaya çıkan manzara malûm. Her gelen, bu yapıdan istediği kadar taş koparmayı başardı. Parti farklılıkları tahrik edilerek siyasî kutuplaşmalar ortaya çıkarıldı. Memleketin doğusu-batısına, batısı doğusuna düşman edilmek istendi. Aynı dinin, aynı kitabın, aynı kıblenin mensupları -inanç farklılığından değil- ideolojik maksatlarla karşı karsıya getirildi. Fakir-zengin, ilerici-gerici tefrikası okullara, devlet dairelerine, toplu işyerlerine kadar sokuldu. Bir müşterek duygu, müşterek heyecan kalmayınca evlât ana-babasını dinlemez oldu. Aynı okula devam eden iki komşu genç, birbirine silâh çekti. Memleket gençleri o hâle getirildi ki, polisini, jandarmasını, askerini arkadan vurdu.
Şimdi toparlanmaya çalışıyoruz. Ama toparlanma hızımız yavaş... Geçmişteki tahribatı telâfi etmek için toplu bir hizmet stratejimiz henüz yok... Milli kültür denilen şey nedir, milli müşterekler nelerdir, henüz kanaat ve yorum birliği mevcut değil...
Okullara mecburi din dersleri koyduk... Fevkalâde isabetli oldu. Ancak, din bilgisi ve sevgisinin diğer derslerden, kültür vasıtalarından ayrı bir disiplin halinde verilmesi kâfi ve doğru değil. Milli kültür terbiyesi, milli kültürün bütün unsurlarını içine alacak şekilde, millî bir strateji ile verilebilir. Aile, okul, sosyal çevre aynı üslûbu kullanır, aynı tavrı takınır, aynı telkini yaparsa, bundan tadı aynı, rengi-müşterek meyve alabilirsiniz. Din bilgisi dersinde verdiğinizi biyoloji dersinde, tarih dersinde verdiğinizi sosyoloji ve felsefe dersinde geri alırsanız, bundan ancak çift şahsiyetli, daha doğrusu şahitsiz nesiller çıkar...
İDEOLOJlK TELKİNLER, YERİNİ MÜSTEHCEN NEŞRİYATA BIRAKTI
Son toparlanma döneminin çabalarını boşa çıkaran bir vakıa da, sinema-video-günlük gazete ve diğer basın organlarında giderek yayınlara hakim olan ideolojik telkinler, yerini müstehcen neşriyata bırakmış görünüyor. Bu hem daha kolay, hem daha yaygın, müessir ve kestirmeden sonuç alıcı. Enteresandır, müstehcen ve ayıp yayın yapan bazı gazete ve dergiler, 16-25 yaşlarındaki çocukların ellerinden düşmüyor. Biri bu ayıp yayını eline geçirmişse, üçü-beşi onun etrafını almış, kuytu sokak köşelerinde ayıp bakışlar, ayıp hareketler yapıyorlar. Nikahsız kişilerin yasak yatak odası hayatları, yerli filimciliğimize hakim olmuş görünüyor. Bu filmlerin müdavimleri de yetişme çağında erkek çocuklar... Sinema salonundaki hem ruh, hem zihin, hem beden sağlığına ters ayıp manzaraları seyre tahammül etmeniz mümkün değil...
Bu bir kültür erozyonudur. Sağlam aile yapımız hızla tahrip olmaktadır. Milli ahlâk ve seciyemizden habersiz şaşı nesiller yetişmektedir.
Her biri bir yana, bir yöne bakan bu nesille siz milli kalkınma heyecanınızı, hamlenizi başlatamazsınız. Allah korkusu, ahiret mes'ûliyeti, sırat ve mizam öğretmediğiniz cemiyette ne rüşvet ve kaçakçılığı, ne haksız kazanç ve fiyat tırmanışını önleyebilirsiniz. Milli tahribat bu hızla devam ederse, yarın bu insanları cepheye de süremezsiniz.
Tarih ibret içindir. Uzak tarih bir yana, yakın tarihin yüz kızartıcı olaylarından hâlâ ibret almıyorsak, yarınlar bize gülmez!..
Yetkili yetkisiz, ilgili ilgisiz kim varsa, bu millî kültür erozyonuna bir an önce "Dur!" demelidir.