Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HAYIR YAPMAK, HAYIR BIRAKMAK - 16 Kasım 1984

Türk milleti tarih boyunca kurduğu toplu hayır kurum­ları, hayır amaçlı vakıflar, kervansaraylar, aşevleri, bakımhaneler, hastane ve yetimhanelerle hayırseverlikte örnek bir millettir.

İlim hizmetleri, din hizmetleri, sağlık hizmetleri ve diğer hayırlar için sayısız müesseseler oluşturulmuştur.

O kadar değişik maksatlarla vakıflar kurulmuş ki, bunları ancak Türk milleti gibi "Millet Olma" tecrübesi engin; kendisi­ni "Nizâm-ı Alem"den sorumlu saymış büyük bir millet düşünebilir.

Dev kütüphaneler, medrese­ler, şifahaneler, sebiller, kervan­saray ve misafir konakları yanında değişik maksatlı vakıflar­dan işte ilk akla gelenler.

Fakir kızlara çeyiz alınması. Hasta kuş ve hayvanlara bakıl­ması... Yük taşıyan hamalların dinlenmeleri için "Mola Taşları" dikilmesi. Fakir ve kimsesizlerin doyurulması...

Bunlar hiçbir milletin tari­hinde emsali görülmeyen hayır­severlik örnekleridir.

Günümüze gelince:

Türk toplumu bugün de "Hayır Yapma, Hayır Bırakma" geleneğini sürdürüyor. Çocuğu­nun eğitimini, piyasanın gidişi­ni, sokağın emniyetini, fabrika ve sanayileşmeyi, her şeyi "Dev­let Baba'dan bekliyor da,  hayır işleri konusunu, özellikle dinî amaçlı hayırları devlete bırak­mıyor, devletle adeta yarışıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı 375 imam-hatip lisesinin bulunduğu binaların %90'ını bu hayır ehli yapıp devlete tahsis etmiştir.

Sayıları 3500'e ulaşan Kur'an kurslarının bulunduğu binaların hemen tamamı halka ait.

OKUL, CAMİ VE YURT YAPTIRMA YARIŞI SÜRÜYOR

Türkiye'de yaklaşık 65.000 cami bulunduğu resmi istatistiklerle tesbit edilmiş... Bunların da -birkaç istisna dışında- tama­mı hayır sahiplerinin himmetleri ile inşa edilmiş. Cami yapımı durmuyor. Yılda yaklaşık 600 cami inşâ ediliyor. Hakiki sahibi Cenab-ı Hak olan bu inşaatların çıplak mülkiyeti ve hizmetkarları, yine bu gönüllüler ordusu.

Son yıllarda "Kendi Okulunu Kendin Yap" kampanyası vardı. Şimdi eskinin iyi bir devamı olarak, Sayın Millî Eğitim Bakanımız "Başkası İçin Okul Yap" kampanyasını başlattı. Bu davet cevapsız da kalmadı. Tür­kiye'nin her yanında ne kadar halli-vakitli adam varmış ki, 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon sarfıyla habire okul yapılıyor, okul açılıyor...

Türkiye'de herkesçe bilinen büyük iş ve himmet sahipleri bir de "Yurt" yapımı faaliyeti başlattılar. Sabancı ailesinin Adana-Ankara-İstanbul zinciri ile hızlandırdığı bu faaliyet, göreceksiniz bütün yurdu saracak.

Türkiye Diyanet Vakfı Ca­mi, Kur'an kursu, imam-hatip li­sesi ve müftülük sitesi inşaatla­rı; öğrenci bursları, fakir kesime giyecek ve yiyecek yardımları, kimsesiz hastaların tedavi ettirilmesi gibi hizmetlerle birlikte, üniversite şehirlerine öğrenci yurtları açmayı kararlaştırmış. Halkımızın Türkiye Diyanet Vakfına karşı gösterdiği ilgi te­hacümü, eskinin "Yed-i Him­met" denilen muavenet ruhunu inşallah yeniden canlandıracak.

TÜRKLER, MÜSLÜMANLIĞI EN İYİ ANLAYAN, EN İYİ YAŞAYAN MİLLETTİR

Son yıllarda dernekçiliğin bazılarınca istismar edilir olma­sı üzerine, hayır maksatlı vakıfların artmaya başladığı görülü­yor. Her vakıf bir değil birçok hayır demek olduğuna göre, Türk milletinin ananevi hayırse­verlik duygularının hayatiyetini koruduğunu kabul etmek gere­kir.

Türk milleti Müslümanlığı en iyi anlayan ve en iyi yasayan millettir. Hayır hizmetleri konusundaki "Yarış" bundandır. Kö­tülükte değil, iyilik ve takva ko­nusundaki bu yarış, “Fiten-i Ahirzaman”ın acı tecellilerine ters bir aydınlık çığırdır. Bu ay­dınlık çığırda yürüyenler çoğal­dıkça, mübarek vatan toprağı, ata-yâdigârı tarihi eserlere eş manevi ziynetlerle süslenecektir.

Mal sahibinin yapacağı en akıllı hareket hayır yapmak, hayır bırakmaktır. Zira hayır, işleyen, yürüyen, ecri sahibi adına öldükten sonra da devam eden bir müessesedir. "Sadaka-i Cariye"dir. Altın yumurtlayan ta­vuk gibi, bira bin ecir katan eserdir... Sahibinin asıl malı; kendisinin olan serveti, işte bu hayra sarf edilendir, Diğer mal­lar ise sahibini ancak ölünceye kadar takip eder.

TÜRK İNSANININ GÖNLÜNDE PARLAYAN HAY1RHAHLIK DUYGUSU

Türk milletinin bu hayır kur­ma, hayır bırakma geleneği nereden geliyor? An'anevî bir­çok meziyetimizi kaybettiğimizi sandığımız şu asırda bu haslet, bu fazilet neyin nesidir? İslâmi­yet'le o kadar bütünleşmişiz ki, dışarıdan esen her türlü rüzgâ­ra, her türlü yanlış telkinlere rağmen ondan bir türlü kopamıyoruz... Türk insanının gönlün­de parlayan hayırhahlık duygu­su işte bundan...

Hayır duygusunun temelin­de Allah rızası ve insanlık sevgi­si vardır. Kardeşlik, sevgi, şef­kat, acuna, diğergâmlık gibi ahlâkî meziyetler bu duygu üzerin­de yeşerirler. Bu sebeple hayır­severlik duygusu bir bakıma din duygusu, dindarlık duygusu de­mektir.

Bu sosyal yardım ve hizmet­ler olmasa nasıl "Millet" olur, son çeyrek ve yarım yüzyılların dondurucu soğuklarına karşı kendimizi nasıl korurduk?

Hayır kurmanın, hayır bı­rakmanın sonunda millet varlı­ğımızı koruma milli hedefi var­dır. Bu çaba hem dünyamıza, hem ukbâmıza hizmet eder.

Büyük eserler; büyük him­met ve fedakarlıklar, ancak bü­yük milletlere vergidir. Son yüzyıllardaki millî gerilemelerimiz bile, bizi bu himmet ve fedakar­lıklardan koparamamıştır. Halkımızın hayır işlerinde adeta ya­rışması bunun kâmil isbatıdır.

Allah, bu hizmet imkanını, yapamayanlara da nasibetsin...