Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
ORUCUN MANASI - 31 Mayıs 1985

(İmam Gazali, orucu üç mertebeye ayırmıştır: Birinci mertebe “Avamın orucu”, ikinci mertebe “Havassın orucu”, üçüncü mertebe ise “Havassü’l-Havassın orucu”dur. Tabii bunların en makbul ve muteber olanı üçüncü mertebedir)

Oruç, Farsça "Rûz" veya "Rûze"den geliyor. "Rûz" gün, "Rûze" günlük demek. Arapça karşılığı Savm." Sabahın belli saatinden güneşin batmasına kadar, Allah rızası için yeme, içme ve diğer memnu davranışlar­dan uzak durmayı ifade eder...

Prof. Dr. muhterem Ayhan Songar hocamız, orucun bir açlık, bir perhiz olmadığını televizyonda yaptığı iftar sohbetinde çok güzel açık­ladı.

Oruçta gerçekten bir "aç­lık" bir gıdadan düşme söz-konusu değil... Gündüz yeni­len yemek, güneş battıktan sonra ve sahurda yenecek, işte o kadar!. Buradan önem­li olan bir "terbiye".. Alış­kanlığın ters çevrilmesi... Vücudun ihtiyacı olan gıdayı gündüz değil, gece vereceksi­niz. Yılın diğer günlerinde mubah olan bazı davranışlar­dan uzak duracaksınız.

Oruç, şüphesiz bundan ibaret değil. Yeme, içme ve cinsi mukarenetten uzak durma, orucun en asgari seviyesi... En basit tarifi, uygulaması... Dinî yaşayış bakımından henüz mübtedi olanların orucu... "Ahsen-i takvim" üzere yaratılan, "Eşref-i mahlûkat" olan, Allah'ın yeryüzündeki halifesi makamında bulunan insan için bu asgari terbiye; bu mübtedi uygulama kâfi değil... Asıl oruç, kâmil oruç, bu ilk sevi­yenin üstüne çıkan; C.Hakk'ın oruçla kasıt buyurduğu hedefe yönelen oruçtur.

ORUÇTA SEVİYE

Huccetü'l-İslam İmam Ga­zali, orucu üç mertebeye ayırmış:

İlk mertebe "avamın oru­cu"dur. Bu orucu bozan davranışlardan sakınarak, orucu tamamlamaktır. Oru­cun en alt derecesi budur.

İkinci mertebe "havassın orucu"dur. Bu, avamın oru­cuna ilave olarak, bütün aza­ların oruç tutmasıdır. Gözün harama bakmaması, dilin ya­lan, dedikodu ve gıybetten kaçınması; kulağın günah ve çirkinlikleri dinlemekten uzak durması; elin harama uzanmaması; ayağın haram ve kirliye adım atmamasıdır.

Üçüncü mertebe "Havassü'l-havassın orucu"dur. Bu da, havassın orucuna ilâve olarak, kalbin yalnız Allah'a açılmasıdır. Bu en yüksek dereceli oruç, dünyevî fikiri, duygu ve arzulardan uzakla­şarak, Allah'tan başka her şeyle alâkayı kesmek demek­tir.

RUHBANLIK YOK

Dünyevi fikir, duygu ve arzulardan uzaklaşmak de­mek, değil. Zira İslâmiyet’te "rahbanîyet" yok, sağlam bir "dünya-ahiret" dengesi, var. İnsan için çalışmak, mil­let için kalkınmak, devlet için güdü olmak, "din" ve "ibadet" mefhumunun içinde...

Allah'tan başkası (masiva) ile alâkayı kesmek demek; eşyaya, olaylara, dünyaya, hayata, Allah'ın emrettiği şekilde bakmak demek... Ne yaparsa Allah için yapacak... Allah emretti diye çalışacak, kalkınacak, güçlü olacak; an­cak Allah rızası için ibadet edecek; Allah için yasayacak; kalbini sadece ve sadece Allah'a açacak; şahsi menfaati, nefsi temayülleri, zevkleri terkedecek...

Oruç bahane, vesile... Kul, aslında her zaman "masiva"dan uzak duracak... İslâ­miyet, kulu bir seviyeye ulaştırmak üzere çeşitli ter­biye vasıtaları getirmiş. Oruç, bu terbiye vasıtaların­dan belki de en müessir ola­nı. Zira; oruç, aç kalmak de­mek değil ama, onda aç kal­mak da, susuz kalmak da var... Riya için oruç tutul­maz. El içinde oruçla görün­mek zorunda kalan, yalnız olunca ne yapmak istiyorsa yapar. Oruç tutulmuşsa, bunda sadece Allah rızası vardır. Yeter ki, başka dav­ranışlarıyla oruca ters düş­mesin. Oruçla uzlaşacağım diye, dünyadan el-etek çekmesin. Oruçla hedef alınan "denge"yi kurabilsin... Orucun esprisini kavrayabilsin... Oruçtan,  ibadetten  asıl maksat, ferdi tekâmül; içti­maî ve millî huzurdur. Tek tek fertler "iyi" olacak; günahtan, ayıptan, dünya ve ahirete faydasız her şeyden uzak duracak; melek huylu, melek disiplinli olacak. Böy­le fertlerden oluşan huzurlu bir cemiyet kurulacak... Dünya âdeta cennetleşecek... Kalkınması, refahı bakımın­dan da, içtimai huzur ve uyu­mu bakımından da... Arzu et­tiğinizi, el attığınız yerde bu­lacaksınız... Cennet ehlinin ulaştığı imkân gibi, aklınız­dan geçen her şey önünüzde olacak... İşte kulluktan; na­mazdan, oruçtan, hactan, ze­kâttan maksat bu!. Kullu­ğun esprisi bu!.

Bunu kim istemez?..Tem­belliğin ortadan kalkmasını; dünyaya sevginin, sulhun, yardımlaşmanın hâkim olmasını; kötülüklerin cemi­yetten uzaklaştırılmasını kim istemez?

İnsan" yeryüzünde Al­lahın halifesi ise. O'nun varetme gücünü de temsil edi­yor demektir. O'nun arzu et­tiği gibi yaşamaya; O'nun yoktan varetme gücünü kul­luk vüs'ati nisbetinde tahakkuk ettirmeye; O'nun verdiği bütün nimetlere sahip olma­ya mecburdur. Bu nimetlere Müslüman olmayanlardan önce "Müslüman'ım!" diyener sahip olmaya mecbur­dur... Oruçla, namazla, diğer kulluk vazifeleriyle hedefle­nen maksat budur...

"Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruç kendileri için açlık ve susuzluktan başka bir şey değildir" hadi­sinin demek istediği budur...

Orucun mânâ ve esprisi de bu demektir...