Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
GENÇLİK SEMPOZYUMU - 7 Haziran 1985

(Bu tür toplantılara ve buluşmalara susamışız... Son yılların sun’i bölünmeleri, idare edenle edilenleri, hocayla talebeyi, akademisyenlerle-sokaktaki vatandaşı birbirinden ayırmıştı. Ama Elazığ’daki sempozyuma, çeşitli yaş, kültür ve meslek grupları tanışmış, kaynaşmıştır.)

Elazığ'da, 30-31 Mayıs 1985 günlerinde, müba­rek Ramazanın feyzine feyizler katan kültür ziya­fetleri verildi. Fırat Üniversi­tesi tarafından düzenlenen "Uluslararası Terörizmin Hedefi Olarak Türkiye ve Türk Gençliği Sempozyu­mu", Elazığ halkı ve gençli­ğine, oruca ilâve bir manevi sofra oldu. "Demek, sadece beden değil, kafalar da acıkırmış; oruç da acıkırmış" dedik.

Rektör ÇAĞLAR'ın, Vali ÇOTUR'un. Sempozyum Ge­nel Sekreteri GÜLENSOY'un kısa açılış konuş­maları su gibi içildi 4 cel­seden oluşan ve 18 tebliğ su­nulan iki günlük mesai sonunda millî kültür, millî yapı konusunda müşahhas sonuç­lara ulaşıldı. Dostlar-düşmanlar, dostluklar-düşmanlıklar yeniden gözden geçi­rildi. Devlet-millet-gençlik üçgeninin parçalanmasına yönelik iç ve dış taarruzlara karşı tedbirler geliştirildi. Gençliğin yetiştirilmesi millî müştereklerin muhafa­zası mevzularında, birkaç gömlek fazla eskitenler, ye­nilere tembihlerde bulundu­lar.

Bu buluşmalara susamı­şız... Son yılların sun'î bölün­meleri, idare edenle-edileni; hoca ile talebeyi; akademis­yenlerle sokaktaki vatandaşı birbirinden ayırmış. Konfe­ranslar, seminerler, okul ve öğrenciler arası münazaralar, müsabakalar, bu tür ilmi sempozyumlar yapılmaz ol­muş... Halbuki bunlar, dü­şünme fırsatlarıdır. Hayatın biteviye gidişinden bir an için sıyrılıp biraraya gel­meler, dinlenmelerdir. Çeşit­li yaş, kültür ve meslek grup­larını; tanıştırmak, kaynaş­tırmaktır. Elazığ'da bu ol­muştur. Fırat Üniversitesi'nin rektör ve diğer yöneti­cilerine; tertip heyetinin eli-yüzü temiz genel sekreterine ve Sayın Karaboran başta olmak üzere diğer üyelerine teşekkür, şükran borçluyuz.. Onu sunuyoruz...

KONUŞULANLAR

Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN, millî yapımızdaki çözülme vakıasını istatistiki rakamlar da vererek dramatik boyutlarıyla gözler önüne serdi. Son 200 yıldan bu yana takip ettiğimiz aşırı Batılılaşmanın; millî kültür süzgecinden, geçirmeden sırtımıza giydiğimiz "Pop Kültürü"nün, bu "Kozmatik Kültür"ün bize nelere  malolduğunu anlattı. Bazı istatistikler verdi 1975 yılında İstanbul Üniversitesi'nde yapılan bir istatistiğe göre "Evlilik öncesi cinsî ilişkiler" konusundaki soruyu, kızların yüzde 36'sı erkekler için normal karşılaşmışlar; erkeklerin yüzde 44'ü ise, erkekler için gereklidir diye cevaplandırmışlar.      Bu ilişkilere kesinlikle karşı çıkanlar, yüzde 5'te kalmış... Aynı istatistiğe göre gençlerin yüzde 5'inin dinî inancı olmadığı, yüzde 36'sının yaratıcı gücü akılla açıklamaya taraftar olduğu; yüzde 48'inin hiç namaz kılmadığı; aksatmadan namaz kılanların yüzde 7'de kaldığı anlaşılmış... Dinleyenler, "Bu rakamlar, acaba şimdi hangi boyutta?" diye dehşete düşerken, Prof. Dr. TÜRKDOĞAN, bu içtimai-kültürel gerilemeyi terörün baş gerekçesi olarak ilan etti.

Doç. Dr. Mehmet SARAY, "Türk gençliğini teröre karşı korumada eğitimin rolü"nü anlatırken, "Yeni yetişenlere Allah'a inanmayı öğre­tiniz!... Göreceksiniz, ne terö­re yaka kaptıracaklar, ne devlete silâh çekeceklerdir!" sözünü konuşmasının başın­da, ortasında ve sonunda 3 defa tekrarladı...

Prof. Dr. İsmail KAYABALI, "Beynelmilel terör odaklanma Türk gençliğine yönelik beyin yıkama metotlarını sıralarken, aile, din, dil ve tarih sevgisi başta olmak üzere milli değerleri yoketmenin, ahlâk anlayışına sı­nırsızlık getirmenin; Ateizm (Allahsızlık) propagandası­nın, beyin yıkamanın ilk prensip ve uygulaması oldu­ğunu" akademik verilerle anlattı.

Doc. Dr. Hasan KONİ. "Terör ve Gençlik" üzerine yaptığı karşılaştırmalı araş­tırmayı sunarken, gençlerin, "Hippi tipi köklü yıkıcı hare­kete; özellikle okula, aileye, mer'i düzene karşı hareketlere nasıl katıldığını, poli­sin öğrenim, memurun, üni­versite gençliğinin nasıl gruplara ayrıldığını" izah et­ti.

Doç. Dr. Ersin ONULDURAN, "Terör" denilen 7 kollu canavarın. M.S. 66-73 yılları arasında Yahudiler ta­rafından imal edilerek, günümüze kadar nasıl beslenip, büyütüldüğünü yorumladı.

TERCÜMAN gazetesi Diş Politika yazan Zafer ATAY ve Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Mehmet DOĞAN, bazı basın organlarının, bazı yazar çizerlerin terörü nasıl azmettirdiklerini, Fatsa'da kurulan düzensizliği "Halkın özlediği âdil düzen" diye nasıl alkışladıklarını, gazete kupürlerinden okuya­rak belirttiler.

Dr. Müjgan CUMBUR, "Teröre karşı ancak ahlak değerlerimizi yeniden can­landırarak karşı durabilece­ğimizi" zengin ahlâk hazine­lerimizi izah ederek hatırlattı.

Fevziye Abdullah TANSEL, "Geçmişte gençler için kurulan kültürel organizas­yonları", bir tarih perspekti­fi içerisinde anlattı.

Suzan ÇATALOLUK, "Devlet-Türk Gençliği" mü­nasebetlerini izah ederken, özellikle, aile ve sosyal yapımızın tah­kimi lüzumu üzerinde dur­du.

Doç. Dr. Zeki ERDOĞMUŞ, "Türkiye'de Terörist Eylemlerin Sebepleri" konu­sunda bir sosyolojik analiz sundu. Türk gençlerinin tarih sevgisinden milli gele­neklerinden, dini inançlarından nasıl koparıldığını an­lattı.

Dr. Sabahaddin KÜÇÜK, güzel üslubu ve temiz se­siyle, "insan sevgisi" mo­tifini işledi.

Gençlik meselelerinin bu gibi akademik forumlarda konuşulması, tartışılması güzel... Ancak daha güzel olanı, konuşmakla yetin­meyip, konuşulanların tatbi­kata konulmasıdır.

Fırat Üniversitesi Gençlik Sempozyumu'nda konuşu­lanlar kafalarda kalıcı izler bırakmıştır.