(Bugün dünya ahvalini, dünyanın fikrî ve ideolojik gidişini okuma, öğrenme ihtiyacı adeta aslî bir ihtiyaç haline gelmiştir. O halde bu mektebin kıymeti daha da artmıştır...)
"Hacet-i asliye" denilen zarurî ihtiyaçlar vardır. Asgari ölçüde de olsa bir insanın yaşaması için lüzumlu yiyecek, içecek, giyecek, mutfak malzemesi, ev, binit, av aletleri, sanat-zanaat ve mesleğin icrasına yarayan alet-edevat, okunan-baş vurulan kitaplar fıkıh ölçülerine göre hacet-i asliyedir.
Aslî ihtiyaç maddeleri her çeşit dini vergiden muaftır. Zekât, fitre gibi malî ibadetlerin nisabına dahil edilmezler.
Okuma bir ihtiyaçtır. Tekniğin, günlük hayatın içerisine girdiği; dünyanın bir yerinde cereyan eden olayın diğer ülke ve insanları da kolayca etkilediği; dünya haberlerinin komşu haberleri haline geldiği çağımızda, sadece meslekî değil, gündelik okuma da adetâ aslî bir ihtiyaç olmuştur. Bu sadece ilmin "farz" oluşundan değil, her gün değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurabilmek için okumanın adetâ aslî bir ihtiyaç haline gelmesindendir.
Gazeteyi sadece "ticarî meta" değil, bir yaygın eğitim, millî terbiye vasıtası olarak anlamalıdır. Fikir gazeteciliği bir fikir namusunu temsil eder. Okuyucu, okuduğu gazete ile bütünleşir. Onunla düşünür, olaylara o gözle, o gözlükle bakar. Fikir gazetesi, okuyucunun fikriyatına, ideallerine, temayüllerine, tutkularına, hayranlıklarına, tepkilerine, isyanlarına tercümandır. Okuyucunun çevresinde gördüğü anlayışsızlıklara, iptidailiklere, zıtlıklara karşı reaksiyonu,okuduğu gazetenin bu konulara el atması ile tatmin bulur, söner. Okuyucu ve kamuoyu ile yetkili merciler arasında bir başvurma, fikir alışverişi böylece nizamî ve disiplinli bir şekilde sağlanmış olur.
TERCÜMAN gazetesi bu ölçüde, bu seviyede bir fikir gazetesidir. Okuyucusu ile bütünleşmiş; mustekar yayınları, ilave neşriyatı, günlük fıkra ve yazıları ile bir ekolü temsil etmiştir. Ramazan Bayramı'nda 2, Kurban Bayramı'nda 3 günlük inkıta, bu sebeple okuyucuda bir boşluk meydana getiriyor. Her gün beraber olduğumuz; dost, arkadaş, fikirdaş olduğumuz gazetemizi arar hale geliyoruz. İki gün, üç gün sonra karşılaşacağımız ânı sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bu bayramda, gazetelerin günlük olarak ulaşamadığı bir mahrumiyet bölgesinde idim. Nizamî iki günlük inkıtaya dört gün daha eklendi. Dünya ile irtibatımı radyo ve televizyonla kurmaya çalışmış isem de nafile... Gerçekten de öyle... Ahmet KABAKLI 'nın fikir açlığımızı doyuran üslubunda; Rauf TAMER'in duygularımıza tercüman olan öz ve özet-deyişlerinde; Yavuz DONAT’in Ankara, parlamento ve siyaset tesbitlerinde; Mukbil ÖZYÖRÜK hocanın hatiften gelir gibi söylediği babavari yorumlarında; Ergun GÖZE'nin İslâm-Türk fikriyatına hakikî sahibi olarak yaptığı çıkışlarında kendimizi buluyormuşuz meğer... Onlar yazınca kendimiz yazdığımızı, onlar söyleyince kendimiz söylediğimizi sanıyormuşuz. Onları okurken kendimizi, kendi gönlümüzü, hissiyatımızı, fikriyatımızı okuyormuşuz...
26 Haziran günü, biriken 6 günün gazetesini birden aldırdım. Türk millî kültürünün hizmetinde aynı çaba sürüyordu. Ahmet KABAKLI Türk çocuklarının Batı tekniği karşısında komplekse düşmemeleri gerektiğini; Frankfurt'ta açılan "Osmanlı Zamanı Türk San'at ve Kültürü" sergisini gezen F.Alman Cumhurbaşkanı'nın kendi vatandaşlarına "-Bu sergiyi geziniz! Aramızda çalışan bu insanların ne kadar üstün bir kültürden geldiklerini görünüz!.," diye seslendiğini yazıyordu...
Rauf TAMER "ticaret terbiyesinden, "çarşı- pazar adabı"ndan, "vergi, fatura, evrak hileleri"nden sözediyor, "-Hepimiz çarpık bir eğitimin içinden gelmişiz besbelli..." diyordu.
"Takdir"e dayalı bir "kaza" sebebiyle "bayram"da bayram yapamayan Yavuz DONAT "*Kimse kimseyi sevmiyor. Esnaf esnafı, vatandaş memuru, memur vatandaşı sevmiyor. Kimsenin kimseye itimadı kalmamış" dedikten sonra "-Ahlâkî konularla ilgili dâvalarda artış var" tesbitini yapıyordu.
Mukbil ÖZYÖRÜK "disco" gürültülerinden yakınıyor, müzik terbiyesinden söz ediyordu.
Diğer sütunlarda ise "kültürsüz medeniyet"ten, "kültüre darbe"den bahsediliyordu.
Gazete vardır, resimlerine bakmak için alınır. Gazete vardır, haber başlıklarını, bazı "tip" haberleri okumak için alınır. Gazete vardır, her gün onu almak, eve götürmek, köşe-yazılarını sindire sindire incelemek, hattâ sesli okuyup ev halkına da dinletmek, bir aile reisliği vazifesidir. Zira bu, aile terbiyesine, çocuk terbiyesine müsbet bir şeyler katmaktır. Hayatın çeşitli meşguliyetleri içerisinde zaman ayıramadığımız evlâdımıza her gün bir şeyler vermektir. Kutsal fikirler, kutsal duygular bu gazetenin baştacıdır. Bu gazete haber namusu için okunur. Köşe yazıları, fikir yazıları için alınır. Binlerce yıllık tarihimizi dokuyan kumaşı sergilediği, milli hususiyetlerimizi yıldan-yıla, nesilden-nesile taşıdığı için sevilir, kucaklanır.
TERCÜMAN böyle bir gazetedir. Sayfalarına, satırlarına dökülen göz-nuru, büyük Türk milletinin İslâm-Türk sentezinde olgunlaşan, billûrlaşan şahsiyetinin idamesi içindir.
Dünü bilmeyenler, dünün sıkıntılı günlerini yaşamayanlar, bugünü değerlendiremezler.
Milli kültürüne bağlı nesillerin yetişmesinde Kabaklılar'ın. Gözelerin emeğini hiç kimse inkar edemez. Türk-İslam dâvasının sancısını çekip de Rauf TAMER'in serzeniş, sitem ve taşlamalarında kendini bulmayan kimse yok gibidir.
TERCÜMAN bir mekteptir. Bunu ancak İslâm-Türk dâvasını ilk defa onun sayfalarından öğrenenler, onun rahle-i tedrisinde yetişenler bilir. Bugün dünya ahvâlini, dünyanın fikri ve ideolojik gidişini okuma, öğrenme ihtiyacı adetâ aslî bir ihtiyaç haline gelmiştir. O halde, bu mektebin kıymeti daha da artmıştır.