Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
BAYRAM VE AÇLIK - 23 Ağustos 1985

(Günümüzde insanların açlıktan ölmesi şunun için utanılacak bir durumdur: Dünya Bankası'nca hazırlanan raporlar­dan öğrendiğimize göre, gelişmiş ülkele­rin çöplüklerine atılan yiyecek maddeleri, dünyada açlıktan ölen insanlan 15 katını besleyecek miktardadır)

“Bayramda açlık” yahut “Bayram ve açlık” tâ­birleri, Malthus'un, D. Ricardo'nun toprağını bol etmek veya Rene' Dumont'un ku­laklarını çınlatmak için seçilmiş değil.

Nüfus artışı ile ziraî istihşalin gelişmesi arasındaki ahenksizliği mukayese eden ziraat yapılan toprak alanının sabit kalmasına karşılık dünya nüfusunun hızla art­ması karşısında dehşete düşerek  dünyanın geleceğini kaçınılmaz "açlık" berzahı ile izah eden Malthus ve Ricardo'nun toprağı "bol" mu, yoksa aksi mi bilmem. Fakat Afrika'daki açlık dramı karşısında Rene" Dumont'un ku­lakları her gün, her an çınlıyor olmalı... Zira Dumont, kendisini Malthus ve Ricardo'nun karamsarlığına fazla­ca kaptırmış, Afrika'da bu­gün mevcut açlık ve kitle ölümlerini çok önceden görmüş, bu konuda drama unsu­ru galip edebî kompozisyon­lar çizmiş, senaryolar yaz­mıştı.

Şöyle diyordu: "-1972-73'te Afrika'nın kuzey kıyısında, 1974-75'te Bangladeş ve Hindistan'ın geniş bölgelerinde yüzbinlerce ölü, aldırmaz ba­kışlarımız önünde üstüste yı­ğıldı. Güney Asya'nın nüfu­su 1973'te 1.3 milyar idî. 2025 yılında 3.8 milyar olacak. 4 milyara yaklaşan bu nüfu­sun ihtiyacı olan tahıl açığı 500 milyon tonu geçecek. Bu açığı bütün dünya bir araya gelse kapatamaz. Dahası, bir hazır tahıl hazinesi bulunsa bile, bugünkü ulaşım imkân­larıyla bunun nakli mümkün değildir. Bu, şu demektir: 2025 yılına kadar 500 milyon çocuk açlıktan ölecektir. Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 14 milyara varacağı düşünülürse, felâketin boyutları kendiliğinden anlaşı­lır.

Bunlar Rene' Dumont'un çok yıllar önce söyledikleri. Hatırlayınız, ingiliz iktisat­çısı Malthus ve iktisadî gö­rüşleriyle onun yanında yeralan Ricardo, iktisat doktri­ninde kıyasıya tenkit edildi­ler ve "karamsar" ilim adam­ları olarak tarihe geçtiler. Rene' Dumont ise, yukarıda özetlediğim fikirlerini yazdı­ğında kendisini kaale alan olmadı. Görüşleri hayal mahsulü, fikirleri edebî dramalar olarak kabul edildi.

ALINACAK DERS

İşte Dumont'un 2000’li yıl1ar için çizdiği hayali tablo­lar bugünden gerçek olmaya başladı, Moritanya, Gambi­ya, Senegal, Mali, Yukarı Volta, Çad, Gine, Nijerya, Somali, Sudan ve diğer bazı Afrika ülkelerinde korkunç bir açlık hüküm sürüyor. Ku­raklık ve buna dayalı kıtlık sebebiyle çocuklar ölmekte, insanlar gıda yetersizlikleri­ne bağlı hastalıklara maruz bulunmakta, hayvanlar telef olmaktadır. Televizyonda za­man zaman görüyoruz. Sabi yavrular bir deri bir kemik kalmış. El ayak cansız, göz­ler fersiz, hareket etmeye takatları yok.

Dünyanın bir bölümü re­fah içerisinde yüzerken, di­ğer bölümünde açlığın hü­küm sürmesi, çocuk ve in­sanların kitleler halinde ölmeleri, hayvanların telef ol­ması, doğrusu insanlık adına utanılacak bir durum.

Şunun için: Dünya Bankası'nca hazırlanan raporlar­dan öğrendiğimize göre, ge­lişmiş ülkelerin çöplüklerine atılan yiyecek maddeleri, dünyada açlıktan ölen insaların 15 (onbeş) katını bes­leyecek miktardadır.

Açlıktan insanların en çok öldükleri 1973-74 yıllarında dünyada istihsal edilen 1200 milyon ton tahılın 400 mil­yon tonunu zengin ülkeler hayvanlarına yem olarak ye­dirmişler. Bir yandan yüz­binlerce insan açhktan ölür­ken, diğer yandan, dünya ta­hıl istihsalinin üçte biri, kitle ölümlerine göz yummayı haklı çıkarmayacak yerlere harcanmış.

Bu miktara, boşa harcanan proteinli besinler dahil değil. Soya fasulyesi, yer fıstığı, koka, keten, kopra, palmiye meyvesi gibi proteinli bitki­lerden elde edilen yaklaşık 60 milyon tonluk karışım da, aynı yollardan harcanmış. Buna yüz milyonlarca ton pa­muk çiğitini de eklerseniz, bazı bölgelerinde açlıktan şi­kâyet edilen dünyanın, Al­lah'ın verdiği nimetleri yerli yerinde değil, verimsiz yol­larla nasıl hovardaca harca­dığı anlaşılır.

SUÇ KİMİN?

Bugünlere birden gelme­dik. Birinci ve ikinci dün­ya boğazlaşmalarını düşü­nünüz. 1'incisinde 10 milyon insan can vermiş. Kaybolan­ların sayısı 40 milyon... 2'ncisinde sadece ölenlerin sayısı 30 milyon... Hiroşima, Habil-Kabil kavgasından bugüne insanoğlunun yaratanına olan en büyük borç faturası...

Iran-Irak kördövüşü sebe­biyle 14'ncü Hicret asrının son bayramına Müslüman kanı akıtarak girmiştik. Hayrettir, o günden bugüne 5'inci kurban bayramına giriyoruz, hâlâ Müslüman Müslüman'ın kanını akıtıyor. Lübnan ka­zanı kaynamaya, Afganistan yarası kanamaya devam ediyor.

Görünen odur ki, sadece nüfus ve savaş problemi de­ğil, yarattığı kulun rızkını mutlaka verecek olan Allah'ın koyduğu nizama zıt teza­hürler, insanlığın basma kar­maşık felâketler örmeye mü­sait gelişmeler göstermekte­dir.

Müslüman Müslüman kanını akıtmaktan çekinme­diğine; bir tarafta açlıktan "kitle ölümleri varken, diğer yanda fazla beslenmeden hastane yoluna düşenler mevcut bulunduğuna göre, Afrika'daki açlık fazla sürp­riz olmasa gerek.

Birkaç gün sonra "bay­ram" yapacağız. Afrika'da çoğu Müslüman yüzbinlerce insan açhktan kırılırken, İran ve Irak mevzilerinde Müslüman Müslüman'ı kı­rarken. Yazık.

Bu yıl da "Kurban Bayra­mına dünya Müslümanları olarak "kan" ve "açlık"la gi­riyoruz.

Müslüman Türkiye olarak halimize bin şükür.