Son haftalarda "laiklik" ve Türkiye'de laikliğin akıbeti üzerinde tartışmalar arttı. Bu konudaki söz düellosu devam ededursun, Diyanet Vakfı "Türkiye'de İslâm Gerçeği" adlı dökümanter bir video-film yaptı, piyasaya sürdü. Sessiz, sadâsız... Filmi seyredince, "Bir iş, çok lâftan yeğdir" sözünün haklılığını bir daha anladım.
"Türkiye'de islâm Gerçeği"nin metnini Yavuz Bülent BAKİLER hazırlamış. Seslendirmesini de o yapmış. Çekimleri ise "Ajans 1400" gerçekleştirmiş.
Metin bir fikir, edebiyat, san'at şaheseri... Cami, minare, kubbe, mektep, medrese, saray, kervansaray, bedesten, imaret, kümbet, han, hamam, kütüphane, çeşme, sebil, şifahe üzerine; Anadolu'yu "Biz" yapan, "Bizim" yapan ecdat yadigârı bu tarihi eserler üzerine destanlar yakılmış... Yavuz Bülent'i, ifade sanatının ulaşabileceği zirvelere tırmanan bu şaheserinden dolayı; T.Diyanet Vakfı'nı da, çok lâf edilip az iş yapılan bir ülkede sessiz-sadasız gerçekleştirdiği bu himmeti sebebiyle tebrik ediyorum. Bir de merak ettiğim konu var: Türkiye'yi İslâm âlemine, dünyaya, özellikle yeni yetişenlerimize en iyi tanıtan bu himmetler, bakalım kültür ve tanıtımdan sorumlu hangi kuruluşlarca, nasıl "taltif" ve teşvik edilecek? Öteye beriye bol-bol plaketler sunulan bir ortamda doğrusu merak etmeye değer.
ANADOLU BİR MABED
Allah'ın yarattığı arzı baştanbaşa mabed yapma ideali, Anadolu'da hedefine ulaşmış... Bakiler'in ifadesiyle ruh kadar eski, ruh kadar güzel, ruh kadar canlı bu mübarek toprak. Doğu ve Batı arasında bir altın köprü, bir yeni medeniyetin beşiği olmuş. Bu beşiğe, "Bismillâh"larla beraber, "Gül-ü Muhammedi" düşmüş... Yunus'lu, Mevlana'lı, Hacı Bayramı Velî'li, Emir Sultan'lı kurmaylar ordusu, bu himmetti toprakları aydınlık bir İslâm hasadına kavuşturmuşlar...
"CAMİ"ler; Kur'an sesleriyle kubbelerinde çiçekler açan cennet bahçeleri, mü'min gönüllerin anlatılmaz sevdasını Kabe'ye bağlayan irtibat mekanları olmuş... Elif gibi ince, gül gibi yumuşak, dua gibi sımsıcak hatlarla, taştan yapıları bir bahar ülkesi haline getirmişiz. İçeride göz nurumuzla işlediğimiz kendi gök kubbemizde, dışarıda sonsuz ve muhteşem gök kubbe altında huzura durmuş, huzur bulmuşuz...
Taşı-mermeri şiirleşren ince-zarif "MİNARE"ler; ufuklarımızı bekleyen inanmış nöbetçiler. Allah için çekilen gazâ kılıçları olmuş...
Sedeften dantellerle islenen "TÜRBE"ler; ölümü sevdiren, ölümü güzelleştiren asude bahar ülkeleri haline getirilmiş...
Bilgi ve san'atın birleşmesiyle Bizans saltanatını yıkan "KÜLLİYE"ler; mektepleri, meddereseleri, hanları, hamamları, bedestenleri, kütüphaneleri, imaretleri, hastaneleri, iratlı vakfiyeleri ile bir rüya cenneti, rüya saltanatı kurmuşlar.
Hastaları gül bahçelerinde musikî nameleri ile şifaya kavuşturmuşuz.
Ölümü hayatın öteki yüzü bilmiş, bir kadife gibi yumuşatmış, ölümle hayatı iç-içe yaşatmışız. Çocuklarımızı ölüm korkusunu öldürmenin huzuruyla büyütmüşüz. Boğaziçi medeniyetinin sedef çerçeveli ruh güzelliğini çil-çil kubbelerle süslenen inşâ medeniyetiyle, cihan devletinin kıt'alar öteki mekânlarına yaymışız..
Mukaddes kitabı, kutsal emeklerle yaptığımız sedef kakmalı, altın yaldızlı, gül kokulu mahfazalarda muhafaza etmiş, kelebek kadar zarif rahlelerde okumuşuz.
Taşı, mermeri, ağacı bin bir nakışla bezeyerek dile getirdiğimiz gibi "Aklâm-ı Sitte"yi ipekten kâğıtlarla barıştırmış, hatlarla barıştırmış, hat san'atını ilâhî namelerle konuşturmuşuz. Hazineler hazinesi kütüphaneler bu himmetlerle doğmuş.
Âyet ve hadislerle övülen "su"yu "aziz" bilmiş, çeşmelerle, sebillerle, şadırvanlarla abideleştirmişiz...
Yedi düveli "KERVANSARAY"larda misafir etmiş, doyurmuş, uğurlamışız.
Kutsal emanetleri bize tevdi edilmiş en büyük manevî emanetler bilmişiz. Yüzyıllardan beri tekbirlerle açmış, tekbirlerle öpüp-baştacı etmiş, tekbirlerle bohçalayıp başında nöbet tutmuşuz.
TAZE HİMMETLER
Bu himmetler Cumhuriyet döneminde de -bazı inkıtalarla- devam etmiş... Türkiye'de bugün din eğitim ve hizmetleri tarihimiz itibariyle de. İslâm ülkeleri itibariyle de zirve denilecek bir vüs'at ve seviyede...
Her yıl 500 yeni cami yapılıyor. Cami görevlisi sayısı 50 bine ulaşmış.
3400 Kur'an kursunda 114 bin; 375 imam-hatip lisesinde 350 bin öğrenci din tahsili yapıyor. Kur'an kurslarında 5300, imam-hatip liselerinde 12 bin tedris elemanı mevcut. İlahiyat fakültelerinin sayısı son 5 yılda "l"den "8"e yükselmiş. İlk, orta ve lise sıralarında mecburi dinbilgisi dersleri verilir olmuş.
Diyanet İşleri Başkanlığı, yurt içinde ve yurt dışında, tarihinin en fonksiyonel hizmetlerini yüklenmeye hazır bir potansiyele ulaşmış.
Son yıllarda artarak gelişen bu himmetler, evliya yurdu Anadolu'nun dünü ve bugünü arasında sağlam köprüler kuruyor.
İslâmiyet... Pırıl-pırıl aydınlık, merhamet, incelik, yücelik manzumesi... İlmin, tekniğin, san'atın som altından parıltısı... En ince adalet ölçüsü, sevgi ve kardeşlik yumağı... İnsanlığın tek kurtuluş yolu... Mübarek Anadolu'da bizi ayakta tutan kuvvet... Onunla yaşadık, onunla yüceldik. Ebediyete kadar onunla yaşayacağız...
"Türkiye'de İslâm Gerçeği" ni kaleme alıp seslendiren Bakiler'e; yurdu karış karış dolaşarak çekimi gerçekleştiren “Ajans 1400”e; bu sahadaki boşluğu keşfedip dolduran Türkiye Diyanet Vakfı'na millet olarak teşekkür borçluyuz...