Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
“DÜNYA MERHABA GÜNÜ” - 22 Kasım 1985

Cumhuriyet Gazetesi'nin 13 Kasım 1985 tarihli nüshasında "Dünya Mer­haba Günü"nden söz edi­liyordu. Çeşitli ülke in­sanlarının birbirleriyle diyalog kurup barış içeri­sinde yaşayabileceklerini isbat etmeyi amaçlayan "Dünya Merhaba Günü", 21 Kasım'da (dün) kutlan­dı. 12 yıldan bu yana tes'id edilen bu selamlaş­ma gününde, herkes birbi­rine "Merhaba" diyecek; inanç, kültür, hattâ milliyet farklılıklarına rağ­men, insanlar arasında bu suretle bir diyalog kurulacakmış.

Habil-Kabil kavga­sından bugüne, sulh sarayına yapılan bunca saldırıdan sonra, insanlığın "Dünya Merhaba Günü" kutlama seviyesine gel­mesi, gerçekten güzel... 1986 yılının, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı'nca "Dünya Barış Yılı" ola­rak ilân edildiğini de, son günlerde basından öğren­dik. "Dünya Çocuk Yılı", "Dünya Gençlik Yılı" "Dünya Gıda Günü" gibi nice yıl, hafta ve günler­den sonra bir de "Dünya Barış Yılı" kutlamak, el­bette faydadan hali değil... Ne zaman "Savaş" denilse, ne za­man "Barış" denilse, nice dünya savaşları, nice Hi­roşima'lar, nice Nagazaki'ler birer kâbus gibi üzeri­mize gelmiyor mu?..O hal­de "Dünya Barış Yılı" da, "Dünya Merhaba Günü" de bir ihtiyacın, bir arayı­şın eseri... Arayan elbet bulur... İnsanlık da, araya araya elbet bir gün bula­caktır.

"SELÂMI YAYINIZ!"

 "Dünya Merhaba Günü"nü kim, nasıl, niçin ortaya atmış; bugüne kadar "Merhaba"sız ülkelerde, "Merhaba"sız insanlar­dan kaçı birbirine merha­ba demiş, araştırmaya de­ğer... Son yılların, onyılların, yüzyılların içtimai ge­rilemeleri olmasaydı, kar­şılaştığımiz herkese "Mer­haba" demeye davet eden bu kutlamanın doğrusu bizim için bir fantezi oldu­ğu düşünülebilirdi... Zira "Merhaba"yı, "Selâm"ı biz 12 yıl önce Amerikalı Mc Cormack Kardeşler'den öğrenmedik... Yukarı­da ara-başlık yapılan "Se­lâmı yayınız" cümlesi, bir hadis-i şerif...

Hayrettir, bu konuda Hz. Peygamber ısrar göstermiş, öyle ki, bazı Hadis kitaplarında "Kitabü-s Selâm" diye ayrı bölümler var...

Cumhuriyet Gaze­tesi'nde "Dünya Mer­haba Günü"ne dair başlığı görünce, bir gaze­teci esprisi ile karşılaştığı­mı sandım. Haberi oku­duktan sonra ise, Hz. Pey­gamberin "Selamlaşma" konusundaki tavsiyelerini hatırladım. Elimin, altın­daki en kolay müracaat kitabını "Riyazü-s Salihin"e baktım. Yanılmamıştım, onda da "Kitabü's- Selâm" adlı ayrı bir bölüm vardı. (Ri­yazü-s Salihin, Diyanet İşleri Başkanlığı Y.Semih Ofset M. Ankara,1079, C.2. Sh. 226-246)

Hz. Peygamber "Se­lamlaşma" konusunda açık seçik ciddi bir ısrar göstermiş. Bu konuda hadis kaynaklarında çeşitli olaylar ve bu olaylara ait çeşitli nakiller yer alıyor, Bunlardan birkaçını nakletmekte fayda var.

Peygamberimiz Efen­dimiz, çevresinde bulunan sahabe-i kirama şöyle buyurmuş:

"-Siz mü'min olmadık­ça cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamazsınız. Yap­tığınız takdirde sevinece­ğiniz bîr şeyi size söyle­yeyim mi?..Aranızda selâ­mı yayınız!.."

Bir adam Peygamberi­mize gelerek "-Hangi dav­ranış daha hayırlıdır?" diye sormuş. Hz. Peygamber'in cevabı şu olmuş:

"-Yemek yedirmeniz, tanıdığınız ve tanımadı­ğmız herkese selâm vermenizdir."

"Tanıdığın ve tanıma­dığın herkese selâm ver" tavsiyesi, şu bizim nevzuhur "Merhaba Günü"nü tedai etmiyor mu?

Ebû Umare (R.) şöyle rivayet ediyor: "Hz. Resûlullah bize 7 şeyi; hastayı ziyaret et­meyi, cenazeyi teşyi etme­yi, hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazlumu desteklemeyi, herkese se­lâm vermeyi, başkalarının yemininin ifasını temin etmeyi emretti."

Ebû Yûsuf Abdillâh bin Selâm da şunu anlatı­yor: Hz. Resûlullah şöyle buyurdu:

"-Ey nâs!.. Selâmı yayınız. Yemek yediriniz. Akrabanızı ziyaret ediniz. Herkes uyurken siz na­maz kılınız. Bunları ya­parsanız, cennete girersi­niz."

Bu konuda başka bir­çok hadis, hattâ bazı âyet­ler de mevcut.

Selamlaşmaya saha­be-i kiram arasında o ka­dar ehemmiyet verilmiş ki, hiç işi olmadığı halde, daha çok kişi ile selâmlaş­mak üzere çarşı ve pazara çıkanlar bulunurmuş.

Demek bizde "Merha­ba" ve "Selâm" konusu, 12 yıl önce Amerikalı Mc Cormack Kardeşlerin tek­lifi ile değil, 1400 yıl önce kutsal tebliğ ile başlatıl­mış.

KOMŞUNUN TAVUĞU

"Merhaba" ile, selam­laşma ile varılmak istenen hedef nedir? İnsanlar ara­sında ülfet, ünsiyet, diya­log, yardımlaşma ve daya­nışmayı sağlamak değil mi?

Koca Müslümanlığın insanları birbirlerine yak­laştırmak için koyduğu prensipler "Selâmlaşma"dan ibaret değil ki!.. İslâ­miyet’in "Muaşeret âdabı"nı düşününüz... "Güleryüz"ün sadaka ol­duğunu... Kul hakkını, komşuluk hukukunu, sıla-i rahmi... inanan-inanmayan farkı gözetmeksizin bütün insanları kuşatan, hattâ hayvanla­ra ve tabiata kadar uzanan sevgi, bağış, barış hedefi­ni. Sonunda insan hakla­rının dokunulmazlığını sağlayan ebedi prensiple­ri...

Bizim, yüzyılların tec­rübe imbiğinden süzüle­rek gelmiş nefis atasözlerimiz var. Bunlardan biri de şu: "Komşunun ta­vuğu komşuya kaz görü­nür..."

1400 yıl önce tebellüğ ettiğimiz emri-bütün mu­kaddeslerimizde olduğu gibi-kulak arkası ettiğimize göre, bari Amerikalı kar­deşlerin zararsız ütopya­larına kulak versek... Zira "İlmin Çin'de bile olsa alınması" yine bizim mu­kaddeslerimizden.. .

Birbirimize garazsız-ivazsız bir "Merhaba" diyelim de, gerisi belki sonra gelir.