“Müstehcen” konusu son günlerde yine gündemde... Geriye doğru şöyle bir göz atınız. Son yıllarda zaman zaman ele alınmış; hakkında büyük laflar edilmiş. Sadece bu köşede 10 kadar "Cuma Sohbeti"ne konu olmuş. Kimimiz "kanun boşluğu"ndan söz etmişiz, bazımız " Kanun var ama işletilmiyor" demişiz. Ticari maksattan bahseden olmuş; ideolojik şartlandırmaya bağlayan bulunmuş… Dahası, "savunma"ya geçenler görülmüş. Onlar da ileri -geri laflar etmişler. Bir kısmı "-Yasaklamayalım, yoksa artar... Zira insanda yasağa karşı meyil var" buyurmuş... Bir kısmı "müstehcen"den söz edeni "çağdışı" bulmuş.. Diğer bazıları ise "-San'at eserinde müstehcenlik aramayalım" demiş... Hülâsa, "müstehcen" üzerine söylenecek bütün sözler söylenmiş...
Şimdilerde "hukuki tedbir"den sözediliyor. Konu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulmuş… Demek, kanuni tedbirlere ihtiyaç duyulmuş… Doğru olan da budur… Büyük Meclis'te her şey konuşulur, makûl sonuçlara ulaşılır, kimsenin - kimseye diyeceği kalmaz..
MEVCUT KANUN
Aslına bakarsanız, Türk Ceza Kanunu'nda bu konuda hüküm var: "Müstehcen ve hayasız yazılmış her nevi kitap, gazete, risale, mecmua, varaka, makale, ilân, fotoğraf, kaset, plâk, film" ve benzerlerinin basımı, imâli, dağıtımı…
Türk Ceza Kanunu'nun 426 ve 427'nci maddeleriyle yasaklanmış…
Yasaklanmış ama, yasak maddeleri bugüne kadar işletilememiş.. Niçin? Herhalde, kanun maddesinde gecen "müstehcen" ve "hayâsızca" tabirlerinin ne olduğu tarif edilmediğinden... Zira bu tabirler insanın yetişme tarzına, kültür durumuna göre değişiyor.Birinin "hicab" duyduğunu, öbürü normal karşılıyor. Birinin "ar" ve "haya" duygusu galip gelirken, diğeri, bu duygulara sahip çıkmıyor. Hattâ bu duyguları "çağdışı" buluyor.
Ya "San'at eseri?..". "San'at eserinde müstehcenlik aranmaz" deniyor. Hattâ bu son görüş hukuk doktrinine kadar da girmiş.
"San'at" denilen şey "nezih" olmak değil mi? San'atla kabalık, çirkinlik, ayıp nasıl bağdaşır?
Sonra "-Hangi san'at?" "-Hangi maksatla san'at?" Şöhrete ulaşmayı soyunmada bulan birtakım genç ve tecrübesiz heveslilerin üryan resimlerini gazete ve dergilerde teşhir etmek, hangi nezih san'at çabasının mahsulüdür? Bu teşhir (aslında terzil demek lâzım), o üryan zavallının şöhret (!) bulması maksadıyla mı, bunu yapan yayın organının tiraj kazanması için mi yapılıyor? Yoksa her iki sebeple mi? Bu çıkarlardan hangisi ulvi san'at maksadına matuf?
Yeni düzenleme yapılırken inşallah bir "tarif", bir "kriter" getirilir de, kapı, bulanık görüşlere açık bırakılmaz..
NİÇİN ZARARLI?
Her devirde milli bünyeyi tehdit eden tehlikeler olmuştur. Zengin -fakir, ayrı bölge-ayrı ırk istismarıyla millet fertlerinin birbirine düşman edilmesi; alkollü içki ve uyuşturucu alışkanlığı yayarak, çalışan - düşünen kol ve kafaların uyuşturulması; eski-yeni kavgası çıkararak, kitlelerin ilim-irfan- kalkınma mes'eleleriyle değil, abesle iştigalinin sağlanması gibi..
Son yıllarda yeni yetişenler "moda", "raks" düşkünlüğü ile gündelik, aldatıcı bir hayata çekiliyor derken, birden müstehcen ve ayıp yayıncılık sağanağına yakalandık. Tedbirsiz, paltosuz, şemsiyesiz yeni yetişenler bu sağnaklar bir illete yakalanmadan kurtarılabilecekler mi?..
Zor, çok zor.. Müstehcen neşriyat, özellikle gelişme çağındaki gençlerin gençlik heyecan ve duygularını tahrik etmekte; onların sadece ahlakını değil, fizik ve ruh sağlığını da bozmaktadır, geleneksel Türk aile yapısı, aile disiplini bu yüzden tahrip edilmektedir...
Gelişme halindeki bir kız ve erkek çocuğun gençlik heyecanını alarma geçirir; onun henüz olgunlaşmamış delikanlılık duygularını cinsi duygulara yönlendirirseniz, bunun körpe fizik, körpe ruh ve zihin sağlığı üzerinde menfi tesirleri olmaz mı?.. Henüz olgunlaşmamış meyvenin koparılması gibi, aslında meşru olan duyguları zamansız koparmış, bitirmiş olmaz mısınız?
Bir de görünüşü değil, kendisi müstehcen olaylar var. Bazı dizi ve filmlerde, genç kızının oğlunun, torununun gözü önünde yatak odasına yabancı alan sözüm ona anne- babalar gibi. Bu sapıklıklar, karakter hamuru bunları seyrederek yoğurulan körpe dimağlarda önce bağışıklık, sonra özenti-taklit ve alışkanlık doğurmaz mı?.
T.C. Anayasası'nın 5'inci maddesinde devlete "insanın manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama" görevi verilmiştir. 41'inci maddede "aile Türk toplumunun temeli" sayılmış; madde gerekçesinde, "ailenin ahlakî bir çevre", "mukaddes bir temel" olduğu belirtilmiştir. 28'inci maddede ise "genel ahlâkın korunması" maksadıyla alınabilecek tedbirlerden söz edilmiştir.
Müstehcen sınırını çoktan aşıp, "müstekreh" hale gelen ayıp yayıncılığa karşı "hukuki" ve "idari" tedbirler getirmek, bir Anayasa emridir.