Rıdvan Çongur'un "İstiklâl Marşı" ve "Mehmet Akif" anıtı ile ilgili çabaları çok şükür yeşermeye, meyvelerini vermeye başladı.
21 Mart 1986 Cuma günki sohbetimde şunları duyurmuştum:
"Rıdvan Çongur'un muhayyilesinde olgunlaşıp, kağıt üzerine dökülmeye başlayan bir kalıcı proje ile karşı karşıyayız. Sayın Çongur konunun fikir ve proje safhasını bitirmiş. Iş resmî izin ve finans safhasına gelmiş. Proje uygulandığında, istiklâlimizin marşı bir dev anıt üzerine altın harflerle yazılacak. Tıpkı Orhun Abideleri gibi… Fakat bu anıt Orhun gibi, sonra bir başka ülke topraklarında yeraltından çıkarılmayacak. İnşallah, hep kendi topraklarımızda ve ayakta kalacak" Bu temenniden 4 ay bile geçmeden "Kültür ve Turizm Bakanlığı''nın, konuya daha geniş bir boyutta ele almış bulunduğunu gördük.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Akifin 50'nci vefat yıldönümü dolayısıyla, 27 Aralık 1986 tarihinden başlamak üzere, sözü edilen anıtı da içine alan ve bütün ilgili kuruluşların katılacakları geniş bir program düzenlenmiş.
Buna göre Ankara'da bir İstiklâl Marşı Anıtı dikilecek. Çanakkale'de üzerinde ''Çanakkale Destanı"nın yazılı olduğu bir âbide inşa edilecek. 27 Aralık 1986 tarihinde, M.Akif Ersoy'u anma pulları ile çeşitli hatıra para ve madalyonları bastırılacak. "Taceddin Dergâhı" ve çev resi yeniden tanzim edilecek. Harbokulları, askeri okullar ve askeri birliklerde "İstiklâl Marşı ve Akif" konulu törenler düzenlenecek. Üniversiteler ve Millî Eğitim'e bağlı her dereceden okullarda "İstiklâl Marşı ve Mehmet Akif" günleri düzenlenecek; resim ve kompozisyon yarışmaları yapılacak. Millî kütüphane salonlarında ilmî toplantılar tertip edilecek.
Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile diğer kurum ve kuruluşlarca, çeşitli basılı yayınlar yapılacak, sergi ve sempozyumlar tertip edilecek, bir Mehmet Akif külliyatı hazırlanacak, halk, genç kesim ve çocuklar için tanıtıcı eserler neşredilecek, film-plak-kaset-video-radyo ve televizyon programları hazırlanacak.
ŞEREF KURULU
Bütün bu faaliyetlere TBMM Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve ilgili bakanlıklardan sivil kuruluşlara kadar çok sayıda kuruluş iştirak edecek. Koordinatörlüğünü ise Kültür ve Turizm Bakanlığı yapacak.
Anma faaliyetleri için de "şeref kurulu" oluşturulmuş. Şeref kurulu, TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı ve YÖK Başkanı'ndan meydana geliyor.
Böylece Türk milletinin bu büyük evlâdına karşı geç de olsa kadirşinaslık ve vefa borcumuzu yerine getireceğiz. Son çeyrek yüzyıllarda kendini artık iyice belli eden kendimizden kaçış faaliyetlerinde bir delik açılacak; olumsuzluklar içerisinde, olumlu bir de bu iyi bulunacak.
Kültür w Turizm Bakanı Sayın Taşçı oğlu, Mehmet Akif’i anma faaliyetleriyle ilgili olarak televizyonda yaptığı konuşmada büyük bir isabetle şunları söyledi:
“-Mehmet Akif, yeni yetişen çocuklarımız ve gençlerimiz arasında yeterince tanınmamaktadır. Yurtdışındaki Türk varlığının büyük çoğunluğu ondan habersizdir.
İstiklâl Marşı'mızı dahi tam olarak anlaşıldığını, kavrandığını söylemek güç.”
Kültür ve Turizm Bakamınız böyle diyor. Doğrudur. Yakın geçmişte yaşadığımız "dil tahribatı", kültür yozlaşması bizi bu hale getirmiştir.
Sayın Çongur'un engin fikir dünyasından süzülüp-çıkan bu projeler, inşallah uygulandığı zaman Kültür Bakanlığı'nın kurulduğu günden bugüne millet çoğunluğunu teselli eden en önemli faaliyet olacaktır.
SEMBOL ADAM
Mehmet Akif "Safahat"lı "İstiklâl Marşı''nı ve "Çanakkale Destanı"nı yazan sembol adamdır. Şiirleri, nesirleri, tebliğleri kendinden değil, yücelerden gelen ilhamlardır.
İstiklâl Marşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden geçmiş; değişmez, değiştirilemez bir "kanun" metnidir. Mehmet Akif onu "-Benim değil, milletimindir" diyerek "Safahatı"na almamıştır.
"Ruhumun senden ilâhi, şudur ancak emeli/Değmesin mabedimin göksüne nâmahrem eli/Bu ezanlar -ki şahadetleri dinin temeli/Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli!" ifadelerinin kanunî bir metin haline getirilmesinin bugün bile mümkün bulunup-bulunmadığını düşünürseniz, Mehmet Akif merhumun, yeni Türk devleti kurulurken oynadığı rolün kıymetini anlamakta güçlük çekmezsiniz.
O, "Bir kubbesine mevta titrer" dediği vatanın istiklâl harcına öyle bir ulvî mânâ katmıştır ki, o tarihten bugüne içeriden ve dışarıdan nice şer kuvvetler biraraya gelmiş, fakat son Türk devletinin harındaki o "mânâ"yı yıkamamtştır.
Şimdi Genelkurmay Başkanlığı'ndan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne, çeşitli bakanlıklardan sivil kuruluşlara kadar devlet ve millet Mehmet Akif'in şahs-ı manevisinde yeniden buluşuyor, kucaklaşıyor. "Mehmet Akif Yılı" diyebileceğimiz 1987 yılı boyunca...
Böylece Mehmet Akif Ersoy'un muhtevada büyüklüğü bir daha ortaya çıkıyor.