Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
YİNE “İRTİCA” TARTIŞMASI - 14 Kasım 1986

Millet çoğunluğumuz "irtica", "ge­ricilik" kelimelerinden hoşlanmıyor. Doğrusu, bu kelimelerle ifade edilmek is­tenen şeyden de... Yani ne "irtica", "gericilik" denilen ucubeden, ne de bu batıcı kelimelerin uluorta kullanılma­sından... Bunun sebepleri var: Bir defa, millet çoğunluğu bu itham­lara müstehak değil... Bu ithamlardan münezzeh...

Saniyen, geçmişte bu ithamları çok he­sapsızca kullandık. İmam-hatip liseleri, Kur'ân kursları mı "irtica yuvaları" de­dik... Birisi "din"den, "diyanet"ten mi sözetti, hoşlanmadık, ona bir başka gözle baktık... Bir insana konuştuğu dilden, alış­tığı kılık-kıyafetinden ve davranışlarından dolayı "gericilik" ithamları yönelttik.

Bunlar, doğrusu yanlışından ayrılamayan o kadar hesapsız, maslahatsız itham­lardı ki, şimdi ayıklamaya çalışıyoruz ama, bir türlü doğru sona ulaşamıyoruz.

Bazıları var, âdeta "irtica" uzmanı... Kendilerini bü işle muvazzaf sayıyor­lar. Görevleri o olmadığı halde... Tâkattan düştüklerinden, yapacak işleri bulun­madığından, ellerinde avuçlarında başka malzeme kalmadığından...

Hatırlayınız, bunlar, okullarda Din Bilgisi derslerinin mecburi dersler arasına alınmasına da karşı çıkmışlardı. Aynen imam-hatip liselerine, Kur'ân kursları­na karşı çıktıkları gibi... Ezanın dilini dillerine doladıkları gibi... Onlara "-Bu resmî-dinî tedbirler var ya, işte bu tedbir­ler asıl gericiliği önlemek için alındı" de­meyiniz... Anlamazlar.

Bir okuyucum elinde bazı gazete ku­pürleriyle geldi. Kupürlerden birinde, "Çanlar ifliklik için çalıyor" deniliyordu. Yazan da bir tecrübeli kalemdi. Yazı, ca­milerde Afrika'daki açlar için yardım top­lanmasını, geçmişte bir devrimci sendika tarafından halktan haraç toplanmasına benzeterek, aynen şöyle diyordu: "Bu ülkenin sağlam kuvvetleri, hacı-hoca-imam takımına, en az o tarz sendikalara duydukları alerji kadar alerji du­yarlar da..."

"Tecrübeli" dediğimiz yazar, "bu memleketin sağlam, kuvvetleri" dediği müessesenin "Genelkurmay Başkanlığı" olduğunu da, hemen bir cümle önce "İma" değil, belli ediyordu...

Okuyucum hayretle sordu: "Hocam biz sizin milli duyguları ayakta tutmak için hangi çabaları gösterdiğinizi çok iyi biliyoruz. Siz ne yapıyorsunuz, bunlar ne diyor?"

İyiniyetli okuyucum bilmiyordu ki, biz işte bu "Brütüs"lerin azizlikleriyle de uğ­raşmak durumundaydık. Asıl zorluğu­muz da buradaydı...

Bir gazeteci dost telefonla aradı. "Hocam, bizim gazeteye belge, bilgi cinsinden bazı şeyler bırakılmış. Diyanet Yayınları'nda gericilik mi varmış, neymiş, onları ge­veliyor, ne dersiniz?.." dedi... Ne diyebi­lirdim ki, "Bizi tanıyorsanız, kendiniz takdir edin" dedim...

"Kim gerici, kim değil" bunu oturup tesbit etmedikçe, "kendi kalesine gol atma" diye tavsif edilebilecek olan bu azizlikler de, "irtica" kavgası da devam edip gidecektir.

"ÜSLÜP" MES’ELESİ

İrtıca ile mücadele faaliyetlerinde devrilen çamları yukarıdakilerden ibaret sanmayınız. Gün geçmez ki üniversite, ba­sın, TRT faaliyetlerinde bu azizliklerle karşılaşmayalım.

Hoş, "irtica" fırsat bulunca "din"i de âlet etmek ister. Belki en çok da o kay­nağa başvurur. Fakat "irtica" ile "din"i birbirinden ayırmadıkça; "irtica" ile mü­cadele edeceğiz derken "din"in tâ kendisine saldırmaya devam ettikçe; devletin "anayasa" ve "kanun"larla getirilmiş resmî din hizmetlerini ve müesseselerini "din" ile ilgili polemiklerin dışında tut­madıkça, gerçek "irtica"nın önüne geçi­lemez. Zira bu alabora en çok "irtica" ucubesinin işine yarar.

Türk milleti "din" kültürü ile yetişmiş bir toplumdur. Türk insanı bu kültürle kaynaşmıştır. Düğün-dernek, kılık-kıyafet ve günlük yaşayışımıza İslâm kültürü sin­miştir. Yeni evlilerin gerdek gecesinden, köy odasında konuşulanlar; asker mek­tubunda yazılanlara varıncaya kadar millî kültürümüz İslâmî yaşayışla içiçedir. Genç kızımızın çeyiz sandığının en mûtena işlemesi hâlâ Kur'ân-ı Kerîm kabı­dır. Yeni doğan çocuğumuzun anasının sesinden önce duyduğu ses "ezan" sesidir. Mevlid, kandil, teravih toplantıları, bayram bütünleşmesi ve diğerleri insanı­mızı "İslamiyet"le kaynaştırmışlar.

"Din" ile "irtica"nın her irtibatlandırılmasında; üniversite,basın ve TRT'de "din" hakkında yapılan her "üslûp" yanlışında geniş halk kesimleri kırılıyor, güceniyor. Dahası bu kırgınlıklardan bi­rileri de çok iyi faydalanıyor.

Kıyıda köşede adına "irtica" denilen bir şeyler kalmışsa, sebebi bu "üslûp" yanlışıdır.

Sadece budur!..