Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
HANGİ BARIŞ? - 19 Aralık 1986

Bu yıl "Barış Yılı" idi. "Barış Yılını Uğurlarken" diye bir sohbet yapayım dedim. Yıllık arşivimi şöyle bir karıştır­dım. "—Keşke 1986'ya Barış Yılı adını takmasaydık" demekten kendimi alama­dım. Zira “Barış” der demez, anlaşılan "Savaş" şeytanları "Barış" melekleri ile kıyasıya bir kavgaya girmişler. Adına "Barış Yılı" dediğimiz 1986 yılı bu kav­ga ile geçmiş...

Türkiye ve dünyanın 1986'lık durumu­na şöyle bir gözatınız:

TÜRKİYE'DE

Ülkemiz tam bir ateş çemberi ortasında. Kuzeyde komşumuz Sovyetler... Demirperde'nin şefi olan bu komşumu­zun komşuluğundan emin de değiliz, memnun da... Kuzeybatıda komşumuz Bulgaristan... Malûm... Batıda komşu­muz Yunanistan. Aynı askerî, siyasî, hattâ iktisadî ittifak içerisinde bulunduğumuz bu komşumuzun komşuluğundan emin olabiliyor muyuz? Güneyde komşumuz Kıbrıs. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kalkanına rağmen, Akdeniz sınırlarımızdan "Eminiz" demek mümkün mü? Güneyde diğer komşumuz Suriye, Mos­kova'nın bir ileri karakolu. Türkiye için Suriye bir Bulgaristan olma yolunda... İrak İran'la, İran İrak'la bir kör savaşa tutuşmuş; Türkiye'ye ha sıçradı, ha sıç­rayacak...

İşte şuurlarımız, işte komşularımız!.. Nefes alacak tek çıkış ve barış koridoru dahi yok...

Gelelim sınırlarımız içine: Doğu ve Güneydoğu'da silâhlar bir türlü susmadı. İçeriden mi kaynaklanıyor? Hayır... Oy­nandığı sahne Türkiye ama, kurgu dışa­rıdan... Yani yine komşu meselesi...

Sadece o mu? Türk milleti olarak sev­gisiz, hoşgörüsüz, gergin bir toplum ha­line gelmişiz. Kimsenin kimseye taham­mülü yok. Karşımızdakini oy verdiği par­tiye, okuyup yazdığı gazeteye göre ya mahkûm veya baştacı ediyoruz. Bunlar, bütünleştirici bir kültür ve terbiyeden mahrum yetiştirilen toplumun içtimaî arazları... Bütün millî problemlerimizin altında bu sebep var.

"İrtica" ve "din" konusu mu?.. 10 par­mağımızda 10 kara, gözümüze kestirdiğimizin vay haline!.. Sağcılık-solculuk, o parti-bu parti, o grup-bu grup hepsi ayrı karalama... Aynı kesimde bile düşün­ce nüanslarına kimsede tahammül gücü yok...

"Her şey benim olsun", "Herkes be­nim gibi düşünsün" iptidaîliği ne Müs­lümanlığa sığar, ne de çağdaş ve demok­rat olmaya, değil mi? Öyleyse bizim ye­rimiz neresi?

DÜNYADA

Biz böyleyiz de, dünya gûllük-gülistanlık mı? İşte "Barış Yılı"nda dünyanın hali:

Genç yazar Alişen Başgönülün araş­tırmalarından öğrendiğimize göre 43 ül­ke halen savaş halinde. Bu savaşlarda her ay 40 bin kişi ölüyor. Dakikada 40 çocuk açlıktan ölürken, 1986 dünyası, silahlan­maya her 2 dakikada 1 milyar lira ayır­mış... Sovyetler Afganistan'da, Vietnam­lılar Kamboçya'da, İran Irak'ta, Irak İran'da, İsrail Filistin'de... Mescid-i Ak­sa hâlâ işgal altında... Lübnan, içeriden ve dışarıdan körüklenen cehennemi ate­şin ortasında. 35 milyonluk siyah Güney Afrika, 2 buçuk milyonluk müstevli be­yaz azınlığın istilâsında... Bulgaristan Türklüğü, Naim Süleymanoğlu'nun ka­çış serüveninden bin beter... Azerbaycan, Doğu ve Batı Türkistan'la aramıza üşe­nilmemiş, demirden bir perde çekilmiş... Ya Batı Trakya Türklüğü? Kerkük, Mu­sul, Halep, Hazar Türklüğü?

Hiroşima ve Nagazaki'yi, vukubulduğu 40 yıldan bu yana anar, lanetleriz. Öy­leyse, Amerika, Sovyetler, İngiltere, Fran­sa ve Çin resmen atom bombası imal et­meye nasıl devam ederler? Sadece ABD, ve Sovyetler'in elindeki nükleer güç, ihtiyar dünyayı 20 defa imha etmeye yeter seviyede... Bunlar resmî bilgiler.

Ya gizli "imalât"lar? İtalya'da bir şebekenin elinde yakalanan atom bombasının tahrip gücü, Hiroşima'ya atılandan 5 bin defa daha büyük.Bütün bunlar "Barış Yılı"nda oluyor. Ya bir de "Savaş Yılı"na girsek, nice oluruz?

"Kıyamet"i koparacak fitili iki ucun­dan ellerinde tutan iki blokun siyasî şef­leri, İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te biraraya geldiler. 1986 Barış Yılı'nda... Ni­çin İzlanda? "İzlanda", "Buz ülkesi" de­mek... "Barış Yılı"nda "Barış" üzerine anlaşmanın ömrü işte o kadar... Buz üze­rine yazılan yazı kadar...

KAVGANIN FATURASI

“Beynelmilel Af Teşkilâtı", 128 ülkede insan haklarının ihlâl edilmekte olduğunu açıkladı. Bunun faturasının sa­dece o ülkelere kesildiğini sanmayınız!

Kültür erozyonu bizi nerelere getirdi? Millî kültürden mahrum yetiştirilen ne­siller... Uyuşturucu mafiaları... Kutsal "aile" müessesesinin yerine ikame edil­meye çalışılan yüzkızartıcı “komün” rezîlliği, "porno" atağı...

Sahili, dağı, yeşili ile hunharca katledilen "Tabiat" ana... "Ozon tabaka"nın delinmeye başladığını, son haftanın gazetelerinden okuduk. Bunun sonucu mu? Ya Güneş ışınlarının bize ulaşmamısı sonunda buz kesilip donma veya bi "sera" ortamına girip kavrulma... Belki daha da kötüsü, atmosferin, yırtık ozon zarfından birdenbire boşalıp, havasızlıktan boğulma... Sevgili Reha Oğuz’un kulakları çınlasın...

Bütün bunlar, "1986 Barış Yılı"nın bize kesilen faturası, öyle mi?

Hangi barış? Zavallı insanlık, zavallı barış!.