Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
MİLLİ KÜLTÜRÜN MUHAFAZASI - 25 Mayıs 1984

Milli Kültür" bir milletin hayat tercihini, edebiyat ve sanat anlayışını, yaşayış özellikle­rini, millî zevklerini, sevgilerini, hayranlıklarını ifade eder.

Türk milletinin derin, ihatalı, zengin bir kültürü var. Binlerce yıllık derinlere uzanan ve İslâmi­yet'le tanıştıktan sonra onunla ade­tâ bütünleşen kültür unsurlarımız­daki, bugün "Türk milleti" ola­rak varız. Bizi başka miletlerden ayıran bu hususiyetlerdir. Tarihtir, gelenektir, inançtır, "mimari", “hat”, “tezhib”, ”ayıp”, “günah”, "yasak", "ecir", "se­vap", "mubah", “toy”, "düğün", "yiğitlik" hep milletimizin karakterini oluşturan kültür un­surlarıdır. Bugünlere bunlarla gel­dik.

İlâhi takdir, insanları "Bir er­kekle bir dişiden yaratmış" ama onları "Kabile"lere, milletlere ayırmış... Dünya aynı fakat sınır­ları ayrı. Tezgâh aynı ama makas ayrı. Her millet kendi kumaşını do­kumak, kendi kültürünü korumak zorunda. Zira millet olarak onunla var... Bu ne ile olur?

Millî kültür bir şuurdur, ma'şerî vicdandır. Korunması ise o şuu­run, ma'şerî vicdanın ayakta tu­tulmasıyla mümkündür. Silik ted­birlerle değil, ilmi ölçülere uygun temel politikalarla...

Bugün buna ihtiyaç var. Zira millet yapımız -özellikle- birbuçuk asırdır ciddî muvazenesizlikler içerisindedir. "Batı medeniyeti" diye Batı kültürünü; Batılı'nın ha­yat tercihini aldık. "Medeniyet"ine ise bir türlü ulaşamadık. Ula­şamazdık, zira medeniyet ilme, sanata, kültüre oturur. Batı mede­niyetinden "teknik" ve "bilgi" alalım derken, bu bilginin, tekni­ğin oturacağı millî kültür yapımızı tahrip ettik. Sonunda ikisini de kaybettik... Ne medeniyet ve tek­nik; ne millî kültür, millî hususi­yet...

Bu sonuç, milletimize pahalıya maloldu. "şehirli"-"taşralı" diye başlayan çelişki, kültür hayatında, hatta içtimaî yapıda zıt­laşmalara dönüştü. Dilde, kıyafet­te, sanatta ve millî kültürün her dalında ikili içtimaî yapı ortaya çıktı.

Paris modası Türk zevkini; Batı kültürü Türk kültürünü önce sırtı­mızdan, ahlâkımızdan, coğrafya­mızdan; sonra gönüllerimizden kovmaya başladı. Kamuoyunda müessir yönetici, akademisyen, yazar, politikacı, sanatçı ne yazık ki bu akıntıya iştahla kürek çekti. İçtimaî yapımızda görülen kültür çözülmesinin ve yeni yetişenleri­mizde mevcut hüviyet ikiliğinin sebebi budur. Binlerce yıllık derin tecrübelerden süzülüp gelen mitif şuurun, cemiyet hayatımızdan yavaş yavaş el-etek çekmeye başla­masının sebebi, bu hüviyet ikiliğidir.

Toplumu sarsan sancılardan kurtulmak istiyorsak, millet olma Şuurunu bütün insanlarımızın gö­nül dokulanna işlemek zorunda­yız. Millî kültür yaşatılmadan ne kuvvetli şahsiyet, ne müstakar sosyal yapı, ne güçlü devlet kuru­labilir.