Milli Kültür" bir milletin hayat tercihini, edebiyat ve sanat anlayışını, yaşayış özelliklerini, millî zevklerini, sevgilerini, hayranlıklarını ifade eder.
Türk milletinin derin, ihatalı, zengin bir kültürü var. Binlerce yıllık derinlere uzanan ve İslâmiyet'le tanıştıktan sonra onunla adetâ bütünleşen kültür unsurlarımızdaki, bugün "Türk milleti" olarak varız. Bizi başka miletlerden ayıran bu hususiyetlerdir. Tarihtir, gelenektir, inançtır, "mimari", “hat”, “tezhib”, ”ayıp”, “günah”, "yasak", "ecir", "sevap", "mubah", “toy”, "düğün", "yiğitlik" hep milletimizin karakterini oluşturan kültür unsurlarıdır. Bugünlere bunlarla geldik.
İlâhi takdir, insanları "Bir erkekle bir dişiden yaratmış" ama onları "Kabile"lere, milletlere ayırmış... Dünya aynı fakat sınırları ayrı. Tezgâh aynı ama makas ayrı. Her millet kendi kumaşını dokumak, kendi kültürünü korumak zorunda. Zira millet olarak onunla var... Bu ne ile olur?
Millî kültür bir şuurdur, ma'şerî vicdandır. Korunması ise o şuurun, ma'şerî vicdanın ayakta tutulmasıyla mümkündür. Silik tedbirlerle değil, ilmi ölçülere uygun temel politikalarla...
Bugün buna ihtiyaç var. Zira millet yapımız -özellikle- birbuçuk asırdır ciddî muvazenesizlikler içerisindedir. "Batı medeniyeti" diye Batı kültürünü; Batılı'nın hayat tercihini aldık. "Medeniyet"ine ise bir türlü ulaşamadık. Ulaşamazdık, zira medeniyet ilme, sanata, kültüre oturur. Batı medeniyetinden "teknik" ve "bilgi" alalım derken, bu bilginin, tekniğin oturacağı millî kültür yapımızı tahrip ettik. Sonunda ikisini de kaybettik... Ne medeniyet ve teknik; ne millî kültür, millî hususiyet...
Bu sonuç, milletimize pahalıya maloldu. "şehirli"-"taşralı" diye başlayan çelişki, kültür hayatında, hatta içtimaî yapıda zıtlaşmalara dönüştü. Dilde, kıyafette, sanatta ve millî kültürün her dalında ikili içtimaî yapı ortaya çıktı.
Paris modası Türk zevkini; Batı kültürü Türk kültürünü önce sırtımızdan, ahlâkımızdan, coğrafyamızdan; sonra gönüllerimizden kovmaya başladı. Kamuoyunda müessir yönetici, akademisyen, yazar, politikacı, sanatçı ne yazık ki bu akıntıya iştahla kürek çekti. İçtimaî yapımızda görülen kültür çözülmesinin ve yeni yetişenlerimizde mevcut hüviyet ikiliğinin sebebi budur. Binlerce yıllık derin tecrübelerden süzülüp gelen mitif şuurun, cemiyet hayatımızdan yavaş yavaş el-etek çekmeye başlamasının sebebi, bu hüviyet ikiliğidir.
Toplumu sarsan sancılardan kurtulmak istiyorsak, millet olma Şuurunu bütün insanlarımızın gönül dokulanna işlemek zorundayız. Millî kültür yaşatılmadan ne kuvvetli şahsiyet, ne müstakar sosyal yapı, ne güçlü devlet kurulabilir.