Hamdi Mert :: hamdimert.com
Köşe Yazıları
EROL GÜNGÖR - 24 Nisan 1987

Merhum Erol Güngör'ü ilk defa bir "cuma namazı"nda tanımıştım. İstanbul, Beyazıt Camii'nde... Bir resmî toplantı se­bebiyle İstanbul'da idik... Vaiz, Türkiye’nin ekonomik meselelerine İslâmî açıdan yaklaşıyordu. "Verimli çalışma"dan, "tu­tumlu kullanma"dan, "akıllı yaşama"dan sözediyordu. "-Zengin olmak için çok kazanmak yetmez. Kazandığını akıllı harcamak lâzım" diyordu. Baktım, Erol Hoca'nın gözleri dolu dolu oldu. Bana. döndü: "- Ne akılsızız ki, şu ruhâniyetli mesajdan hâlâ faydalanamıyoruz" de­di ve ilâve etti: "-Aman Hamdi Bey şu ruhâniyetli imkânı iyi kullanın!.." dedi.

Erol Hoca'nın bu içten temennisine ne kadar uyabildik?.. Bu beni her zaman ra­hatsız etmiştir ve fısıltı halindeki sesi hep kulağımda çınlamıştır.

BİR SEMPOZYUM

18 Nisan 1987 Cumartesi günü Kırşehir'de bir sempozyum vardı. "Prof. Dr. Erol Güngör ve Millî Kültür Mesele­lerimiz Sempozyumu"... Sempozyum so­nunda "Erol Güngör"ün muhtevasını, derinliğini yeniden anladık... Onu doğu­ran "ana"ya, yetiştiren "baba"ya gıpta­lar ettik...

Konuşulanlardan şu sonuca vardık ki, Türkiye artık bir yerlere gelmiş... Emek­tar savaşçı Mustafa Karagüllü'nün, Vali Fikret Güven’in, Selçuk Ü.Rektörü Ha­lil Cin'in, Devlet Bakanı H.Celâl Güzel’in, hepsi de birbirinden dolu, birbirinden muhtevalı konuşmalarını.. Şaban Karataş'ın, M.Necati Sepetçioğlu'nun, Ahmet Kabaklı’nın, Yılmaz Özakpınar'ın, Necmeddin Hacıeminoğlu'nun, Ayvaz Gökdemir'in, Önder Göçgün'ün, "tebliğ"lerini...

Rektör Cin'i dinlerken gönlümüzdeki ideal üniversite geldi gözlerimizin önüne... Vali Güven'de âdeta merhum Güngör'ü gördük. Fikrî derinliği, gönül zenginliği, tevazu ve inceliği ile... Devlet Bakanı Gü­zel, T.C. Devleti'nin resmî doktrininin Türk milliyetçiliği olduğunu ilân ve tes­cil etti. "Batılılaşma" ve modernleşmedeki başarısızlığımızı ise, müdahaleci, te­peden inmeci, azınlık aydınların halkı an­lamamasına, halkla bütünleşememesi ne bağladı. Doğru idi... Merhum Güngör'­ün savaşı işte bu idi...

Tebliğ metinlerinin neşredileceğini, "Kırşehir Esnaf Kuruluşları Ahilik ve Es­naf Kültürü Araştırma Merkezi" Başka­nı Mustafa Karagüllü'nün vaadinden öğrendik. O günü intizar ediyoruz. Erol Güngör'ün, Sepetçioglu tarafından sunulan ve Türk millî kültürünü "Sehl-i i Mümteni" tarzında anlatan şaheseri ise, hiç beklenilmeden neşredilmelidir diye düşünüyoruz.

E.GÜNGÖR KİMDİR?

Bizde insanın kıymeti yok. Birisinde bir "hata" görmeye görelim. Ne tahsiline, ne hizmet ve eserlerine, ne de şu ka­dar yıllık müktesebâtına bakarız. Alimal­lah bir mahkûm ederiz ki, o "leke" artık onunla beraber yaşar gider... Fikir na­musu, ilmî derinliği ile "müstesna" Erol Hoca, işte bu yönüyle de bir "istisna" idi. İlmî cesareti; Türkiye'deki nevzuhur ve bücür "fikrî-siyasî-dinî" gruplaşmalar karşısındaki objektiflik-gerçekçilik ve toparlayıcılığı onu her kesimin "hoca"sı yapmıştı.

Cumhuriyet dönemi Türk millî kültü­rünün "rey", "içtihat" sahibi iki siması var: Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan... Erol Güngör bu iki beyinden şüphesiz faydalanmış, fakat her ikisini de aşmış "sosyolog","sosyal-psikolog"tur. Onlar­dan ayrı, ileri, realist "rey" ve "tercih"leri vardır.

Ziya Gökalp, "Türkleşmek- İslâmlaşmak-Muasırlaşmak" hedefini göstermek suretiyle, üzerinde yükseleceğimiz sağlam zemini göstermiştir. Fakat "kültür" ve "medeniyet" tefriki gibi muğlak ve so­nuçsuz bir yola girmiş, tenakuzlara düş­müştür. O çok ince nüansta ise "İslâm Medeniyeti" yoktur. Erol Güngör, Türk soyunun İslâmiyet dönemi medeniyet ku­ruculuğunu görmüş, işlemiş, "Türk kültürü"nü "İslâm kültür" temeline oturt­muştur. Ona göre İslâm medeniyeti, ta­rihe gömülmüş "Maya medeniyeti" de­ğildir. Türk-İslâm varlığının devamlılığı­nı sağlayan, bu medeniyetin üzerimizde­ki silinmez izleridir. Nitekim, Batı mede­niyet ve kültürü de Hıristiyanlık temeline dayanır.

Merhum Güngör'de tam bir ilim adamlığı şahsiyeti vardır. Karataş'ın de­yimiyle, bilgi birikimine tam hâkimdir, hi­potez kurma kabiliyetine sahiptir. Bu hi­potezlerde hata yapmamaya itina göster­miştir. Doğru hipotez, doğru karar, doğ­ru sentez, Güngör'ü ilim ve fikir adamı yapan hususiyetlerdir.

Erol Güngör, sadece ilim zihniyetine değil, ilim ahlâkına da sahiptir, döneminde ilim ahlâkının temsilcisidir. Onun na­sıl bu kadar bayraklaştığını N.Hacıeminoğlu isabetle özetledi: O, eserlerinde katı umdeler, huccetler koymadı. Fikrini ana nokta ve detaylarıyla söyledi, kararı okuyucuya bıraktı. Fikir akımlarını inceler­ken, onları uzlaştırdı, uzlaşabilecek olan­larını ortaya koydu. Fikirleri beslendiği fikirlerden farklıdır, zira sentez gücü var­dır, rey ve tercih sahibidir.

Mefkuresi varolsun; ruhu şâdolsun...